Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınnn. İyi okumalar.
1 ay sonra
"Şunun hangi rengini denesem acaba?"
Selin'le birlikte her türlü mağaza ve dükkanın bulunduğu çarşıya gelmiştik ve durmadan elbise, abiye falan deniyorduk. Çünkü abimin düğününe az kalmıştı.
Ben hiçbir şeyi beğenmemiştim. Birisi uzun oluyordu, birisi kısa. Birisi vücuduma oturmuyordu diğeri de çok bol oluyordu. Zaten ocak ayını daha yeni bitirmiştik ve mağaza mağaza gezmekten üşümüştüm. Buraların kışı belki diğer illere göre sıcaktı ama yine de hatrı sayılır bi soğuk vardı şuan.
Selin'e döndüğümde elinde yeşil penye kumaş, askılı bir elbise vardı. Biraz sade duruyordu ve düğünlük değildi. "Bence bunu deneme bile." deyip çantamdaki suyumu kafama diktim.
"Ben bıktım artık. Bak ben diyorum, ben alışverişten bıktım." diye sitem ediyordu Selin, aldığı elbiseyi mağazadaki yerine geri koyarken. Artık o mağazadaki bütün elbiseleri denediğimiz için başka bir mağazaya girdik. Diğerlerine göre daha iyi bir mağazaya benziyordu. İkimiz birden hemen askılıkları karıştırmaya başladık. Sonunda sanki aradığım şeyi bulmuşum gibi elim direkt yeşil bir elbiseye gitti. Selin ise elinde kırmızı bir elbiseyle yanıma geldi.
"Sonunda buldum." deyip hızlıca kabine girdi. Bu denediklerimiz düğün içindi. Kına için elbiselerimiz hazırdı. Daha düğünün olmasına birkaç hafta vardı ama bizim şimdiden elbise işini halletmemiz gerekiyordu.
Ben de kabine girip abiyeyi giydiğimde dışarı çıktım. Selin benden önce giyinmişti. Kapıdan çıkar çıkmaz Selin'le birbirimize baktık.
"Oha."
"Çüş."
Birbirimize hayranlığımızı belirtirken aynanın karşısına geçtim hemen. Yeşil elbisem saten kumaştandı. Bel kısmına kadar dar gidiyordu ama belden sonrası bollaşıyordu ve dizimin biraz yukarısına kadar bir yırtmacı vardı. Ayrıca elbisenin sırtı açıktı ve arkadan ipler çapraz bir şekilde bağlanıyordu. Sırt dekoltesi gayet güzeldi.
Kısacası bu elbise tam bana göreydi ve yeşil olması gözlerimi de ön plana çıkarıyordu.
Selin de yanımdan kendine baktığında sürekli etrafında dönüp duruyordu. Kırmızı elbisesi benimki gibi ince askılara sahipti. Onun da yırtmacı vardı ama yırtmacın kenarları dalgalı şekilde duruyordu. Sade ama aşırı şık bir elbiseydi.
İkimiz de o kadar güzel taşıyorduk ki elbiselerimizi aynadan gözümüzü alamıyorduk.
Ayrıca elbiselerimizin açık ya da kapalı olmasının bir önemi yoktu çünkü kır düğünü olmayacağı için üşümek gibi bir sıkıntımız yoktu.
Elbiselerimizi aldıktan sonra ayakkabıcıya gitmiştik. Ben çok parlak olmayan çok ince bantlı, orta yükseklikte gold renginde şık bir topuklu ayakkabı almıştım. Selin ise beyaz, ipli ve benden daha yüksek topuğa sahip olan bir ayakkabı almıştı.
Artık işimizi tamamen bitirdiğimizde eve geçmiştik. Zaten akşam Efe bizi çağırmıştı. O yüzden eve gidip güzelce dinlenmeye karar vermiştim.
Yani ben bir elbise alırken bile aşırı yorulmuştum acaba Cansu salonudur, yemekleridir, kendi üstü başıdır nasıl başa çıkıyor çok merak ediyorum.
Ben yatağımda uzanırken uyuyakalmıştım ve annemin beni yemeğe çağırmasıyla uyanmıştım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa inip yemeğimi yedim çabucak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN BENİM
Novela JuvenilBu bir kızın ve arkadaşlarının eğlence, hüzün, mutluluk, ağlama, gülme ile dolu hikâyesi... "Sanki ne zaman görüşmeyelim desem daha çok çekiliyorduk birbirimize." ...