*16. BÖLÜM*

31 10 1
                                    


Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. İyi okumalar...



Sabah uyandığımda kalkıp yatağımı topladım. Odamdaki banyoda elimi yüzümü yıkarken lavabo dolabına koyduğum pansuman malzemeleriyle yarama pansuman yaptım.

Aradan yaklaşık iki hafta geçmişti ve yaram iyileşmeye başlamıştı.

Bugünse haftasonuydu ve çocuklar benim için kutlama tarzı bir şeyler yapacaklardı.

Aslında bugünkü planım gün boyu uyumaktı ama onları kıramazdım. Selin, ben uyurken dışarıda beni nasıl beklediklerini anlatmıştı. Onu dinlerken de gözlerim dolmuştu. Sadece dolmakla da kalmamıştı ama neyse.

İnsanın başına kötü bir şey geldiğinde yanında duran arkadaşlarının olması insana kendini güzel ve önemli hissettiriyordu. Bugüne kadar Selin ve Efe ile çok fazla sıkıntılar yaşamıştık ama hiçbir seferinde birbirimizle olan bağı koparmamıştık aksine daha çok bağlanmıştık. Zaten dost iyi gününde yanında olan değil, kötü gününde de yanında olandır. İşte bu yüzden de üzerime düşen fedakârlığı yapıp kutlama tekliflerini kabul etmiştim.

Selin'e yüzbin kere kutlamaya gerek olmadığını söylesem de beni öldürecekmiş gibi bakınca üstelemeyi bırakmıştım. Ayrıca bana o gün güzel giyineyim diye bin kere tembihlemişti. Bu kızın kokoşluğu bir gün beni öldürecekti cidden. Kendiyle birlikte beni de kokoş yapmak için uğraşıyordu. Ama madem kutlamaydı, onu dinlemekten zarar gelmezdi.

Ama şimdilik aşağıya inip kahvaltı yapmam gerekiyordu. Mutfağa indiğimde abimle karşılaştım. O da yeni uyanmışa benziyordu.

"Oo günaydın yaralı ceylan." dedi beni gördüğünde.

Eve geldiğimden hatta ben uyandığımdan beri bana yaralı ceylan diye hitap etmeye başlamıştı. Bundan hiç hoşlanmıyordum çünkü o anılar aklıma geliyordu ama abim yapmaya devam ediyordu. İlla beni gıcık edecekti.

"Günaydın boz ayısı." dediğimde hitap şeklime gülmüştü.

"Of çok acıktım ya." dedi elleriyle karnını ovalarken. "Karnım da gurulduyor."

"Ay şaşırmadık zaten. Aç olmadığın bir zaman var mı ki?" dediğimde buzdolabından kahvaltılık şeyler çıkarmaya başlamıştım bile. Abim ise bana cevap vermeyip mutfaktan çıkmaya çalışıyordu.

"Nereye kaçıyorsun sen?" dediğimde olduğu yerde durup yavaşça bana döndü. "Birlikte hazırlıyoruz kahvaltıyı." dedim ve elimi karnıma koyup canım acıyormuş gibi yaptım.

Küçük küçük adımlarla tezgahın önünde durdu. "Tamam ya tamam."

"Mızmızlanma ve çıkarttığım şeyleri bir tabağa falan koy sonra da masaya diz." diye emir verdiğimde tek kaşını kaldırıp bana baktı.

"Begüm!" dedi ü harfini uzatarak. Ona böyle emir vermemden hiç hoşlanmazdı ama bu da benim umrumda değildi. Hem ben hastaydım bir kere!

Kısa sürede kahvaltı masası hazır olduğunda Ayla ve Bekir Saygın Hazretleri mutfağa teşrif etmişlerdi. Mutfak masasını gördüğünde annem yüreğine inmiş gibi olmuştu.

"Ay benim çocuklarım bize kahvaltı hazırlamış."

Ay anne sanki ilk defa kahvaltı hazırlıyoruz he.

"Günaydın çocuklar." dedi babam ve masanın başına oturdu. Ben de o sırada çayları doldurmaya başlamıştım. Hep birlikte masaya oturduğumuzda kahvaltımızı yapmaya başlamıştık ki babam konuşmaya başladı.

KALBİN BENİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin