15.bölüm

271 35 30
                                    

Hilye'den...
Evden markete gitmek üzere çıktığımda dün olanları düşünüyordum. Ve onları düşünmek beni dertlerimden uzaklaştırıyordu. Ne mi oldu?
Şöyle ki;
Mekan okulun spor salonu ve tek başına bir adet futbol topu ve ben :

Gözlerimi ayağımda sektirdiğim toptan ayırmadan son zamanlarda yaşananları düşünüyordum. Yanlız kalınca insan hep yaşadıklarını düşünür ya sıkıntıdan patlamak üzereydim. Gökçe hasta olmuş ve okula gelemeyecegini haber vermişti. O gelmediği için tek takılıyordum.

Ondan başka arkadaşımın olup olmadığını sorarsanız tabi ki var. Da beni öyle canım sıkkınken pek herkez çekemez. Hem ben kimseyi çekecek durumda değilim. O yüzden şu an okulun spor salonunda tek başına futbol oynuyorum. Yada top ve ben didişiyoruz mu demeliyim. Öyle daha doğru olur. Önceden mahallede çok maç yaptığımız için süper oynuyordum.

Hatta erkeklere taş çıkarıyordum. Fakat ara verdiğim için biraz atışlarımda sorun vardı. Tabi tek oynadığım için sadece alıştırma yapıyordum bu yüzden de hatalarım pek anlaşılmıyordu.

En son düşüncelerimden sıyrılıp topa hızlıca vurdum. Tabi top uça uça kaleye tam ortasına "Gooooll" diye ellerimi havaya kaldırıp kaleye doğru bağırarak koşmaya başladım. Böyle delice hareketler yalnız rahat yapılıyor ya bunu da söylemden geçmeyeyim dedim.

Neyse ben kaleye doğru koşup topu almak için yere eğildim tam topu alıyordum ki birinin alkışlamasıyla doğrularak spor salonunun kapısına doğru döndüm.

Hamza elini yavaş yavaş aralıklarla birbirine vurarak beni alkışlıyordu. "Bravo." dedi ciddi bir tavırla.

"Dalga geçmek veya yine üstüme şu dökmek için geldiysen bence hiç yeltenme. Ve direkt olarak ikile. Çünkü bugün hiç havamda değilim." dedim asabiyetimi koruyarak.

Alkışlamasını kesti ve ellerini yanına doğru serbest bıraktı. Yavaş adımlarla yüz mimiklerinden hiçbirşey belli etmeden yanıma doğru geldi. Anlamıyordum dalga mı geçiyordu ? Yoksa ciddimiydi? Ne yaptığını anlamaya çalışırcasina yüzüne bakıyordum. Yanıma iyice yaklaştı ve yaklaştı..

Dibime girdi diyebilirim. Bu çocuğun iletişim problemi mi var yaa. Sanki uzaktan konuşup anlaşamazmışız gibi dibine giriyor insanın.
Bende hiç geri adım atmadan dimdik karşısında duruyordum. Gözlerini gözlerime sabitleyip, derin bir nefes aldı ve ayağımın ucundaki topu hızlı bir çalım hareketiyle kaparak ayağında sektirdi. Ve eline aldı.

Hiçbirşey demiyor sadece onu izliyordum. Oda hiçbirşey demiyordu zaten. Salonda hiç ses yoktu kimse de yoktu. Sadece o ve ben. Topu yere havalı bir şekilde atarak peşinden koşmaya başladı. Sahanın ortasına gidip topa hızlıca vurdu. Top olanca hızlılığıyla durduğum kaleye doğru geliyordu. Yanımdan rüzgarını estirerek kalenin içine girdi ve yuvarlanarak ayağımın ucuna doğru gelerek hızını kesti.

Bir topa bir ona baktım. Sadece boş boş bakıyordum. Çünkü neden benimle oyun oynuyordu? Nden arkadaşlarının yanında olmak yerine buradaydı? Bunu oldukça merak ediyordum. Okulun en popüler çocuğu Hamza Güven neden normalde farketmediği kız Hilye Ünsal'ın yanındaydı?

Ben bunları içten içe kendime sorarken o gözleriyle topu göstererek elini kaldırdı ve iki parmağıyla gel gel işaretiyle bana meydan okudu. Onunla oynayacakmıydım? Bir düşüneyim..

Tabi ki oynayacaktım.. Çünkü eğer oynamazsam korkup çekildiğimi düşünecekti.

"Daha düşünecek misin? " dedi alaylı bir ifadeyle. "Oynuyor musun? Oynamıyor musun?"

Yıllar Sonra ILK ADIMIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin