Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. İyi okumalarrr.
"Of bana kahve yapın. Başım çatlıyor." Efe uyandığı andan beri sesli bir şekilde isyan ediyor ve bizi de uykumuzdan mahrum ediyordu bizim yan odamızda olmasına rağmen. "Sanki kafamda atlılar koşturuyor."
"Ya sus artık sus." diye ağlamaklı bir sesle Selin de yastıkla kafasını kapatıp uykusuna devam etmeye çalışıyordu.
"Yeter ben gidiyorum." dedikten sonra Efe bizim kapının önünden geçiyordu.
Selin yastığın altındaki kafasını çıkardı ve hemen yanındaki terliğinin tekini alıp Efe'ye fırlatacakken Efe hemen kaçtığı için terlik ona isabet edememişti. "Mümkünse bir daha gelme."
Daha saat erken olduğu için ben de uykuma devam etmek istemiştim ama yapamamıştım. Dün zaten içki içmemiştim bu yüzden de uyuduğum süre bana yeterli gelmişti.
Hala uyuyan Ezgi'nin üzerinden atlayıp terliklerimi giydim ve mutfağa girdim kahvaltı hazırlamak için ama bu evi Cansular kırk yılda bir kullandığı için buzdolabı çalıştırılmıyordu bile.
Efe'nin cebinden para alıp evin hemen karşısındaki markete gittim pijamalarım umurumda olmadan. İhtiyacımızı karşılayacak sandviç malzemeleri ve birkaç şey daha aldıktan sonra kendime de çikolata aldım. Sabahleyin aç karnına çikolata yemekten daha güzel bir şey yoktu.
Eve döndüğümde herkes uyuduğu için, Efe hariç, kapının anahtarını sessizce çıkartıp anahtar askılığına astım.
Mutfağa girip elimdeki poşetleri masanın üzerine koydum ve yarım kalan çikolatamı da yedikten sonra ekmekleri çıkarttım. Tam diğer malzemeleri de çıkartacakken Barış geldi mutfağa.
"Günaydın." Yeni uyandığı için sesi o kadar karizmatik geliyordu ki düşüp bayılacaktım. Ayrıca saçı başı dağılmış değişik bir tatlılık gelmişti yüzüne.
"Günaydın." dedim.
Dün Cansu sanırım babasının pijama takımlarından vermişti Barış'lara. Bu yüzden de Barış'a on beden büyük geliyordu pijaması. Hatta paçaları yere sürtüyordu. Onun bu haline biraz daha bakarsam gülme krizine girme riskim vardı. Bu yüzden yeşil gözlerine odaklandım.
Yanıma geldiğinde dudaklarıma baktı hemen. "Sabah sabah çikolata yemesen olmuyor mu yani?" diye sorduktan sonra bir elinin baş parmağıyla dudağımın kenarında kalan çikolata parçasını sildi onun da yeşil gözleri gözlerimdeyken.
Ne oluyor ya sabah sabah? Bismillah!
Elleri çok sıcaktı ve değdiği anda kalbim daha çok çarpmaya başlamış, bir sıcaklık basmıştı bana. Barış umarım kalbimin bu kadar çarptığını farketmiyordur.
"Begüm cebimden para aldığını-" Efe mutfağa girdiğinde hemen gözlerini kapattı. "Yok bir şey. Siz devam edin." deyip girdiği hızla bir de çıktı.
"Bir şey yaptığımız yok zaten şapşal herif." dedim arkasından. O sırada da bir adım geri gitmiştim. Kalp atışlarımın düzene girmesi gerekiyordu sonuçta.
Tekrardan gelirken parmakları arasındaki boşluktan bize bakıyordu. Bir şey yapmadığımıza emin olmuş olacak ki ellerini gözünden çekti.
Hemen masaya dönüp malzemeleri çıkartmaya devam ettim. "Gel sen de yardım et Efe." Kafamı tekrardan mutfak kapısına çevirdiğimde gitmişti. Kafamı iki yana sallayarak gülümsedim. İşten her zaman kaytarıyordu pislik.
"Ver ben yardım ederim." dediğinde avcuna domates bırakmıştım.
Barış domatesleri ince ince doğrarken ben de ekmek içlerine sandviç peyniri koyuyordum. Barışın da yardımıyla kısa sürede hazırlamıştık. Çayı da demlemiştik ama öncesinde herkesin bir kahve içmesi gerekiyordu. Hızlıca Barış dahil herkese bir fincan kahve yaparken yavaş yavaş uyanmaya başlamışlardı söylenerek. Berkay gözleri hafiften kapalı, etrafı koklaya koklaya mutfağa geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN BENİM
Fiksi RemajaBu bir kızın ve arkadaşlarının eğlence, hüzün, mutluluk, ağlama, gülme ile dolu hikâyesi... "Sanki ne zaman görüşmeyelim desem daha çok çekiliyorduk birbirimize." ...