Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınnnn.
"Senin abin mi var?"
"Evet. İsmi Burak."
"Ciddi misin?!"
"Evet, niye sordun ki?"
"Abin benim yakın arkadaşım. Onunla o üniversitedeyken tanışmıştık." Abim üniversitesini İstanbul'da okumuştu. "Çok severiz birbirimizi. Burak'ın burada oturduğunu biliyordum fakat tam adresini bilmiyordum, iyi oldu. Arada bir senden de bahsederdi."
"Nasıl yani?" diye sordum merak içinde.
Ufak bir gülme sesi geldi. "Senin onun baş belası olduğundan bahsederdi genelde." Ah abi senin kardeşin yeterince rezil olmuyormuş gibi bir de sen rezil et.
"Doğru demiş. Onunla uğraşmak muhteşem." dedim.
Abimle anılarım aklıma gelirken gülümsedim. Abim benim en büyük destekçim, oyun arkadaşımdı. Küçükken hep her şeyi içime atardım. Kendimi savunmayı bana abim öğretmişti. Onun sayesinde aynı anda iki adamı bile döverdim. Hakkımı savunmayı da bilmezdim ve bunların hepsini bana abim öğretti. Hatta bir gün parkta salıncaktan beni zorla indiren çocuğa sinirlenip abimi çağırmıştım. Sonra çocukta abisini çağırmıştı. Abisi, abimin iki katı olduğu için koşarak kaçmıştık. Kahkaha atmaya başladım.
"N'oldu deliriyor musun?" dedi telefonun ucundaki Barış.
"Aklıma bir şey geldi de." dedim hala gülerken. Barış'ta gülmeye başladı. Abim bir kere daha seslenince üfledim.
"Neyse ben gidiyorum. Kendine iyi bak."
"Sende iyi bak. Görüşürüz."
"Görüşürüz." Telefonumu kapatıp aşağıya indim. Annem bana kalmadan bütün sofrayı hazırlamış hatta yemeğe de başlamışlardı. Babam sanırım bir iş seyehatine çıkmıştı. Herkes yemeğini yavaş yavaş yerken abim sanki arkasından köpekler kovalıyormuşcasına yiyordu.
"Abi yavaş ye. Boğulacaksın." dedim masaya otururken.
"Ocolom vor." Sanırım acelem var demeye çalışmıştı ağzında yemek varken.
Annem konuşmaya başladı."Dışarıya mı gideceksin?" Abim omuzlarını silkti.
"Dışarıya mı?" Gözlerimi devirdim. Abim gerçekten bazen salak olabiliyordu.
"Abi sen yemek yerken beynini bir yere bırakıp mı geliyorsun?" Annem gülmeye başladı.
"Şuan seninle uğraşamam ama rövanşını alırım." Bazen düşüncelerimi içimde tutmam gerekiyordu bence.
Yemeğimiz bitince sofrayı topladım, makineye attım ve yukarıya çıktım. Bugün balkona çıkıp kitap okumaya karar vermiştim ama bu kararım sadece on dakika sürmüştü çünkü abim yine beni çağırıyordu. Derdi asla bitmiyordu.
Söylene söylene aşağıya indim. Mutfağa doğru baktığımda doğru görüp görmediğimi anlamak için gözümü bir kaç kez daha kırptım. Yanlış görmüyordum. Abim un eliyordu. Aynı zamanda mutfak acayip derecede dağınıktı. Yumurta kabukları bir yerde, bardak bir yerde. Şeker desen bir kısmı yere dökülmüştü. Savaş alanı gibiydi resmen.
"Abi ne yapıyorsun ya? Savaş mı var?" Mutfak kapısının önünde durmuş onu izliyordum şaşkınlıkla.
"Savaş var. Şu kurabiyeyi yapmak ne kadar zormuş ya. Hayır internetten falan da bakıyorum. Hepsi farklı bir şey söylüyor. Yardım et bana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN BENİM
Teen FictionBu bir kızın ve arkadaşlarının eğlence, hüzün, mutluluk, ağlama, gülme ile dolu hikâyesi... "Sanki ne zaman görüşmeyelim desem daha çok çekiliyorduk birbirimize." ...