[Anneme bu şekilde bağıramazsın]

532 54 11
                                    

|Nam Lia|

Gece boyunca Minho çıkmamıştı aklımdan. Yaşadığı şey hiç kolay değildi. Sarsmıştı onu. Annesi tekrardan karşısına çıkar diye çok korkuyordum. Yanında olamazsam diye çok korkuyordum. Birini sevmek böyle bir şey işte. O mutluyken ondan çok mutlu olursun, o mutsuzken ondan çok mahvolursun.

Gitmek zorunda olduğum bir okul vardı maalesef. Şuan Solbin ve Wooyoung'la okulun kantininde oturuyorduk.

"Minho daha iyi mi ?"

Anlattığımda Wooyoung da üzülmüştü Minho'ya. Hiç böyle bir sıkıntısı olduğunu tahmin etmediğini dile getirmişti.

Çenemi masadaki elime yasladım

"İyi olduğunu sanmıyorum. Keşke yanında olabilsem."

Solbin omzumu tuttu, "İyi olduğu günler de gelecek, asma yüzünü."

Kafamı sallayıp gülümsedim. Umarım iyi olur.

Zilin çalmasıyla ayaklandık.

"Siz çıkın ben su alıp geliyorum."

İkisi de beni başıyla onaylayıp kantinden çıktılar. Suyumu hızlıca aldıktan sonra ben de çıktım. Sınıfa giden kolidora geldiğimde önüme çıkan bedenle geri adımladım.

"Ah ne tesadüf ama."

Gerizekalı sanki aynı okulda değilmişiz gibi...

Gitmeye yeltensem de tekrardan önüme geçti.

"Seninle uğraşacak vaktim yok Dongmin çekil önümden."

"Hadi ama o gün benimle uğraşacak vaktin fazlasıyla vardı şimdi ne oldu ?"

Bıkkın bir şekilde nefesimi dışarı verdim. Olayın üstünden neredeyse bir aydan fazla geçmişti şimdi derdi neydi ?

Omzundan hızlıca itip yürümeye başladım.

"Senin olmasa da benim fazlasıyla uğraşacak vaktim var."

Arkamdan alaycı bir şekilde konuşsa da takmadım, yürümeye devam ettim. En fazla ne yapabilirdi ki ? Zaten düşünmem gereken son şey şuan oydu. Mesela ondan önce Yoonhee'nin cezasının bitip okula geri dönmesi vardı. Onu bugün sınıfta görmek beni huzursuz hissettirmişti. Yaşadığım kötü günler gelmişti aklıma. Ondan da önemli Minho vardı. Çok sıkboğaz etmek istemediğim için yazmadım ona ama nasıl olduğunu fazlasıyla merak ediyordum.

Hızlıca sınıfa girdim hoca gelmden yerime oturmuştum. Öyle böyle derken çıkış zili çaldı. Matematik dersi de dahil hiçbir dersi dinlemediğim bir gün olmuştu benim için. Çantamı toparlayıp bizi bekleyen Wooyoung'un yanına ilerledik. Bu sırada da artık dayanamayıp Minho'ya mesaj atmaya karar verdim.

"Minho ?"

Umarım hemen geri dönüş yapar.

Wooyoung kolunu omzuma attı, "Tavukçuya mı gitsek ?"

"Ay evet gidelim, kurt gibi acıktım."

Tam o sırada Changbin de geldi yanımıza. Solbinin yanağını sıkıp, "Nereye gidiyorsun bakalım güzelim ?" dedi.

Ah bu şapşal aşıklar.

"Tavuk yemeğe gidelim diyoruz."

Ben kafamı salladım. Şuan öyle bir modda değildim.

"Siz gidin ben aç değilim."

Üçü de birden yürümeyi bırakıp bana döndü.

Aish gelmek istemiyorum işte.

Sorry, I Love You | Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin