-22-Ruh Bekçisi-

201 9 1
                                    

Hani öyle bir an gelir ya, tüm dertlerin bir anlığına kaybolur. Bundan öncesi veya bundan sonrası olmaz. O an vardır bir tek. Doruk'un sarılışı bana tüm zaman kavramlarını unutturmuştu. Kollarının arasında donup kalmıştım. Sanki saat hiç ilerlemiyor, dünya dönmüyormuş gibi, uzun bir süre beni kollarında tuttu. 5 dakika önce ölmeyi düşünürken şimdi yaşamak için can atıyordum. Onunla yaşamak istiyordum. Bana neden veya kim için sarıldığı bile umurumda değildi. Hiç bir şey umurumda değildi. Koca dünyada bir o vardı, bir de ben. Her şey anlamsızlaşmıştı.

Kollarını yavaşça benden çekip gözlerini gözlerime sabitledi. "Özür dilerim."

"Ne için?"

"Her şey için. Bunca zaman olan ve bundan sonra olacak her şey için." sesinde derin bir duygu vardı.

"Bundan sonra ne olacak?" diye sordum usulca.

"Aşının sahte olduğunu hemen anlamazlar. Ama yinede yakınlarımda kalsan iyi olur."

Başımla onayladım. Sonra bu garip sessizliği bozmak için tekrar kafamı kaldırdım. "Açım." dedim. O an bir şeyi farketmiş gibi gözleri kocaman açıldı.

"Ahh patatesler!"

"Patatesler?"

Beni takmadan kapıyı açtı. Evi duman kaplamıştı. Yanık kokusu alt kattan yukarıya kadar ulaşmıştı. Ve yananın sadece patatesler olmadığını da ikimizde farkettik. Mutfaktan parlayan ışığın ateşten geldiği belliydi. Doruk'un peşinden hızla aşağı indim. Mutfaktaki perde cayır cayır yanıyordu. Korku içinde baktım.

"Yangın söndürücüyü getir." dedi rahat bir tavırla.

"Nerede?" diye sordum panik içinde.

"Merdivenin orada." deyince hızla etrafıma bakındım. Sonra kırmızı küçük tüpü görünce koşarak alıp Doruk'a uzattım. Rahat tavrına rağmen tüpü elimden hızla aldı. Beyaz köpükleri ateşe püskürttükten bir süre sonra ateş söndü. Mutfağın haline acı acı bakarken "Nasıl unutursun?" diye söylendim. Omzunun üzerinden bana baktı ama bir şey demedi.

Kapının sesi ile irkildim. Doruk bana korkmamamı söyleyen bir bakış attıktan sonra tüpü yere bırakıp kapıya gitti. Bende peşinden gidip korku ile kapıya baktım. Doruk hiç sorgulamadan kapıyı açtı. Endişe içinde bakan Sevim Teyze "İyi misin oğlum?"diye sordu Doruk'a. O ana kadar havanın karardığını farketmemiştim.

"Evet." Dedi Doruk. Sonra Sevim Teyze beni farketti.

"Sende mi buradaydın kızım?" diye soran Sevim Teyze'ye gülümsedim.

Tam cevap vermek için ağzımı açıyordum ki Doruk beni susturdu."Size ne."

Doruk'un yanına gidip omzuna vurdum. "Şeyy Sevim Teyze..." Doruk'un cevabı ile yüzü düşen Sevim Teyze'ye ne diyebileceğimi bilemedim. "Şeyy biz Doruk ile aynı sınıftayız da... ders çalışıyorduk işte... Sonra patatesleri unutmuşuz." Ardı ardına sıraladığım yalanlara Sevim Teyze inanmamış gibiydi.

"Ben gideyim o zaman." dedi Sevim Teyze, Doruk'a kötü kötü bakarken. Doruk kadının gitmesini beklemeden kapıyı yüzüne kapattı.

"Ne kadar saygısızsın!" diye söylendim.

Doruk tek kaşını kaldırdı. "O kadını mı savunuyorsun? Okuldaki ikimiz hakkındaki o dedikoduyu yayan onun kızı farkındasın değil mi?"

"Sevim Teyzenin bir suçu yok sonuçta. Böyle saygısızca davranamazsın."

"Belki farkındasındır ama ben o kadından yaşça büyüğüm."

Yüzümü ekşittim. "Ama bunu o bilmiyor değil mi?"

Güneş Aya Aşık OlurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin