~30~

5.6K 648 150
                                    

Minho:

Büyük bir müstakil evin önüne gelince arabayı evin biraz uzağına park etmiştim. Kurdunu şimdi daha çok hissediyordum. Tam arkamda kalan evdeydi. Derin bir nefes alarak arka koltukta oturan bedenlere döndüm.

"Polisler gelene kadar arabadan çıkmayacaksınız. Anlaşıldı mı?"

"Hayır Hyung bizde geleceğiz."

"Hayır dedim Felix."

Sert ses tonumla Hyunjin'nin göğsüne daha çok yaklaşmıştı. Onu korkutmak istemiyordum ama inatçıydı işte, benim arkamdan kesinlikle gelirdi.

"Hyunjin, sakın arkamdan gelmeyin ve Felix'e göz kulak ol."

Dedikten sonra hızlıca arabanın kapısını açıp araçtan indim. Büyük adımlarla eve yaklaşmaya başlamıştım. Saklanmayı düşünmüyordum. Ne de olsa şuan kurdum çok sinirliydi ve bu auramdan anlaşılması çok açıktı.

Girişe gelince anlamadığım şekilde kimse yoktu. En azından bir kaç kişi dövmek istiyordum. Kuruyan dudaklarımı yalayarak evin kapısına yöneldim. Elimle hafifçe ittirmemle açılmıştı. Gerçekten çok garipti?

Yani bu işime gelirdi. Kapıyı ses çıkaracak şekilde hızlıca açtım. Jisung'un feromonları gittikçe artıyordu ve bunun yanında da....

"Delta feromonları?"

Gözlerim şaşkınca açılıp adımlarımı daha çok hızlandırıp koşmaya başladım. Burnuma dolan okyanus ve çiçek kokusuyla delirecek gibi oluyordum. Burada kesinlikle ben hariç bir Delta daha vardı. Ama anlamıyordum, Annem bana bütün Deltaların öldüğünü söylemişti. Türüm hem yüzyılda bir doğmuyor muydu?

Bomboş koridorlardan ilerleyip borda renk büyük kapının önüne gelmiştim. Kapıyı sertçe açtığım gibi kulaklarımı acıtacak yükseklikte silah sesini duymuştum. Bununla gözlerimi bir kaç kez kırpıştırmıştım. Ardından kendime gelip kanlar içinde yatan bedenin önünde duran bedene hızlıca koştum. Yüzüne sıçrayan kanlar, gözünden arkası kesilmeyen yaşlar yüzünden damla damla boynundan süzülüyordu.

Ellerimi, gözünü kırpmadan yerde yatan bedene bakan Jisung'un yanaklarına koydum ve kendime çevirmeye çalıştım ama nafileydi. Bakmıyordu, tek odak noktası yerde kanlar içinde yatan bedendi.

"Jisung, bebeğim kendine gel!"

Cevap vermeyeceğini anladığımda onu yavaşça kucağıma almıştım. Görüş alanından yerde yatan bedeni çıkarınca kafasını çevirip yüzüme baktı. Gözlerinden akan yaşlar durmak bilmiyordu. Ne olmuştu da bu hale gelmişti? O Delta neden kendini vurmuştu? Jisung'u kaçıran o değil miydi? Bana Jisung ile bebeğime veda etmemi istemişti ama şimdi kendini öldürmüştü?!

"M-minho?"

Kucağımda ki beden konuşunca yüzüne baktım. Gözlerinin içine kaçan kan yüzünden içi kıpkırmızıydı. Kısık gözlerle beni izliyordu.

"Efendim bebeğim?"

Dememle gözlerini sıkıca kapatıp kafasını göğsüme bastırdı. Hiç bir şey söylemiş, bu evden çıkana kadar da konuşmamıştı. Evden çıktıktan sonra onunla arabaya doğru büyük adımlarla yürüdüm. Arabanın yanına gelince arka kapıyı zorlanmadan açtım. Hyunjin'in göğsünde yatan Felix hızlıca kafasını kaldırıp bize döndü.

"Hyung ne oldu?"

"Hyunjin iner misin? Jisung'u yatırmam lazım."

Hyunjin, kafasını onaylar şekilde sallayıp araçtan indi. Felix'te boş yere kayarak yer açtı. Ardından kucağımda ki bedeni, başı Felix'in kucağına gelecek şekilde yavaşça yatırdım.

Unexpected/Minsung√Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin