[Yaptıklarına çok pişman olacaksın]

645 45 18
                                    

| Lee Minho |

Çalan alarmımla gözlerimi zorla araladım. Dün gece ağrıyan midemden dolayı bir türlü uyuyamamıştım. Aklım hala Lia olayındaydı. Her ne kadar kalbim ona inanıyormuş gibi yapsa da aklım bunu kabul etmiyordu. 'Bir senedir bıkmadan peşimde koşan kızın böyle bir şey yapması ihtimaldi' İşte beynim sürekli bunu tekrar ediyordu. Yine de dün sınıfa girdiğindeki yüz ifadesi aklımdan çıkmıyordu. Sanıyorum ki bal rengi olan gözleri kıp kırmızıydı ve etrafı da şişmişti. Benim yüzümden ağladığı için kendimi suçlu hissediyordum ama elimden bir şey gelmezdi zorla onu sevemezdim ya da insanlara benim yüzümden tavır yaptığında onu hoş karşılayamazdım. Mideme vuran sancıyla yerimde kıvrandım. Kafam azcık bir şeye takılsa midem böyle oluyordu. Aklıma okul gelince yüzümü buruşturup yerimde doğruldum. Chan doğrulduğumu görünce "Günaydın." dedi. Ben de aynı şekilde ona karşılık verdim. "Daha iyi misin ?" sorusuna karşılık sadece kafamı salladım ve ayaklarımı sürte sürte lavaboya attım kendimi. Duş almazsam açılamayacaktım. Kafamı kapıdan uzatıp "Sen okula geç ben duş alıp geleceğim." diye bağırdım Chan'a. Tüm işlerimi hallettikten sonra okula doğru yol aldım.

| Nam Lia |

Sınıfın kapısına geldiğimizde derin bir nefes alıp içeri girdim. Keşke Minho hiç bu sınıfa gelmeseydi. Kesinlikle her şey benim için daha kolay olurdu. Yavaş adımlarla sırama ilerledim. Minho hariç diğer üçlü yerlerindeydi. Han geldiğimizi görünce insanlık namına "Günaydın." dedi. İnsan olduğunu hatırlamıştı sanırım ya da dün yine rezil olduğum için bana iyi davranma kararı almıştı. "Günaydın" deyip yerimize geçtik Solbin'le.

Dersin başlamasına 10 dakika falan vardı tam o sıra Minho içeri girdi. Hala ona olan sinirim geçmemişti. Benim sinirim geçmemişti de ona ne olmuştu böyle ? Hiç iyi gözükmüyordu. Rengi solmuş gözleri kızarmıştı gerçi bu onu fazlasıyla tatlı yap- aman ne diyorum ben ya az önce sinirimden bahsediyordum. Lia azcık akıllan kızım be.

Şöyle bir duraksadım ve ufak bir kıkırtı çıkardım. Az önce kendi kendime konuştuğum içindi bu kıkırtı. Solbin garip bir şekilde bana bakarken "Bu sefer gerçekten delirdin galiba." dedi. Haklıydı galiba. "Ne zaman düzgündüm ki ?" diyip biraz daha güldüm. O da gülmeme katılırken alnına hafif vurdu ve "Ahh doğru unutmuşum." dedi.

--

Yine sıkıcı bir fizik dersinin tam ortasındaydık. Hyunjin ve Han'ın bok yemeleri yüzünden önümde oturan Minho daha çok işleri zorlaştırıyordu ama bu sefer aşktan değildi. Normalde mest olmuş şekilde yüzünü incelerdim ama onu gördükçe dünkü olay aklıma geliyordu. Hiç doğrusunu sorgulamadan beni yargılamış ve sesini yükseltmişti. Evet ondan hala hoşlanıyordum ama bu olayı da kolay kolay yutamazdım. Biraz sonra Han Minho'nun kulağına doğru yaklaşıp "İyi misin ?" diye sordu. Onlara bakmasam da dinlemeye çalışıyordum çünkü Minho dört derstir başını sıradan kaldırmadan yatıyordu. Han'a cevap vermek için kafasını hafif kaldırıp "Midem hala geçmedi." dedi. Ona sinirli olsam da bir şeyler yapmam gerektiğini hisettim. Aklıma gelen fikirle kafamda ampul yandı. Annem doktor olduğu için böyle hafif ağrıları geçirmenin yollarını pek çok biliyordum. Gerçi mide ağrısı için herkesin uyguladığı bir yöntem vardır.

Zilin çalmasıyla sıramın altına elimi attım. Kekin yanında içmek için aldığım sade sütümü oradan çıkardım. Biraz süt midesine iyi gelir. Çantamdan da doğal ağrı kesicimi çıkardım ve Solbin'den kalkmak için izin istedim. Solbin ne yaptığımı anlamaya çalışarak ayağa kalktı. Minho'nun baş ucuna gelip hafif öksürdüm. Kesinlikle kendimden ödün vermemeliydim. Hafifçe kafasını kaldırdı karşında beni görmesiyle şaşırmıştı. Tabi diğerleri de öyle. Lütfen böyle kedi gibi bakma bana işleri daha da zorlaştırıyorsun. Elimdeki sütü ve ağrı kesiciyi sırasına koyup "Önce sütü içip sonra da bu ilacı al." dedim. "İlacı yutmayacaksın ama, şeker gibi ye." diye de ekledim. Yüzündeki şaşkın ifade daha da büyüyordu. Arkamı dönüp sınıfın kapısına ilerledim. Tabi Han'ın garip ses çıkarmaları ve Hyunjin'in "Yine kıyamadı." demesi eşliğinde.

"Lia."

Minho'nun sesiyle yerimde durdum ve arkamı dönüp yüzümü ona çevirdim. "Teşekkür ederim." dedi ve hafif gülümsedi. Yapma şunu kendine yapma be kızım. İçimden bunlar geçse de surat ifademi bozmadım. 'Rica ederim' falan da demicektim. Biraz daha yüzüne baktım ve arkamı dönüp sınıftan çıktım. Dönerken bana gözlerini dikmiş olan Yoonhee'ye de bakmayı unutmamıştım. Sanki çocuğun dudaklarına yapışmışım gibi saçma bir ifade vardı yüzünde. Sinirden boyun damarları çıkmıştı. Bu kız manyak falan olmalı. Minho'dan hoşlanadabilirdi tabiki ama bu tepkiler biraz fazlaydı. Gerçi Minho'dan hoşlanıyor muydu orası da belli değildi.

"Sen bu işi biliyorsun reis."

Solbin eliyle omzumu pat patlamış imalı imalı gözlerimin içine bakıyordu. Kesinlikle bir işi bildiğim falan yoktu. Minho'ya sinirim azaldıkça kendime olan sinirim artıyordu. Solbin'in hemen arkasından Wooyoung yanımıza geldi. Yanağımı sıkıp "Neyi biliyormuş bakalımm Lia reisimiz." dedi. İşte şimdi anlat anlatabilirsen yaptığın şeyi. 'Hiiç' demek için ağzımı açacaktım ki Solbin benden önce davranıp "Minho'nun midesi ağrıyordu Lia da ona geçsin diye sütle ilaç verdi ama görmen lazım o kadar duygusuz ve soğuktu kii." dedi. Gerçekten bu kız gerizekalı dinle şimdi Wooyoung'un dırdırını.

Zaten Minho'nun adını duyar duymaz sinirlenen Wooyoung benim onu düşünüp bir şeyler verdiğimi duyunca daha da sinirlendi. Ahhh Solbin ahh. "Lia sen kafayı mı yedin ? Bıraksaydın ağrıdan kıvransaydı şerefsiz." Beklediğim tepki gelmişti. Haklıydı da aslında ama yine de ona karşı zaafım vardı ne kadar kızsam da ondan asla nefret edemezdim. "Dört ders boyunca acıdan kıvrandı çocuk, düşmanım olsa elimi uzatırdım Wooyoung abartma." dedim sakince. Wooyoung gözlerini devirip "Peki dediğin gibi olsun." dedi. Tatlı bir gülümse takınıp gözlerimi kıstım. Beş saniyesi vardı yumuşamak için. İçimden saymaya başladım; 1..2..3..4 vee 5. Tabiki tam beşe gelince o da benim gibi sırıtmaya başlamıştı.

--

Sonunda son teneffüse girmiştik ama az önce çıktığımız Kore Dili ve Edebiyatı dersi beni öyle bunaltmıştı ki yüzümü yıkama ihtiyacı hissetmiştim. Solbin'e haber verdikten sonra hızlı adımlarla lavaboya ilerledim. Yüzümü yıkarken bir kol sertçe beni tutup kendine çevirdi. Karşımda Yoonhee'nin yüzünü görmemle kaşlarım çatılmıştı.

''Önce sütü içip sonra bu ilacı al.''

Bunu söylerken her zamanki gıcık gülümsemesi yüzündeydi. Bıkkın bir nefes aldım ve "Yine ne saçmalamaya geldin ?" diye sordum. "İyilik periliği yaparak Minho'yu tavlayabileceğini sanman çok acınası." dedi. Gerçekten bu kız benim sabrımı sınıyordu. Konuşmama izin vermeden cümlesine "Bu kuyruk sallamaların ne zaman sona erecek ?" diye devam etmesiyle içimdeki sinir artmıştı. İşaret parmağımı kaldırıp sallarken "Bak Yoonhe, bir gün gerçekten elimde kalacaksın ve bu yaptıklarına çok pişman olacaksın haberin olsun" dedim ve cevabını dinlemeden hızlı adımlarla orayı terk ettim.

Bu sinirle direkt Solbin'in yanına gitmek istemediğim için adımlarımı bahçeye yönlendirdim. Bir yandan da içimden Yoonhee'ye saydırıyordum.

| Anlatıcı Bakış Açısı |

Lia lavabodan çıktıktan sonra Yoonhee'nin yüzünü bir zafer gülümsemesi kaplamıştı. Bu gülümsenin sebebi ise kafasındaki kötü planlardı. İçindeki kazanma arzusuyla elini telefona atıp aldığı ses kaydını dinlemeye başladı. Lia'nın sonda her şeyden habersiz savurduğu tehdit Yoonhee'nin ekmeğine yağ sürmüştü. Olayın başından beri kapıda bekleyen ve Lia çıkınca içeri giren arkadaşıyla el çakışıp sinsi gülümsemelerini yüzlerine takındılar ve kol kola girip sınıflarına doğru ilerlemeye başladılar.

•Vee bölüm sonuu umarım beğenirsiniz 🧚‍♀️

•Acaba Yoonhee'nin aklında ne tür planlar vaar ?? Bir sonraki bölümden kaos kokuları alıyorum eheheheh

Sorry, I Love You | Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin