Zeynep'den...
Evet işi almıştım. Inanamıyordum hâlâ. Az önce olan olaydan sonra bu işten ümidimi tamamen kesmişken şimdi herşey biranda yoluna girmişti. O kadar hakaretime, bağırışıma rağmen kabul etmesi şaşırtmıştı beni doğrusu. Utanmıştım da..
Ama hepsi aynı gerçekten bunların. Hepsi!
Belki onlar gibi kibirli bir konuşması yoktu. Evet tam aksine zenginler gibi havalı biri değildi. Sadece kendi havası vardı. Duruşu cidden havalı durmuyor değildi hani. Hele elimi uzattığımda ayağa kalkmadan elimi tutuşu.
"Aman ayağa kalkma havan bozulur sonra."
Allah'tan arkamı döndüğümde mırıldandığım bu sözleri duymamıştı. Yoksa daha ilk dakikadan kovulurdum. Dilime hakim olmam gerektiğini kendime telkin ede ede aşağı inmiştim ki, duyduğum bağırışmalar durdurdu beni.
"Sen onun kim olduğunu biliyor musun? Selim Bey o. Anlaşma yaptığımız şirketin sahibi!"
"Özür dilerim Hülya Hanım elimden kaydı. Bilerek olmadı."
Evet meraklı biriydim. Hemde aşırı bir meraktır benimkisi.
Sesin geldiği yöne doğru yürüdüm. Yaşı epey ilerlemiş olmasına rağmen, gayet bakımlı ve düzgün giyiminli bir kadın, karşısında ki genç kadını azarlıyordu.
Zannımca kadın çaycı olarak çalışıyordu burada.
Yanlarına iyice yaklaşmıştım ki otoriter görünümlü kadının bağırmasıyla yerimde kalakaldım.
"Bilerek olmamışmış. Şuna bak ya birde bilerek olsaydı. Kovuldun!"
Karşısında ki kadının çaresizliği her halinden belliydi.
"Lütfen efendim... Bu işe çok ihtiyacım var, ne olur beni kovmayın. Söz bir daha olmayacak."
Kadın resmen ağlamaklı bir şekilde yalvarıyordu.
"Hemen git burdan bir daha burada görmeyeyim seni."
Nasıl bir insanlıktı bu "Yok Zeynep sakin ol.. Tut kendini yarın burada işe başlayacaksın. Sakın birşeye karışma." diye içimden kendimi tutmaya çalışıyordum ki;
"Ağlama burada. Git diyorum. Git nerede ağlayacaksan ağla. Düzgün yapsaydın işini. Ya sen kendin gidersin yada güvenliği çağırmak zorunda bırakırsın beni." bu sözler üzerine kendime daha fazla hakim olamayarak;
"Bu nasıl bir insanlık. Siz kendinizi ne sanıyorsunuz? Karşınızdaki bir insan. Hatası olmuş olabilir. Siz hiç hata yapmadınız mi?" derken bir yandan ağlayan kadının teselli amaçlı omuzuna ellerimi koydum.
Sesimi yükseltmem karşımdaki kadının hiç hoşuna gitmişe benzemiyordu.
Öfkeli suratı şimdi bana dönüktü. Etrafımızdaki herkez bana parkın simalarını takınmış bakarken, kimseyi umursamayarak yanımdaki kadına döndüm ve;
"Iyi misiniz?"
"...."
"Lütfen ağlamayın."
Benim kadını teselli etmen otoriter hanımı(!) daha çok kızdırmış olacak ki;
"Güvenlik! Atın şu iki küstah!'ı dışarı." küstah mı?! Sinirle kadına bakarak;
"Burada sizden başka küstah göremiyorum. Siz.." cümlemi tamamlayamadan bir güvenliğin kolumu tutmasıyla kalakaldım öylece. Kendimi toparlamaya çalışarak;
"Siz bırakın. Biz kendimiz çıkarız." diyerek kolumu çekerek kurtardım güvenliğin elinden. Yanımda duran kadının koluna girerek;
"Size yardımcı olayım isterseniz."
Kadın gözyaşlarını silerek;
"Benim almam gereken bir kaç eşyam var. Sağol yine de. Benim yüzümden işinden olma sende. Git hadi."
Minnetle yüzüme bakan kadının sözlerinden sonra kafamda şimşekler çaktı. Bu olanlardan sonra burada çalışabilirmiydim. Off ben ne yapmıştım. Ilk günden bir de..
Sıkkın bir şekilde şirketten çıktım. Derin bir nefes aldım. Dışarısı hafif rüzgârlıydı. Elimde ki dosyaları çantama koyduktan sonra , ellerimi montumun ceplerine soktum.
Hava bugün basıktı biraz. Insanın içini bayıyordu.
Zaten canım da sıkkındı , hava da sağolsun iyice bunalmıştım.
Eve gitmeyip okula gitmeye karar verdim. Zaten bu moralle eve gidemezdim.
En azından okulda Ayşe ile veya bizimkiler le konuşurdum aklım biraz da olsa dağılırdı.
Ayşe ile neredeyse dört yıldır tanıyorduk birbirimizi. O benim için kardeşten de öteydi. Zenginler arasında tek sevdiğim arkadaşlarımdan biriydi. Bir tek onlar havalı değillerdi bana göre. Tabi sadece bizim grupta olanlar.
Ayşe en yakın arkadaşım, dostum, kardeşim hatta herşeyim..
Zengin bir aileden olmasına rağmen , o tam bir mutevazilik abidesi. Ailesiyle tanışmıştım, evine gittiğim zamanlar da. Ama pek hoşlandığım söylenemezdi. Onlarda diğer zengin tiplemeleri gibiydiler.
Yani insanlara üstten bakıp, kendilerini ayrı bir sınıfta tutuyorlardı.
Her neyse şu zenginleri bu aralar içimden baya kınıyorum, ama of ne bileyim işte..
Birde Eymen ' imiz var grubumuzda şair ruhlu tek arkadaşım. Ona da en az Ayşe ye yakın olduğum kadar yakınım. Onunla üniversitenin başında tanıştım. Yani iki yıldır tanışıyoruz. Ama bizi gören küçüklüğümüzden beri beraber sanar. Oda zengin bir ailenin mutevazi çocuğu ve benim ikinci sırdaşım..Tabi Fatih'i hiç unutmamak lazım. Grubun neşe kaynağı. Onunlada Ayşe gibi liseden tanışığım .
Onunla da dertleştiğim zamanlar olur bazen. Ancak Fatihle konuşmak biraz sıkıntılı oluyor. Karşısında ki dertli kişinin konuşmasına fırsat vermeden kendisi daha fazla konuşuyor. O yüzden onunla dertleşmek biraz zor.
Daha çok iyi bir kafa dağıtıcı...Gelgelelim grubumuzun iki sıkı kankasına. Talha'yla Erva..
Iki dost ailenin çocukları.
Talhanın bize karşı abimsi bir yaklaşımı ve korumacı bir kişiliği var. Ama bu daha çok Ervanın üzerinde oluyor orası ayrı bir konu.
Onlarda aramıza sonradan katılmalarına rağmen hepimiz için ayrı yerleri var..Hepimiz farklı yerlerden, farklı ailelerden ve farklı ortamlardandık ama bu aramızdaki dostluğa engel değildi...
Arkadaşlar oy ve yorumlarınızı bekliyorum..
Hikayem hakkında ki düşüncelerinizi merak ediyorum..
Keyifli okumalar..
(resimde Zeynep var)
:-)