[Seviyorsun diye aldım]

773 53 26
                                    

Yavaşça gözlerimi açıp komidinin üstündeki telefonuma uzandım. Alarmımın çalmasına daha 20 dakika vardı. Normalde alarmla bile zor uyanırken kendiliğimden uyanmama şaşırmıştım. Sanırım dün yaşadığım olaydan dolayıydı, hala Minho'nun bizim sınıfta olduğuna inanamıyordum. Midemde uçuşan kelebeklere de engel olamıyordum. Bir kaç gerinme hareketi yaptıktan sonra yatağımdan kalkıp lavobaya yöneldim. İşlerimi hallettikten sonra odaya geri döndüm. Okul üniformamı giyip saçlarımı düzleştirmek için aynanın karşısına oturdum.

Ben arka tarafları düzleştirmeyi bitirirken Solbin'in alarmı çalmıştı. Solbin çalan alarmını kapattıktan sonra yatağında doğruldu tam bana seslenmek için yatağımın olduğu tarafa dönecekti ki beni uyanık görünce gözleri kocaman açıldı. Çünkü beni sürükleyerek kaldırdığı zamanlar bile oluyordu uykum o kadar ağırdı. "Bu Minho etkisi galiba.." dedi hayretle. Gözlerimi kısıp ona bakarken "Sana da günaydınn canım arkadaşım." dedim.

--

"Han ve Hyunjin bir dahaki derste sizi yan yana görmicem." dedi Bay Yi. Fizik dersiyle pek barışık olduğum söylenemez. Bir de bu ikili guguk kuşu gibi konuşunca tüm ders çekilmez hale geliyordu. İkili itiraz etmek için ağızlarını açtığı an Bay Yi'nin bir bakışıyla yerlerine sinmişlerdi. Kafamı sıramdan kaldırıp "Geveze diye bir kelime olmasaydı yine de size geveze derdim." dedim. Tüm sınıf beni onaylarmışçasına gülmeye başladı. Tabi arkamdan gelen kıkırtı beni daha mutlu etmişti. Tüm sınıf susabilirdi sadece onun gülmesi yeterdi benim için. Arkama dönemesem de tavşan dişleriyle nasıl tatlı gülümsediğini tahmin edebiliyordum. Benim için bir ilkti bu evet hep peşinde koşmuştum ama ortak bir şey paylaşmamıştık. Şimdi espirime gülüyordu. Aklımdaki düşüncelerle kafamı öne eğip sırıttım.

Zilin çalmasıyla Hyunjin arkasını dönüp gözlerini gözlerime dikti ve "Aissh !" dedi tiksinç yüz ifadesiyle. Bu haline gülmekle yetindim. Changbin de arkadan lafa atladı "Lia haklı hiç bakma öyle." dedi sonra sesli bir kahkaha attı. Sağır olmuşum gibi kulağımı tutup Changbin'e döndüm. Döndüğümde Minho da tatlı tatlı gülümsüyordu. Ah bunu kaldıramayacağım..

Az sonra içeri Wooyoung girdi. Bizim gülüştüğümüzü gördüğünden olmalı ki keskin bakışlar atıyordu bu tarafa doğru. Önce Solbin sıradan çıktı sonra da ben. İkimiz de koluna girip sınıftan çıktık.

Kantine doğru ilerlerken "Bakıyorum da aranızdan su sızmıyor." dedi Wooyoung. Solbin boş bulunup "Komik çocuklar ya." dedi. Wooyoung birden durup pis pis Solbin'e baktı ve yürümeye devam etti. Ben de gülüp omzumla Wooyoung'un omzuna vurdum. Salak çocuk artık bir manita yapıp bizi kıskanmayı bırakmalı diye düşündüm kendi kendime.

Kantine geldiğimizde boş bulduğumuz masaya kurulduk. "Kendime kahve alıcam içen ??" dedim ayağa kalkarken. Wooyoung elini kaldırıp kahve isterken Solbin ağzını büküp "Bana soğuk bir şeyler al." dedi. Kafamla onaylayıp sıraya doğru yöneldim. Sıra bana geldiğinde "İki tane sütlü kahve, bir tane gazoz ve 3 tane çikolata ist.. Hayır 4 tane istiyorum üç tanesi sütlü bir tanesi naneli olsun." dedim. Aklımda bir tanesini Minho'ya verme fikri vardı. Siparişler gelince Wooyoung'un çenesini çekemem diyerekten naneli olanı cebime attım ve yanlarına gittim. Bir güzel yiyip içtikten sonra kantinden çıkıp sınıflara dağıldık.

Sınıftan içeri girdiğimde Changbin, Minho ve Chan sohbet ediyorlardı. Aklıma gelen şeyle cebimden naneli çikolatayı çıkartıp sırıttım.

- flashback -

Minho Chan'la küçük bir tartışmaya girmiş bundan dolayı morali bozuk bir şekilde bahçede oturuyordu ben de uzaktan onu izliyordum. Az sonra yavaş adımlarla yanına Chan geldi ve banka oturdu. Onun geldiğini görünce Chan'a sırtını döndü. Onu ilk defa böyle görüyordum çocuk gibiydi çok şaşırmıştım. Sanırım şuan Chan'a trip atıyordu ve bunu yaparken o kadar tatlı gözüküyordu ki. Chan birkaç şirinlik yapsa da hiç aldırış etmiyordu. Chan en son cebinden naneli çikolata çıkardı ve sağ tarafından tam Minho'nun gözünün önüne getirdi. Minho çikolatayı görünce birden gülmeye başladı. Sanırım bu çikolatayı çok seviyordu. Chanın elinden alıp ona doğru döndü aralarında biraz konuştuktan sonra sarıldılar. Anladığım kadarıyla barışmışlardı. Ayrıldıktan sonra Minho çikolatanın paketini açıp büyük bir iştahla yemeye başladı. Okulun yarısı Minho hakkında soğuk, kalpsiz gibi kelimeler kullansa da ben hiç bir zaman buna inanmadım çünkü onun içindeki çocuğu görebiliyordum nasıl oluyor bilmiyordum ama gerçekten görebiliyordum...

- Günümüz -

Minho'nun sırasının önüne geldim ve elimdeki naneli çikolatayı önüne koyup "Seviyorsun diye aldım." dedim. Minho bi çikolataya bi bana baktı. Sonra da çikolatayı bana doğru itip "Bunu yapmamanı söylemiştim." dedi tok bir sesle. Ben de çikolatayı tekrar ona itip "Hiçbir şey demeden sadece yesen olmaz mı ?" dedim ve arkamı dönüp sırama oturdum. Kalbim ağzımda atıyordu resmen. Çok geçmeden "Siz yiyin." dedi. Duyduğum 'pat' sesinden de anladığım kadarıyla çikolatayı arkadaşlarının önüne koydu ve sırasından kalkıp sınıftan çıktı. Sadece gözlerimi kapatıp öylece durdum. Solbin'in eli yine elimin üzerindeydi. Sanırım artık onu rahatsız etmemeliydim. Geçen sene farklı sınıflardaydık ve bazenleri teneffüslerde ona bir şeyler vermeye çalışırdım sonra da sınıflarımıza giderdik pek sorun olmazdı. Ama şimdi aynı sınıftayız ve ben böyle şeyler yaptıkça arkamda oturduğu için ortam fazlasıyla soğuk ve gergin olacak. Ben yine üzülüp rezil olduğumla kalacağım.

Ders zili çaldığında Minho tekrar sınıfa girdi. Onu bu kadar mı rahatsız ediyordum ? Beni hep böyle yok mu sayacaktı, hiç mi umudumuz yoktu ? Kafamı onun olduğu taraftan çekip dışarıyı izlemeye başladım Gökyüzü her zaman içimi ferahlatır. Neyse ki dersimiz sosyal etkinlikti bu bir uygulama dersiydi ve daha ilk hafta olduğu için hemen uygulama yapamazdık. Muhtemelen Bayan Hong bizimle biraz sohbet edecek sonra da serbest bırakacaktı.

Bayan Hong bu sene yapacağımız uygulamalardan bahsetti ve tahtaya on madde yansıttı. Tahtadaki maddeleri okumaya başladım. Haftasonları bu seçtiğimiz maddelerden birini ikili gruplar halinde yapacaktık. 1 ay boyunca bunu resimlerle kanıtlayıp en sonunda hocaya teslim edecektik. 5. madde beni kalbimden vurmuştu bile. Sokak hayvanlarını beslemekten daha iyi bir şey olamazdı. Bir an önce başlamak istiyordum. Herkes Bayan Hong'un dağıttığı küçük kağıtlara istediği iki maddeyi yazıyordu. Bayan Hong'da bunları değerlendirip grupları kuracaktı. Ben ve Solbin ikimizi seçmesini umarak aynı maddeleri yazdık. Sokak hayvanlarını beslemek ya da huzur evinde gönüllü olarak çalışmak. Gerçekten bizim için güzel bir etkinlik olacaktı..

Zilin çalmasıyla herkes sınıftan çıkmaya başladı. Okul bugün beklediğim gibi güzel geçmemişti. Masamdaki eşyaları yavaş yavaş çantama koyarken Solbin çantasını takmış beni bekliyordu. Çantanın fermuarını da kapattıktan sonra ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Solbin koluma girerek "Sıkma canını klasik Minho işte." dedi. Burukça gülümseyip "Bir espirime güldü diye farklı düşünmemeliydim" dedim ve yürümeye devam ettim. Wooyoung'un acil bir işi olduğu için bizi beklemeden gitmişti. Yurdun kapısına geldiğimizde içinden kulaklığımı alıp çantamı Solbin'e verdim. Sanırım biraz yürümeye ihtiyacım vardı. Kulaklığımı telofonuma takarken "Ben biraz yürüyeceğim." dedim. Solbin "Seninle gelmemi ister misin ?" diye soru yöneltti. Olumsuz anlamda kafamı iki yana salladım. Solbin "Dikkat et" diyip yurda girerken ben de nereye gideceğimi bilmeden yürümeye başladım.

Bir bankta oturup saatlerce gelip giden arabaları izledim. Kendime gelmeliydim. Minho beni sevmiyor diye ondan vazgeçecek değildim. Canım ne kadar yansa da onu sevmek güzeldi. Baştan beri, güle hayran kalıp kopardığımda dikenlerinin elime batacağını biliyordum. Aslında buna hazırlıklıydım ama aynı sınıfta olmamız biraz dengemi bozmuştu. Telefonuma gelen bildirimle irkildim. Solbin mesaj atmıştı artık yurda dönmem için. 'Geliyorum.' yazdıktan sonra yurdun yolunu tuttum. Erkek yurdunun önünden geçerken Minho ve arkadaşlarını gördüm. Bir anlık Minho'yla göz göze gelmiştik. Hemen gözlerimi ondan çekip kafamı aşağıya indirdim ve bizim yurda doğru koşar adımlarla ilerledim. Her ne kadar yüzsüz gibi peşinden koşsamda yine de güçsüz gözükmek istemiyordum.

Vee bölüm sonu. Ah Lia hüzünlü aşık kekim...

Umarım bölümü beğenmişsinizdir 🤗

Sorry, I Love You | Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin