*5. BÖLÜM*

59 18 2
                                    




Yorum yapmayı ve oy atmayı unutmayın. İyi Okumalar!!!





Evet, tam bir ay sonra bugün okulların açılacağı gündü. Maalesef.

Sabah istemeye istemeye kalktım. Elimi yüzümü yıkadım ve mutfağa gittim. Kendime ekmek arası bir şeyler hazırlayıp yedim. Dişlerimi de fırçaladıktan sonra okul formamı giydim. Saçımı başımı da düzelttikten sonra hazırdım.

Annem ve babam ben daha uyanmadan işe gitmişlerdi. Abim ise daha yatıyordu. Bir aydır evde yoktu zaten ve dün çocuk gibi ben bahçedeyken o, bakkaldan su topu almış ve bana balkondan fırlatmıştı. Hatta o balon onu tatmin etmemiş su da boşaltmıştı üstüme. Neden yaptığını sorduğumda ise aldığım cevap serinlersin olmuştu.

Odasına girip onu uyandıracaktım. Gün intikam vaktiydi. Gerçi bu intikam bile sayılmazdı.

Odamdan çıkıp odasına girerken Galatasaray gözümü kamaştırıyordu. Dolabının iki kapağı kırmızı iki kapağı sarıydı. Halısında, çarşafında kısacası odasının her yerinde Galatasaray sembolü vardı. Damarlarımdan akan siyah beyaz kana çok aykırıydı bu oda.

Üstündeki pikeyi yavaşça kaldırdım ve omzuna dokundum. Ama dağ ayısı davul çalsan odada zor uyanır.

"Abiiii!" diye seslendim ama uyanmıyordu. "Annem seni çağırıyor." Yine uyanmadı. "Abi kalk artık Cansu geldi." dediğimde yataktan fırladı resmen. Yataktan fırlayınca uyku sersemliğinden düştü. Bense bir elim karnımda ona gülüyordum. İşte böyle olurdu Burak Bey.

Aslında hakettiği tam olarak kafasından aşağı bir sürahi su dökmekti. Serinlerdi ne de olsa.

Abim, "Ya sen şaka mısın? Sabah sabah böyle komik şakalar yapıp bir de gülüyor musun?" diye söylenip duruyordu. Yavaş yavaş geriye doğru giderek hiçbir şey demeden odasından koşarak çıktım çünkü her an intikamını alabilirdi.

Çantamı alıp aşağıya indim ve ayakkabılarımı giydim. Kapıyı kapatırken bir yandan da kulaklığımı çıkartmaya çalışıyordum. Kafamı karşı binaya çevirdiğimde Barış da evden çıkıyordu. Göz göze geldiğimizde gülümsedim.

Barış ve Berkay ile beklemediğim bir samimilik oluşmuştu bizimle ve açıkçası bundan rahatsız değildim. Kafa çocuktu ikisi de.

Bahçe kapısını da kapattığımda arabasına doğru gidiyordu. Sürücü kapısını açacakken birden bana baktı. Ben ise çıkarttığım kulaklığımı açmaya çalışıyordum bu seferde.

"Gelmek ister misin?"

Evet, Barış bizim okula kayıt yaptırmıştı ve ben de sıcakta yürümek istemediğimden dolayı kafamı çekingenlikle salladım.

Ben arabaya doğru yürürken o da arabanın ön kısmından dolanarak kapımı açtı.

"Oo bu ne centilmenlik?" dedim ve arabaya bindim.

"Her zamanki hâlim." dedi ve kapımı kapattı. Doğruydu. Beni hastaneye götürürken de aynısını yapmıştı. Kendisi de sürücü koltuğuna oturduktan sonra arabayı çalıştırırken şarkı seçiyordum. "Bu sefer Serdar Ortaç'ın hangi şarkısı?" diye sordu. Adımız çıkmış dokuza inmez sekize yani.

Kafamı ona çevirdim. "Bu sefer Yüzyüzeyken Konuşuruz'un Dinle Beni Bi' şarkısı." dedim.

"Begüm'den şaşırtacak seçimler." dedi gülerek ve gözünü yoldan ayırmazken.

"Benim müzik zevkim aşure gibidir." dedim. "Ay canım aşure çekti." Ah şöyle üstünde nar ve tarçın. Mis gibi.

Barış ufak bir kahkaha attı. Aynı zamanda biz de okula yaklaşmıştık.

KALBİN BENİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin