*13. BÖLÜM*

31 11 0
                                    


Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın...



Ezgi'yle kantinde bir şeyler yedikten sonra sınıfa çıkmıştık ve o andan beri Ezgi'nin dedikleri kafamda dolaşıyordu. Eve geldikten sonra da bu devam etmişti.

Ben de Barış'ın İlayda ile ne konuştuklarını çok merak ediyordum ama karşısına çıkıp ne diyecektim ki? Barış senin İlayda ile işin ne mi? Sizin aslındaki amacınız ne falan mı?

Bir kez daha ofladıktan sonra kafamın doluluğundan zaten çözemediğim fizik kitabımı kapattım ve parmaklarımı saçlarımın arasından geçirerek derin bir nefes aldım.

Biraz hava almak için balkona çıktığımda sonbaharın etkisini gösterdiğini farkettim. Gerçi kasım ayındaydık artık ve sonbahar da bitmek üzereydi.

Zaman o kadar çabuk akıyordu ki mevsimin değiştiğini bile farketmemiştim. Ağaçlar yapraklarını çoktan dökmüştü ve kendini kışa hazırlıyordu. Kışın hava soğuk oluyordu fakat hiç kar yağmıyordu. Bazen buralardan sırf bu yüzden gitmek istiyordum. Çocukluğumdan beri sadece kışın tatile gittiğimizde kar görebiliyordum ve bu sinir bozucuydu. Neden Bodrum'a da kar yağmıyordu ki?

Balkonda sallanan sandalyeme oturmuş düşüncelere dalarken aşağıdan hızlı bir kapı kapatma sesi geldi. Kendimi farkettirmeden balkondan aşağıya bakınca Barış'ın evden çıktığını gördüm. Biraz aceleciydi ve ayakkabı bağcıklarını yürürken bağlıyordu. Nereye gidiyor ki? Daha yeni spor yapıyordu. Noldu da birden çıktı evden?

Eğer İlayda ile ilgisi varsa onu takip edecektim. Aklıma başka fikir gelmemişti. Karşına çıkıp konuşamayacağıma göre bu en mantıklısıydı. Belki de değildi ama ne kaybederdim ki?

Daha fazla vakit kaybetmemek için balkondan çıktım ve dolabın aynasından kendime baktım. Gri eşofmanımın üstünde sweatshirtüm vardı. Üstümü giyinmeme gerek yoktu. Telefonumu cebime attıktan sonra hemen aşağıya inip montumu giydim ve evden çıktım. Allah'tan evde kimse yoktu.

Evden çıktıktan sonra Barış'ın döndüğü sokaktan ben de döndüm. Arabaların arkasından ve kenarlardan yürüyordum beni farketmemesi için.

Barış resmen koştururcasına yürüyordu. Tekrardan bir ara sokağa döndüğümüzde eski, terk edilmiş bir binaya girdi. Bu çocuk ne yapmaya çalışıyordu? Buraya neden gelmişti?

Binanın önündeki bir arabanın arkasına saklandım. İçerisi rahatça gözüküyordu. Kafamı kaldırdığımda İlayda bir sandalyede oturuyordu ve eli ayağı bağlanmıştı. Daha korkunç olanı ise kafasına bir silah dayanmıştı. Saçları dağılmıştı ve korkudan tir tir titriyordu. Tövbe bismillah.

Ben de burada arabanın arkasında tir tir titriyordum. Bu takım elbiseli adamlar da kimdi ve İlayda bunlara nasıl bulaşmıştı da şuan bu anları yaşıyordu? Kafamda bir sürü soru işareti vardı.

Barış içeriye girdiğinden beri sakinliğini koruyordu ama ona baktığımda ellerini yumruk yapmıştı karşısındaki takım elbiseli adamlardan biriyle konuşurken.

Aradan biraz daha zaman geçtikten sonra Barış'ın da kollarını tutup sandalyeye bağlamaya çalıştılar fakat Barış buna izin vermemişti ve kendini savunmaya başlamıştı. Bir sürü adam karşısında sadece iki kişilerdi ve biri zaten sandalyeye bağlıydı.

Sanırım artık benim de içeri girme zamanım gelmişti ama savunmasızdım. Etrafıma baktım ve aklıma tek gelen şey arkasına saklandığım arabaydı. Belki içinde işime yarayacak bir şey vardır.

Gayet lükstü ve büyük ihtimalle içerideki adamlarındı. Ses çıkarmamak için kapıyı yavaşça açmayı denedim. Kapı açılınca sevinçten ölecektim. Gerizekalılar kapıyı kilitlememişlerdi. Zenginlik böyle şey azizim.

KALBİN BENİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin