[Sen gerçekten kalpsiz biriymişsin]

602 44 20
                                    

|Anlatıcı bakış açısıyla|

Minho ağır adımlarla yemekhaneye doğru ilerlerken adının seslenilmesiyle durdu.

"Minho."

Arkasını döndüğünde Yoonhee'nin arkadşı Yuna'yla karşılaşacağını hiç tahmin etmemişti. Yuna telaşlı bir şekilde yanına yaklaştı. "Yoonhee'yi hiçbir yerde bulamıyorum." dedi nefes nefese. Minho tek kaşını kaldırıp "İyi de ben ne yapabilirim ?" diye karşılık verdi. Yuna yalvaran gözlerle "Lütfen onu bulmam için bana yardım et." dedi. Minho kızın çaresizliğine karşı kabul etti. Birlikte katlara bakmaya başladılar. Okulun çoğu yemekhanede olduğu için katlar boştu. İkinci kata geldiklerinde kapıya vurulma sesi duydular. Sesin olduğu yöne hızla ilerlediler. Ses temzilik eşyalarının konulduğu kiler gibi bir yerden geliyordu. Minho kapının kulbunu yukarı aşağı haraket ettirirken "Yoonhee." diye seslendi. Yoonhee içeride olduğuna dair bir ses çıkardı. Hemen karşısındaki hademe odasına koştu o sırada da yemek yiyen öğrenciler yavaş yavaş kolidorları dolduruyordu. Bu katta olanlar da Yuna'nın Yoonhee'ye seslenişlerini duydukça başına toplanıyorlardı. Minho geri dönüp elindeki anahtarları tek tek kapıya deniyordu. Dokuzuncu deneyişinde kapı açılmıştı.

Yerde yarı baygın duran Yoonhee'nin ağzından bir çift kelime çıkmıştı. "Lia." Minho'nun bunu duyduğu an kan beynine sıçramıştı. Aklına bir tenefüs önce Lia'nın Yoonhee'yi çağırdığı gelmişti. Yuna'ya, Yoonhee'yi revire götürmesini söyleyip hızlı adımlarla sınıfın yolunu tutacaktı ki Yuna onu durdurdu. "Böyle bir şey yapmam yanlış ama bunu da dinlemelisin." dedi. Minho anlamayarak ona baktı. Yuna telefonunu çıkarıp "Lavobada tartıştıklarını duyunca ses kaydı alma gereği duydum." dedi ve Yoonhee'nin üç gün önce Lia'yı bilerek sıkıştırıp ses kaydı aldığı sesi dinletti. Tabi sadecee Lia'nın olduğu kısmı.

"Bak Yoonhee, bir gün gerçekten elimde kalacaksın ve bu yaptıklarına çok pişman olacaksın haberin olsun"

Minho'nun duydukları karşısında öfkesi daha da arttı. Lia'nın nasıl böyle bir şey yaptığını aklı almıyordu. Bu kadar kötü olamazdı. Koşarak sınıfa gitti.

"Nam Lia !"

Lia adını duymasıyla yerinde zıpladı. Minho ateş saçan gözleriyle ona doğru ilerliyordu. Kızın bileğini tutup sırasından kaldırdı. Sinirden ne kadar sıkı tuttuğunun farkında bile değildi. Onu, peşinden sürüklemeye başladı. Minho ne Lia'nın 'Bileğimi bırak.' cümlelerini takıyordu ne de arkasından seslenen Chan ve Wooyoung'u. Sadece hızlı ve sinirli adımlarla spor salonuna ilerliyordu. Spor salonuna girip kapıyı kitledikten sonra bileğini tuttuğu Lia'yı duvara doğru itti. Lia sırtının duvarla birleşmesinin verdiği acıyla inledi. Acının etkisiyle birazda gözleri dolmuştu.

"Ne yaptığını zannediyorsun Minho ?"

"Bu soruyu benim sana yöneltmem gerekiyor, asıl sen ne yaptığını zannediyorsun Lia ??"

İkisinin de sesi fazlasıyla yüksek çıkıyordu. Lia anlamayan bakışlarla Minho'ya bakarken "Yine haberim olmadan ne yapmışım ?" dedi. Minho sinirden olsa gerek gülmeye başladı. Sonra da "Şaka mısın sen ya, bir de soruyor musun ?" dedi. Bu sırada kapıdan Chan ve Wooyoung'un sesleri geliyordu. Wooyoung adeta kıracakmış gibi yumruklarıyla kapıya vuruyordu.

Lia derin bir nefes aldı. "Neyden bahsettiğini bilmiyorum ama eğer yine beni dinlemeden yargılayacaksan bu sefer susup gitmeyeceğim." dedi.

"Ne yargılamasından bahsediyorsun Lia. Önce Yoonhee'yi yanına çağırıyorsun- pardon önce onu tehtit ediyorsun birkaç gün sonra karanlık bir odaya onu kilitleyip hiç vicdan yapmadan ortalıklarda geziyorsun. Nasıl bu kadar kötü olabiliyorsun ?"

Lia duydukları karşısında donup kaldı. Minho gerçekten kendinden mi bahsediyordu ? Bir karıncayı bile incitmeyen Lia'dan ? Hani iki gün önce birlikte kedi besleyip tüm sevgisiyle onları seven Lia ?

"Se.. sen beni neyle suçladığının farkında mısın, ben böyle bir şey yapacak biri miyim sen aptal mısın Minho ?" Lia'nın sesi hiç olmadığı kadar yüksek çıkıyordu. Duydukları karşısında sinirden başına ağrılar girmişti. "Ses kaydını bile dinledim Lia, hala yalan konuşuyorsun. Gerçekten.. gerçekten beni sevdiğin için utanıyorum kendimden." Son cümlesiyle Lia'nın zar zor tuttuğu göz yaşları gözüne hucum etmişti. Ama bu sefer yapmayacaktı bu sefer ağlamayıp güçlü kalacaktı. Bu sefer, asla üzülmesine kıyamadığı ama her fırsatta kalbini delip geçen bu çocuğa acımayacaktı.

"Herkes sana karşı soğuk, kalpsiz derken hep senin iyi biri olduğunu, sıcacık bi kalbin olduğunu savundum. Çünkü içindeki o çocuğu görmüştüm. Şimdi düşünüyorum da.. Onlar gerçekten haklılarmış sen gerçekten kalpsiz biriymişsin Minho.."

Lia'nın sarf ettiği sözlerle Minho öylece kalmıştı. Lia Minho'yu hafif iterek kapıya yöneldi. Kapının kilidini döndürdüğü an içeri Wooyoung daldı. Ateş saçan gözleriyle Minho'ya yaklaşıp hiç bir şey demeden yumruğunu yüzüne geçirdi. Chan iyi olduğunu teyit etmek için durduğu Lia'nın yanından koşar adımlarla geldi. Wooyoung'u geri çekti. Ona kızamıyordu. Sonuçta kız kardeşi gibi sevdiği arkadaşı kötü bir durumdaydı. Wooyoung, vurmanın etkisiyle yere düşen Minho'ya işaret parmağını sallayıp "Geç bile kaldım, sen çoktan hak etmiştin bunu p*ç kurusu." dedi.

|Nam Lia|

Ağrıyan başım ve yanan gözlerimle içeri giren Wooyoung'u bile önemsemeden oradan çıktım. Resmen tüm okul buraya toplanmıştı. Herkes iğrenç, alaycı bakışlarıyla bana bakıyordu. Kendimi hiç bu kadar boktan hissetmemiştim. Kimseye zararı olmayan ben bunları gerçekten haketmemiştim.

"Gerçekten bunu yapmış mı ?"

"Yuh böyle sevgi mi olur ?"

"Aslında Lia böyle biri değildi."

"Yonhee çok korkmuş olmalı."

Herkes kısık sesle konuştuğunu düşünüyordu ama ben her şeyi duyuyordum. Avazım çıktığı kadar ben yapmadım diye bağırmak istiyordum ama cümle kuracak halim bile yoktu. Kafam yerde adımlamaya başaldım. Biraz yürüdükten sonra arkamdan gelen sesle durdum.

"Lia odama !"

İşte şimdi tam anlamıyla boku yemiştim. Kime nasıl kendimi açıklayacaktım. Herkes beni suçlarken nasıl inandıracaktım. Müdürün odasına yürürken aniden elimi biri tuttu. "Lia iyi misin ?" Hiçbir şey demeden Solbin'e sarılmaya başladım. Buna o kadar ihtiyacım vardı ki. Şuan hüngür hüngür ağlamak istiyordum. Solbin bir eliyle sırtımı patpatlıyor bir eliyle de saçımı okşuyordu. "Ben yapmadım Solbin gerçekten ben yapmadım." dedim. "Biliyorum güzelim senin yapmadığını." diye karşılık verdi. Az sonra Wooyoung da gelmişti. Onla da sarıldıktan sonra müdürün odasına girdim.

İçeride Yoonhee, Yuna ve sınıf öğretmenimiz Bayan Hong vardı. Sinirlerim daha çok bozulmasın diye Yoonhee'nin olduğu tarafa bakmıyordum bile. Müdür kaşlarını çatarak bana baktı ve "Lia duyduklarım doğru mu ?" dedi. Şimdi getir getirebilirsen kelimeleri bir araya..

- "B-bay Choi gerçekten ne duyduğunuzu bilmiyorum ama ben.. ben kimseye zarar vermedim arkadaşlarım dışında kimseyle aynı ortamda bile bulunmadım."

- "Yani şimdi Yoonhee'yi o odaya sen kitlemedin mi ? Peki o ses kaydı da mı sana ait değil ?"

- "Kesinlikle Yoonhee'yi o odaya ben kitlemedim. Bugün sadece Bayan Hong çağırmamı istedi diye onunla konuştum. Onun dışında hiçbir iletişim kurmadım. Ses kaydına da gelecek olursam öncesini de dinletseydi keşke bana sataşan oydu, ben de bir anlık sinirle kurdum o cümleleri."

- "Yalan söylüyor müdür bey. Bayan Hong'a da sorabilirsiniz yanına gidemedim çünkü beni Bayan Hong çağırıyormuş gibi yapıp o odaya kitledi."

Duyduklarım keşke bir şakadan ibaret olsaydı. Başından beri bu planı kendisi kurduğu çok belliydi. İyi de ben ona hiç bir şey yapmamışken neden bana karşı bu kadar kötüydü ?

Bölüm sonu 🤗

• Fazlasıyla kaos dolu bir bölüm oldu. Umarım beğenmişsinizdirr 💖

•Ah Lia'm kıyamam sana hüü 🥺🥺

Sorry, I Love You | Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin