-27- "Beyaz"

27 3 15
                                    

Hesabımı çaldırdıktan sonra arşivimde bekleyen bölümü anca atma fırsatım oldu. Özür dilerim. Hâlâ okuyan bir kişi bile varsa devam etmesini isterse diğer bölümü de atacağım.

Otogarın soğukluğu tenime işliyordu. Bavullarım ve geride bıraktığım binlerce anı hepsini götürüyordum. Kaçıyordum ama nereye, kaçıyordum ama neyden? Ondan kaçıyordum, onun gözlerinden, ona duyduğum aşktan. Steve'in anlattığı şeyleri düşünüyordum. Gerçek miydi anlattıkları, Doruk benim İpek olduğumu kabullenmiş beni öyle mi sevmişti. Bu neyi değiştirirdi ki artık. Biz beraber olamazdık, yıllar önce sevdiği kadın insanlar tarafından öldüğünde bütün insanları yoketmeye çalışan bu adam, ben gittiğimde de yakar mıydı yolları? Tekrar aynı düşünce, "Bu neyi değiştirir ki?"
Otobüs saatine daha çok vardı, erken gelmiştim, eğer orada biraz daha durursam gitmekten vaz geçebilirdim. Ya da Doruk uyanırsa beni durdurabilirdi, ki tamamen iyileşmişti zaten. En azından iyileştiğini görebilmiştim. Lavaboya gidip yüzüme biraz su çarptım, yansımamı izledim bir süre, bir katilin suratını.
Telefonumun çalmasıyla irkildim, telefonun ekranında onun adı yazıyordu, Ukala. Histeri krizine girmiş gibi titremeye başladım, açmak istiyordum, sesini duymak istiyordum. Hızlıca telefonu kapatıp, sim kartını çıkarıp çöpe attım. Kendimi durdurmak güçtü, bir kez daha ararsa açabilirdim. Beni hiç aramamalıydı. Kimse aramamalıydı beni, bu bir kaç ay içinde tanıdığım kimse.
Eldivenlerimi giydim, soğuk rahatlatıcı değildi bu sefer, hiçbir şey rahatlatıcı değildi. Onun beni aramasından bir saat geçmişti neredeyse, buraya geliyor olamazdı ama, otobüs saatimi kimseye söylememiştim.
Etrafı izlerken bir şey dikkatimi çekti, üstünde LYE yazan hummer model iki araba. Tam dibimde durduklarında titredim "Lanet olsun!" diye mırıldandım. Ne ara yerimden kalktım ve hiçkimseyi aldırmadan koşmaya başladım bilmiyorum. Fakat koşmam çok uzun sürmedi, bir silah sesiyle son buldu, kulak tırmalayıcı silah sesinin hedefi ben miydim bilmiyordum ama donakalmıştım. Bir silah sesi daha duyuldu, sarsıldım. Hiçbir şey duyamıyordum başımı eğdiğimde yere akan kan damlalarını görebiliyordum. Vurulmuştum, vurulmuştum ama nasıl. Gözlerim kararıyordu, vücut dengemi kaybettim ve yere düştüm.

###

Kim bilir kaç zaman geçmişti, kaç kere güneş batmış, kaç kere ay çıkmıştı. Kim bilir kaç hafta kaç ay geçmişti güneşi görmeyeli. En son otogarda, vurulmadan dakikalar önce bakabilmiştim gökyüzüne, vurulmadan önce görebilmiştim sivil insanları, kuşları, çiçekleri...
Vurulduktan sonra uyandığımda kaç gün geçmişti kaç hafta geçmişti bilmiyordum. Uyandığımda geniş bembeyaz bir odadaydım, bağlanmıştım, tamamen iyileştikten sonraysa beyaz bir odaya götürülmüştüm. Gri demiriklerin arkasında, hapishaneden farksız bir odada uyandım her güne. LYE'nin eline geçmiştim sonunda, ve anladım ki insanlar, Letal'lardan daha korkunçtu. Arada bir ellerim bağlı bir şekilde beni başka bir odaya götürüyorlar, aşının yerini soruyorlardı. Bir kez bile ağzımı açmamıştım. Kim bilir ne zamandır kullanmadığım ses tellerimin varlığını bile unutmaya başlamıştım. Benden cevap alamadıkları o zamanlarda, ölmekten dönene kadar vuruyorlar, bayıldıktan sonra tekrar odama götürüyorlardı. Ama kararlıydım, hiçbir şey demeyecektim, beni öldürmelerini bekleyecektim.
Bugün de aynı şekilde o boğucu odada açtım gözlerimi, artık vücudumun bağışıklılık kazandığını biliyordum. Mesela dün yine aynı şekilde şiddet uygulamalarına rağmen bugün uyandığımda artık canım o kadar yanmıyordu. Demirliklere biri vurunca kafamı kaldırdım. Sinem Hanım gelmişti, buraya yattığım bu süre zarfında onu ilk görüşümdü bu.
"Nasılsın İpek'çim?" diye sordu. Onu takmadan gözlerimi kapattım. "Aslında seni güzelce konuşturtmak istedim İpek, şu yüzünün haline bak, emin ol bu sana yaptığımız en iyi şey. Beni diğer yöntemlere maruz bırakmanı hiç istemedim. 4 aydır buradasın." dedi sesi tehditkardı. "Sevdiğin adamın ne yaptığını merak etmiyor musun hiç?" diyince gözlerimi araladım, Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Sonunda ilgini çekmeyi başardım he?"
Yerimden doğruldum, kadın sonunda beni harekete geçirmeyi başardığı için zafer kazanmış gibi gülüyordu. "Doruk..." dedi iğrenir gibi "Senin burada olduğunu biliyor."
"Ne dedin?" diye mırıldandım.
"Doğru duydun. Sen buraya geldiğin andan beri biliyor. Ama o ne yaptı biliyor musun? Hiçbir şey!" kalbimin kırıldığını hissediyordum, somut anlamda hissediyordum, bu şuan vücudumdaki bütün yaralardan daha çok acıtıyordu. Benim için kendisini tehlikeye atmasını istemiyordum, hiçbir zaman da böyle bir düşüncem olmamıştı aslında, şu an neden böyle hissettiğimi bile bilmiyordum.
"Bak İpek'çim, neyi bekliyorsun bilmiyorum, o bir Letal, sana insansı duygular besleyeceğini mi düşündün yoksa? Seni gerçekten sevdiğini falan mı düşündün yoksa? Aslına bakarsan hayal kırıklığına uğradım, asıl amacım seni burada tutarak onu yakalamaktı. Ama o gayet güzel yaşıyor. Ah zavallı küçüğüm, nasıl hissettiğini anlıyorum. Bak, eğer istersen onların hiçbirine zarar vermem, bana gerçek aşının nerede olduğunu söyle sadece, onu oradan alacağım ve hepimiz huzurlu bir şekilde yaşayacağız."
"SUS!" diye bağırdım. "Yalan atmayı kes artık, beni öldürseniz bile söylemeyeceğim anladın mı? Onun beni sevip sevmemesi benim umurumda değil!" diye bağırdım ama gözlerimden akan yaşa engel olamadım. Kafayı yemiş gibi hissediyordum bu küçük odada aylarca ışıksız...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 31, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Güneş Aya Aşık OlurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin