8.bölüm "part 1"

297 44 8
                                    

"Ömer." Goncanın sesi kulaklarımdan bir uğultuyla uzaklaşırken annemin sesi doldurmuştu o uğultunun yerini.
"Ömer! Uyan. Kabus görüyorsun."

Gonca'nın yüzü gitmiyordu bir türlü gözlerimin önünden. Gözleri dolu dolu sanki bir dizi sahnesi gibi gözlerime yaklaşırken "Goncaaaa..." diye sayıklayarak doğruldum yatağımdan.

Annem endişeli bir şekilde ellerimi tutmuş bana bakıyordu. Gözleri yaşlı bir şekilde "Rüyaydı.. Geçti." dedi ve gözlerini sıkarcasına yumdu. Pınarlarına birikmiş yaşları yanaklarından süzülürken ona sarıldım.

O kadar sıkı sarılıyordum ki "Bütün derdimi al. Bitsin artık bunlar." dermişim gibi bir yalvarma vardı sarılışımda.

"Yine rüyama girdi anne, yine o ve ben. Yine o park, yine o sorular... Ve yine.." daha fazla devam edemedim.

Yutkundum...

Çaresizlik çok zor birşey. Insan ailesinin karşısında bile kendisini çaresiz hissedebilirmiş, bunu gerçekten iyi anlıyordum.

Annem gözlerini silerek "Hadi gel, elini yüzünü bir yıka. Kahvaltıya inelim." dedi zorla konuşuyormuş gibi.

Yardımıyla elimi yüzümü yıkayıp, üstümü giydikten sonra aşağı indik. Babaannem ve babam masadaki yerlerini almışlar, birşeyler konuşuyorlardı ki biz girince sustular.

Annem hafif bir gülümsemeyle "Hayırdır. Anne oğul ne konuşuyordunuz?" dedi yerine geçerken. Bende masadaki yerimi aldım.

Babaannem "Hiiiç ne konuşacağız. Öyle şirket.." derken babam araya girerek "Namık Bey'le görüştüm. Onu konuşuyorduk." dedi soğuk bakışlarını üzerimde gezdirirken.

Babam çok farklı bir insandı onu hiç çözemiyorum. Bana karşı olan tavırları, davranışları her zaman için çok soğuk ve iticiydi.

Bir kere bile karşılıklı oturup, baba oğul gibi konuşmamıştık. Sadece Ahmet ile beraber konuşurken yanımıza gelip bize katılır, ama yine aramızdaki sınırı korurdu. Kızları onun için hep farklıydı. Onlarla daha çok ilgilenir, daha çok vakit geçirirdi.

Kız çocuklarını daha çok sever desem, oda değil. Çünkü Ahmet'le de ilgilenir tam bir baba gibi.

O zaman sorunu benimle... Peki neden?... Ben ne yapmıştım?...
Her zaman için düşünüp dururum bu konuyu. Ama varabildiğim mantıklı bir sonuç bulamayınca bırakırım bir kenara, içinden çıkamadığım cevapsız sorularımı...

Annem babamın ifadesiz, donuk sözü üzerine elinde ki bardağı birden hızlıca masaya koydu ve öksürerek; "Neyse şirket konularıyla iyice sıkıldık. Evde başka şeyler konuşalım. Değil mi?" dedi peçetesiyle ağzını silerken.

Neden panik yapmıştı anlamamıştım. Namık Bey'de kimdi ki babam söyleyince annemin olmayan keyfi daha çok kaçmıştı.

Babam hiç oralı bile olmadan önünde ki tabağa odaklanmıştı bile. Ne olmuştu şimdi anlam verememiştim. Ikisinede ne olduğunu anlamaya çalışır bir ifadeyle bakarken, onlar birbirlerinin gözlerinin içine bakarak içten içe sanki kızgınlıklarını belirtiyorlardı bu bakışmalarda birbirlerine.

"Sevgili ailem! Bana şans dileyin bugün önemli bir gün malumunuz." diye elinde ki dosyaları göstererek masaya doğru geldi Hilal. Oturmadan birşeyler atıştırmaya başlayarak.

Bir aydır başımızın etini yiyordu. Cadı kız.:-) Hocası ödev vermişti, onu teslim etme günü gelmişti. Stilist olacaktı . En büyük hayali buydu.

Yıllar Sonra ILK ADIMIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin