-24- Sevgili-

193 12 0
                                    

Benden üstün olduğu için beni yönetmeye çalışmasına sinir oluyordum. Ama onunla yeniden tartışmak istemiyordum. Onu sinirle ittim, yalpaladı. Aramıza biraz mesafe olunca bende evden çıktım. O kapının orada olduğu için kapıyı kapatamamıştım. Tam Sevim Teyzelerin evine yaklaştığımda üzerimde bir şeyin eksik olduğunu hissettim. Ceplerimi kontrol ettiğimde cep telefonumun yanımda olmadığını farkettim. Yine orada unutmuştum. Boşverecektim ki, LYE'nin arama ihtimali geldi aklıma. Öyle bir şey olursa mahvolurdum. Telaşla arkamı döndüğümde kapının önünde elinde benim telefonum ile, bana ukalaca bakan Doruk ile göz göze geldim. Biz niye onunla hep kavga etmek zorundaydık. Şu evden hiç gülerek çıkmış mıydım? Fazla alıngan olan ben miydim? Yoksa her şeyi sorun edip diktatör gibi davranan o muydu?

Yanına gittim. Telefonu almak için uzandığımda elini yukarı kaldırdı. Bana yaklaştı ve "Akşam gel sana bir şey göstereceğim." diye fısıldadı.

Tabii ki de gitmeyecektim ama merak etmiştim. Kaşlarım çatıldı "Ne göstereceksin?"

"Gelecek misin?"

"Hayır."

"O zaman niye soruyorsun?"

"Belki kararımı değiştiririm."

"Neyse o zaman akşam bekliyorum." dedi yine sessizce. Telefonu verdi ve içeri geçip kapıyı kapattı. Yüzüme kapanan kapıya öylece baktım. Dişlerimi birbirine bastırdım ve bunu sorun etmeyeceğimi kendi kendime mırıldandım.

Sevim Teyzelere gittiğimde, Sevim Teyze çoktan bulaşıklara başlamıştı. Onu ikna edip az kalan bulaşıkları da yıkadım. Sonra içeriye geçtik ve çekirdek çıtlatarak dedikodu yaptık. Bugün kadınlarla toplandığı için kazan kaynamıştı tabii ki. Bu kasabada dedikodu hiç bitmiyordu herhalde. En son ikimizde sessizliğe gömülünce Aslı'yı sordum. Odasındaymış.

Yukarı çıkıp kapısını tıklattım ama ses vermedi. Bir kere daha tıklattım.

"Kimsin?" diye sordu bıkkın bir ses.

"Benim İpek." dedim. Kapının kilidini açtı, sonra kapıyı araladı. Odada yoğun bir sigara kokusu vardı. Ben içeri girdiğim gibi kapıyı kapatıp, koku çıkmasın diye altına yastık koydu. Aslı'nın bu haline şaşırarak baktım. Karanlık odada, açık pencerenin önüne oturdu ve beni hiç umursamadan sigarasını içmeye devam etti. Karşısına sandalye çektim.

"Aslı?" onun bu durumu karşısında büyük bir suçluluk ile eziliyordum. Aslı, dirseğini pencerenin mermerine dayamıştı. Bana hiç cevap vermeden elindeki sigarayı süngerine kadar içtikten sonra içinde artık siyah bir sıvı ve suyun üstünde yüzün 3 sigaranın yanına attı. Hep neşe dolu, susmak bilmeyen ve çoğunlukla gülen Aslı ne hale gelmişti. Kalem kutusuna kadar turkuaz olan aslı artık griydi. En az benim kadar ölü, en az benim kadar çaresiz ve umutsuzdu. Yanındaki sevdiği tüm arkadaşları teker teker gitmişti. Hatta bir ara ruhu bile onu terk etmişti. Sonunda konuşmaya başladı.

"Ben o kazadan sonra ölmüşüm. Doktorlar beni hayata döndürmüş." dedi. Bana bakmıyor, hatta göz teması kurmaktan kaçıyordu. Sonunda içini birine dökebileceği için rahat gibiydi ama anlatırken o anları tekrar tekrar yaşamaktan korkuyordu. Gözlerini karanlık ormana dikmişti. Bir süre sustu sonra gözlerini kapatıp sesli bir şekilde yutkundu.

"Ağlamak istiyorsan kendini sıkma, ağla."

Gözlerini açtı ve bana baktı. Islak kirpikleri ay ışığında parlıyordu. "Ben yaşamak istemedim biliyor musun?" İç çekti. İç çekerken nefesi titredi. Ve göz yaşları yavaşça yanaklarından aktı. "Burçin, hep içine kapanık bir kızdı. Onu Baran aramıza aldı. Yine içine kapanıktı çok susuyordu ama bir gün onunla konuştuğumda kardeşinin çok kötü bir hastalığa yakalandığını söyledi. Kardeşi ile çok kavga edermiş ama kardeşinin az ömrü kaldığını öğrenince hiç yanından ayrılmamış. Bir gün kardeşi Burçin'e 'Ben ölsem bile sen hayatta kal. Ne olursa olsun ölme. Benim yapmak istediğim her şeyi yap, eğer onları yapmadan ölürsen seni affetmem.' demiş. Sonra kardeşi ölmeden önce son dedi şey 'Abla beni affet.' olmuş. Burçin kendini yaşamak zorunda hissettiği için içine kapanık bir kızdı." Aslı bunları anlatırken göz yaşlarına engel olamıyordu. Ve anlattığı şey benimde çok canımı yakmıştı. Kardeş sevgisinin nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum. Aslı, paketten iki sigara çıkardı. Birini bana uzattı diğerini de dudaklarının arasına koydu. Bağımlı olmasam da sigar içebiliyordum. Sigarayı yaktım. Boğazımda oluşan yumruyu yok etmek için derince çektim içime. Aslı anlatmaya devam etti. "Burçin kardeşinin dileğini tamamlayamadan ölmekten çok korkuyordu ve hiç birini gerçekleştiremedi. Baran..." sesi kesildi ve sigarasını bir kez daha içine çekti. Elinin tersi ile gözyaşalarını sildi. Baran'ın adını duyunca içimde bir şeylerin parçalandığını hissettim. Büyük bir suçluluk duygusu içimi kemiriyordu. Baran benim yüzümden kayıp olmuştu. Ve artık yaşamıyordu. Öldüğüne dair hiç bir iz yoktu ama Sarp'ın onu öldürdüğüne emindim.

Güneş Aya Aşık OlurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin