Eve girdiğim gibi bilgisayarın başına geçtim. Google'da "Güneş ve ay birlikte olursa ne olur?" diye yazıp arattım ama saçma sapan sonuçlar çıktı. "Ay olmasaydı ne olurdu" ve "Güneş olmasaydı ne olurdu?" gibi şeylere baktım ve ay olmasa insanlar zor yaşar ama güneş olmazsa hiç yaşayamazmış. Bununla ilgili Doruk ile aramda bir şey çıkartamadım. Ama Doruk'un başka bir şey daha kast edebilme ihtimaline karşı bir sürü şey arattım ve sonuç 0. Tek bulduğum, güneş ve ay bir tek güneş tutulması olunca çok yakınlaşırlarmış.
Bileğimde hala Doruk'un parmak izleri vardı. Acaba Elvan'ın bileğini hiç öyle sıkmış mıydı? Kesin onun saçının teline bile zarar vermemiştir. Bir konuda Elvan'ı kıskansam da onun da sonu kötü olmuştu. Sevdiği adam tarafından öldürülmüştü. Daha önce hiç görmediğim o kızı sevdiği adamın bıçağı ile öldürülürken hayal edince titredim. Doruk çok üzülmüş olmalıydı. Yıllar sonra bile hala aşıksa demek ki çok sevmişti. Hiç bir zaman beni o kadar sevmeyecekti.
Annem ve babamın ölümü bana ağır gelmişti ve tek ihtiyacım sevgiydi. Onuda bulduğumu sanmıştım, ki hiç olmamış. Doruk'tan uzak olmam gerek ama ona yakın olmak istiyorum. Zaten arabada beni bir daha yanından hiç ayırmayacağını söylemişti. Amacını cidden hiç anlayamıyorum. Sorumluluk mu almak istiyor yoksa sevdiği kıza benzediğim için beni görmek mi istiyor?
Ben böyle düşüncelere dalmışken kapı çaldı.
"Kim o?"
"Halan!" dedi kapının ardındaki kadın. Şaşırarak kapıyı açtım. Zayıf ve yaşını hiç uygun olmayacak kadar çok makyaj yapmış bir kadın vardı karşımda.
"Kimsiniz?" diye sordum. Kaşları hafif çatılmış, gözleri dolu doluydu. Yüzümü inceledi. Sonra bana sarıldı. Sonradan ondan nefret etme ihtimaline karşı hiç karşılık vermedim. Benden ayrılıp tekrar dolu gözlerle yüzüme baktı.
"Ben halanım. Geçen gün öğrendik babanın öldüğünü." Burnunu çekip tekrar bir şey demek için ağzını açtı ama onu dinlemek istemedim.
"Babam öleli o kadar zaman oldu ve siz geçen gün öğrendiniz ?"
"Baban bize hiç bir şey söylemeden gitmişti. Onu çok aradık."
Ne diyeceğimi bilemedim. Hayatım boyunca hiç bir akrabamla konuştuğumu hatırlamam. Annem teyzeme, ikimizin fotoğraflarını yollardı ama teyzemle de hiç konuşmadım. "İçeri girin." dedim. Kadın'ı içeri girip evi şöyle bir gözleriyle taradı.
"Bunca zaman tek başına burada nasıl yaşadın?"soru sorar gibi değildi. "Fazla uzun tutmayacağım seni. Topla eşyalarını seni Erzurum'a götürüyorum."
"Olmaz!"
"Nedenmiş? Seni burada bırakamam."
"Ben buraya ve yalnız yaşamaya alıştım zaten. Erzurum'a gelemem.
"Ama olmaz ki öyle. Bende burada kalamam. Seni bulmuşken yalnız bırakmak istemiyorum. Babaannen de seni görmek istiyor." Bir an kalabalık bir ailede yaşama fikri güzel gözükmüştü. Yıllar sonra halamla tanışıyordum ve akrabalarım oluyordu. Artık yalnız başıma yediğim yemekler yoktu. Uyandığımda gözlerimi boş eve ve yalnızlığa açmayacaktım. Çeşit çeşit yemeklerle donatılmış sofra. Her şey çok güzel ama bir eksik var. Doruk yok. Öykü yok. Hayatım bu kadar garipleşmişken normal bir hayat süremem.
"Ben gerçekten gelemem sizinle. Güzel olurdu gelseydim ama olmaz." bu dediğimden bir gün pişmanlık duymayacağıma eminim. Çünkü eğer gidersem pişman olacaktım. Halam olduğunu söyleyen kadın kaşlarını çattı. Beni ikna etmek için hangi kelimeleri kullanacağını düşünüyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Aya Aşık Olur
FantasyHayatım boyunca kaçarak yaşadığım hayatım annemin ölümü ile daha bir çıkılmaz hale gelmişti. Yeni bir hayat için, annem ve babamın daha önce yaşadığı yere, Sakarya'ya gitmiştim. Her şeyin daha güzel olacağına inanırken kaçınılmaz bir sırrın ortasın...