Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Keyifli okumalar...
Burak'tan
Begüm'ü görmeyeli artık beşinci günümüzdü ve ben artık dayanamıyordum. Kardeşim orada ben burada yapamazdım.
O benim her şeyim.
O oyun arkadaşım, sırdaşım, canım sıkıldığında karışabileceğim, yanında saçmalayabildiğim.
Ve şimdi ben nasıl dayanayım ki?
Bu lanet koltuklarda oturup beklemekten başka çaremiz de yoktu.
Ben ve en başından beri burada bekleyen bizim çocuklar otururken birden hemşire geldi.
Hepimiz anında ayaklandığımızda "Ne oldu? Bir haber mi var?" diye sordum hemen.
"Evet, Begüm Hanım'ın yakınlarından bir kişi az da olsa onu görebilir. Ama lütfen çok kalmayın. Çünkü sizin ne kadar çok görmek istediğinizi biliyoruz ama fazladan durduğunuz her dakika onun için tehlike arz ediyor."
Hemen kafamı salladım. "Tamam, tamam." Hemşire birkaç bir şey daha dedikten sonra gitti ve biz bize kaldık tekrardan.
Önce birkaç dakika sessiz kaldık sonra sessizliği bozan annem oldu. "Oğlum, ben oraya giremem. Kızımı oradan çıktıktan sonra görmek istiyorum." Annem böyle diyordu çünkü çıkacağına olan inancını kaybetmek istemiyordu. "Sen gitmek ister misin?"
Babama baktığımda sanki aklımdan geçeni anlamış gibiydi. "Yok oğlum, sen git gör kardeşini."
Farketmeden dolan gözümü sildikten sonra Begüm'ün olduğu kata çıktım. Çıkarken de düşündüğüm Barış'tı. Onun da gözleri 'Ben de gitmek istiyorum.' diye parlıyordu. Buradan çıkarsak eğer o gözlerini oyacaktım ilk iş.
Begüm'ü buraya getiren oydu. Bu yüzden de ben Barış ile konuşmak istemiştim ilk ama annem izin vermemiş, kendisi konuşmuştu onunla. Her ne olduysa da annem fazla tepki vermemişti. Ben ise olayı hala bilmiyordum ve Begüm'den öğrenmek istiyordum.
Ama yine de tüm olanlar Barış'a yapmak istediklerimi durduramazdı. Şerefsizde bu sıralar bir haller vardı. Begüm'ün adını bile duyunca gözleri parlıyordu.
Yoksa benim kardeşimden, yok canım olmazdı öyle şey.
Az önceki hemşireyi gördüğümde bana bir şeyler verdi giymem için ve yine aynı şeyleri öğütledikten sonra artık Begüm'ü görmeye hazırdım.
Yoğun bakımın önüne geldiğimde kapıyı açtı hemşire ve ben de içeri girdim.
Onu görür görmez gözlerim tekrardan doldu. Onu böyle görmeye alışık değildim ki ben. Beti benzi solmuştu resmen.
Onun yanındaki bir sandalyeye oturdum. Elini tuttum ve elinin tersini öptüm.
"Şimdi de seni gıdıklasam kendine gelmez misin be gülüm?" dedim.
Belki de beni duyuyordu.
"Bak dışarıda herkes seni bekliyor uyan diye."
Bir sürü makineye bağlıydı. Ben de bu şeyler izin verdiğince yüzünü okşadım.
"Sen elbet ki uyanacaksın Begüm. Hepimiz buna inanmak istiyoruz."
Biraz duraksadım çünkü sesim titremeye başlıyordu ve belki de beni duyuyordu. Sesim titriyorsa duymasındı.
"İşte sen buradan çıkınca eve gidip uyumak yasak sana bundan sonra." deyip tebessüm ettim. "Maalesef sen böyleyken bile abilik taslamak zorundayım sana, ne yaparsın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN BENİM
Teen FictionBu bir kızın ve arkadaşlarının eğlence, hüzün, mutluluk, ağlama, gülme ile dolu hikâyesi... "Sanki ne zaman görüşmeyelim desem daha çok çekiliyorduk birbirimize." ...