12.bölüm

389 32 55
                                    

Zeynep'den...

Arabadan inerken son bir defa yüzüne bile bakmadan hızlı bir şekilde okula yöneldim. Bugün kafam mahkemeyi düşünmekten allak bullak olmuştu. O yüzden aklımı ne görüşmeye nede önümdeki dosyalara verememiştim.

Ömer bey'le konuşmak iyi gelmişti. Acaba gerçekten nden mutsuz olduğumu merak mı etmişti yoksa somurtuk bir şekilde masada oturmam dan rahatsız olduğu için mi sormuştu?

Beni o adama karşı korumuştu. Bu beni ilk mutlu edip ümitlendirsede sonra "onu asistanım olduğu için koruyorum." gibi bir cümle kurunca olmaması gereken umutlarım kül olmuştu.

Bu beni kırmıştı..
Bundan dolayı arabadan inerken kurduğum cümleyi büyük bir kırgınlıkla ve çalışanınızım sözüne vurgu yaparak söylemiştim.

Okulun kapısına geldiğimde duraksadım. Çok hızlı adımlarla geldiğim için nefes nefese kalmıştım. Acaba gitmişmidir düşüncesiyle arkamı döner dönmez arabanın açık olan camından bakan Ömer Bey'le gözgöze geldim. Yok artık gitmemişti. Ben şaşkınlıktan bölertmiş olduğum gözlerimle hiç ayırmaksızın ona bakarken oda soğuk ve derin bir şekilde bana bakıyordu.

Yavaşça kapanan arabanın camı aramıza girip kalbimin delice atmasına sebep olan bakışmaya engel olmuştu. Belkide aramızda camdan daha fazla engeller vardır.

Bir sürü aşılması güç duvarlar..

Belkide o duvarlardan daha da zor aşılması imkansız nedenler..

Ben ona aşık mı olmuştum..?

Yoksa bu bir hoşlantımıydı..?

Elimi kalbimin üstüne "sakin ol. Bu heyecan neden?" dercesine koydum. Sanki içten içe onu teselli ediyordum. Ama o bunları dinlemeyip mantığımıda esareti altına alıyordu.

Sanırım iş işten geçmişti.. Artık kalbime "yol yakınken dön" yerine "Unut onu göm kalbine." diyecektim. Çünkü ben Ömer Bey'e aşık olmuştum.
Tabi aşk böyle bir şeyse...

Kendimi toparlamaya çalışarak okula girdim. Bizim sınıfın bulunduğu kata çıkarken koridorun kenarında Talha ve Erva'yı gördüm. Talha hararetli bir şekilde birşeyler söylüyor, Erva hiç istifini bozmadan dikkatli (!) -bu dikkatlinin altını çizmek isterim. Çünkü Erva Talha'yı pek dikkatli dinlemez.. Genelde kıza abisiymiş muamelesi yaptığı için- bir şekilde dinliyordu.

Birazdan nede olsa ders için gelecekleri için konuşmalarını daha doğrusu Talha'nın konuşmasını bölmeden sınıfa çıktım.
Fakat sınıfta kimse yoktu. Kafamıda dağıtmaya ihtiyacım vardı. Burada tek oturursam bu mümkün olmazdı. O yüzden aşağı onları bulma ümidiyle kafeteryaya indim. Masalara göz gezdirerek bakındım. Dip taraflarda bir masada Eymen kalemi ve defteriyle gömülmüş birşeyler yazıyordu. Oraya doğru yöneldim.

Bir sandalye çekerek yan tarafına doğru oturdum. Gözlerini defterden çekmeden kim olduğuma bile bakmadan "Ceren gerçekten konuşmak istemediğimi söylemiştim." dedi. Ceren mi? Ceren'e benzer bir yanım mı vardı benim.

"Öyle mi? Ben gideyim o halde." diye sitemkar bir tavırla söylenerek sandalyeden kalkıyormuş gibi yaptım. Kalemi defterinin arasına koyup, hızlıca defteri kapatarak bana döndü. "Zeynep..! Sen.. Sen buradamıydın? Yani ne zaman geldin?" deyince oturarak "Gideyim istersen. Hem Ceren meren hayırdır sayıklıyorsun." dedim gülerek. "Yok be ne sayıklaması. Zaten herzaman peşimdeydi. Sağol sende iyice sardın başıma. Paronaya yaptın beni."

Yıllar Sonra ILK ADIMIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin