-19-'Bitti?'-

200 14 3
                                    

Uyku hiç tutmamış karanlıkta saatlerce birinin gelmesini beklemiştim. 3 saat geçmiş, güneş ışığı gökyüzünü maviye boyamış, ve ben bir kere bile uyuyamamıştım. Kan kaybetmeme ve gözlerimin ikide bir kapanmasına rağmen hiç uyku girmedi gözüme. Belki bir daha hiç kimse gelmeyecekti arabaya. Belki onlarda beni bırakmıştı burada. Gelecekleri bile kesin değildi. Belki daha demin Doruk'u son görüşüm olmuştu?

Arabanın ön kapısı gürültüyle açıldı. Yine kim olduğunu anlamadığım siyah maskeli, sırtında taşıdığı diğer maskeliyi ön koltuğa koydu. Ama koyduğu kişi ölü gibi gözüküyordu. Sonra yanımdaki kapıyı açtı.

"İyi misin?" diye sordu. Kafamı salladım.

"O kim? Öldü mü?" dedim öndekini göstererek.

"Boşver. Ölmedi o. Seninle bir yere gidicez o yüzden in arabadan." dedi. Kafamı sallayıp indim. "Ama önce beni beklemen lazım." dedi. Bu daha deminki değildi ama yine tanıdık bir sesti. Arkasını dönüp koşarak ormana gitti. Bende öndekinin kim olduğuna bakmak için kapıyı açtım. Maskenin altındaki kapalı gözler tanıdıktı. Bir korku dalgası vücuduma yayıldı. Yaralı olan elim uyuştuğu için hareket ettiremedim o yüzden diğer elimle maskeyi çıkarmak için uzandım. Elimi maskenin altına sokup, maskeyi onun kafasından çıkardığımda öylece kalakaldım. Berkay'ın soluk yüzü, çıkık damarlarına rağmen çok masum gözüküyordu. Berkay'ı böyle görünce, beni arabaya getiren ve kolumu saranın da o olduğunu farkettim. O mavi gözler Berkay'dan başka kime ait olabilirdi ki. Bana neden yardım ettiğini bilmesem bile onun bu hali canımı yakmıştı. Nefes alıp almadığını kontrol ettim. Kesik kesik nefes alıyordu ve karnında büyük bir pençe izi vardı. Siyah sıvı, tişörtünü ıslatmıştı.

Daha demin yanımdan giden adam, 2 kişi ile geri döndü. Ortalarına aldıkları yarı baygın kişinin gözlerini de yaklaştıkça tanıyabildim. "Doruk?" sesim fısıltı halinde çıkıp sabahın sessizliğinde kaybolmuştu. Kapalı gözlerine rağmen o olduğu çok belliydi. Kirpiklerinden tanımıştım onu. Doruk'u tutan iki kişi onu dikkatlice arka koltuğa bıraktılar. Hala şaşkın bir halde bakıyordum. En sonunda emin olmak için maskeyi çıkardım. Hızla yanımdakine döndüm. "O iyi mi?" sorum yine çok kısık çıkmıştı ama o anladı.

"İyi. Şimdi gidelim." dedi.

"Onu bırakamam." diyerek itiraz ettim. Doruk burada acı çekişirken öylece gidemezdim. Nereye gideceğimi bile bilmiyorum. Buraya gelmemdeki tek amaç Eğlenceli bir kamptı. Ama her şey o kadar kötü olmuştu ki. Önümdeki yaşadığından bile emin olamadığım Doruk burada olmamalıydı.

"Ne yapacaksın? Onun yanında kalarak onu iyileştirecek misin?"

"Hayır. Ama.." yutkundum. Doruk'un kaşları çatılmış, acı çekiyor olmalıydı. Hırıltılı nefes alıyordu ve hala kendi formundaydı. Yüzündeki damarlar ile korkunç bile görünemiyordu. O bu değildi. "onun yanında olmak istiyorum."

"Planımızı mahvedeceksin. Hızlı olmamız lazım." dedi ve beni kolumdan tutup çekiştirmeye başladı. Ayaklarımda hiç bir güç kalmadığı için koşamıyordum. Ve bir türlü Doruk'tan başka bir şey düşünemiyordum. Tüm düşüncelerim onunla dolmuştu. O orada acı çekişirken onun yanında olmam lazımdı.

"Nereye?" diye sorabildim sonunda. Ama cevap vermedi. Sonunda gideceğimiz yere vardık. Bir gölün oradaydık. Köprünün üstünde ters dönmüş bir otobüs vardı ve köprünün altında da yan yatmış bir otobüs vardı .Köprü'nün altında ki otobüs çok tanıdıktı. Bu bizi buraya getiren otobüstü ama yan yatmış haldeydi. "Bu ne?" diye inledim.

"Bak İpek, dün akşam hiç olmadı tamam mı? O kamp ateşi falan unut bunları. Siz Antalya'ya gelemediniz, araba kaza yaptı. Sende kurtulanlardansın. Arabadan çıkmayı başarmışsın ve..." cebinden bir telefon çıkardı. Bu toprak içindeki telefon benimdi. Elinden aldım. "Şimdi ambulansı arayacaksın ve burada bir kaza olduğunu söyleyeceksin. Bir şekilde tarif et buraya. Ben şimdi gidiyorum."

Güneş Aya Aşık OlurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin