Zeynep'den....
Başım çatlarcasına ağrıyordu. Uzun zamandır böyle derin bir şekilde içlenip ağlamamıştım herhalde. Bu kadar kısa sürede severmiydi birini insan, bu kadar kısa süre içerisinde bağlanabilirmiydi yürek?
Ne ara olmuştu?
Hiçbirşey bilmiyordum. Oda bana karşı boş değilmiydi yoksa ?
Beni önemsediği için mi gelmişti?
Içimdeki umut esintilerinin sorularıydi bunlar..Beni neden önemsesin ki? Asistana ihtiyaçları vardı ve işçisini kaybetmek istemiyordu o yüzden gelmişti babamla konuşmaya. Evet tabiki böyleydi. Bunun başka bir açıklaması olamazdı.
Yüreğimin umutlanmasına izin vermeyecektim. Çünkü o Ömer Yıldırım genç veliaht önceden gecelerin adamı diye haberlere çıkan kişi, sadece 2 sene içerisinde değişmiş olamazdı herhalde. Ona karşı hissettiğim duyguları ölçtüm durdum. Acaba ona acımıştımda bunu sevgi mi sanmıştım. Hayır öylede değil ona acımamıştım, acımıyordum. Gece boyunca hiç uyumayıp bunları düşünüp, durdum.
Sabah da erkenden kimseye birşey söylemeden evden çıktım. Okula gitmek için bindiğim otobüsten bir kaç durak önce inip yürüyerek yolu tamamladım. Kafam o kadar allak bullak olmuştu ki ne düşüneceğimi, ne hissetmem gerektiğini, neyle meşgul olursam iyi geleceğini bilmiyordum. Sadece boş boş bakıyordum etrafa.
Bu hafta görücülerin gelme olayları da vardı. Düşüncelerimin çokluğu ve ağırlığı yolun sonunu çabuk getirmişti. Okulun bahçesine gidip bir banka oturdum ve etrafı seyretmeye başladım.
Herkez yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. Bahçe kapısından yeni girenler, gelmiş olup bahçede konuşmaya duranlar, koşanlar, onların tam aksine sakince yürüyenler... Herkezin farklı bir yaşantısı, farklı bir koşuşturmasi vardı bu hayatta..
Duyguları, düşünceleri, hayalleri başka binlerce insan aynı çatı altında toplanıyordu hergün. Belki birbirinden hiç haberi olmayan, birbirini görmüş olsada tanımayan bir sürü insan.
Içten içe böyle düşünceler hep gelirdi aklıma. Kalabalık ortamlarda olduğumda hep düşünürdüm genelde böyle şeyleri. Yavaşça yerimden doğrularak okula yöneldim. Dersin başlamasına yarım saatten az kalmıştı. Sınıfa girip herzaman oturduğum sıraya doğru yöneldim.
Çantamı yan tarafıma bırakıp oturdum ve başını kollarımın üstüne kapayıp, zihnimi kalabalıktan yanlızlığa doğru çektim.
"Insanin yalnız kaldığında ilk aklına gelen kişi onun için önemli biridir ve ona karşı boş değildir, bir takım hisler besliyordur." demişti Ayşe bir ara. Böyle şeyleri çok okur ve araştırır ve inanırdı da. Fakat Fatih'i sevdiğini nedense bir türlü kabullenemiyordu. Hepimiz bunu görüyorduk ama Ayşe inadı yüzünden görmüyor bunu kabul etmiyordu.
Neyse evet Ayşe'nin söylediği bu söz aklıma gelmişti biran yalnız kaldığımdan. Başımı koyar koymaz gözlerimin önüne gelen tek şey Ömer'in babamla konuşmak için evimize geldiği günki haliydi. Ben gitmeyi reddettiğim de gözlerinin aldığı ifade, bana olan o kırılmış bakışlar geliyordu gözlerimin önüne.
Ama bunlar gerçek değildi. Gönül gözümle baktığımdan öyle görüyordum. Ne ara bu kadar sevmiştim anlayamıyordum. Bir kaç gün sonra görücüler gelecekti ve ben bunu düşünmek bile istemiyordum.
Düşüncelerimin arasından ani bir şekilde sınıftan içeri giren ses curcunasıyla sıyrıldım. Saatime baktığımda dersin başlamasına 10 dakika kalmıştı. Herkez sınıfa geldi ve yanındakilerle olan konuşmalarını oturup sürdürler.