[Yanında mı kalayım ?]

569 48 25
                                    


- Flashback -

Minho yedi yaşındaydı. Annesinden pek sevgi görmeyen ama her zaman annesinin gözüne girmek için iyi olmaya çalışan bir çocuktu. Eğer iyi olmazsa annesinin onu hiç sevmeyeceğini düşünürdü o küçücük yaşında. Canı yansa bile ağlamaz, bir şeyi çok istese bile annesine söylemezdi. Onu bırakıp gitmesinden korkardı. Korktuğu da başına gelmişti zaten. Annesi Minho'yu dövmezdi, sevgi de göstermezdi. Evet kadının hayatı zordu, iki çocuğuyla ortada kalmıştı ama küçük oğluna gösterdiği sevgiyi Minho'ya göstermezdi. Minho'yu terk etmeyi kafasına koyduğunda onunla sahile gitmişti. Minho hiçbir şeyden habersiz o kadar mutlu olmuştu ki annesiyle sahile geldiği için. Bir banka oturttu Minho'yu. Önce sarıldı sonra "Pamuk şeker ister misin hm ?" dedi annesi. Minho ilk defa böylesine bir teklif almıştı annesinden, heyecanla başını sallayıp gülümsedi. Annesi tekrardan konuştu "Ben şimdi gidiyorum kardeşinle, elliye kadar saymaya başla bittiğinde geri döneceğim." Minho her şeyden habersiz saymaya başladı. Annesinin gelmeyeceğinden habersizdi. Belki de on kez elliye kadar saymıştı. Hava kararmaya başlayınca bir yandan saymayı bırakmazken bir yandan da ağlıyordu. Ağladı ağladı. Ne gelen vardı ne de giden...

- Günümüz -

|Nam Lia|

"20, 21, 22, 23, 24"

Bu sayı sayan ses Minho'ya aitti. Kaşlarım havaya kalktı şaşkınlıktan. Biraz yürüdükten sonra eski sıraların dibine çökmüş bir yandan ağlıyor bir yandan sayı sayıyordu. Yanına yaklaştım. "Minho ?" diye seslendim. "28, 29, 30, 31, 32" saymaya devam etti Minho. Sanki transa girmiş gibiydi. Yavaşça yanına yaklaştım ve tekrar "Minho ?" diye seslendim. Yine ses gelmemişti. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Sayması bitince hıçkırıkları arasında "Gitti." dedi. Kimden bahsediyordu bilmiyordum ama Solbin'in bahsettiği kadın olmalıydı.

Yanına çömelip tereddüt etmeden kollarımı sardım bedenine. Bence şuan tam olarak buna ihtiyacı vardı. Kafasını boynuma gömdü adeta. Yaşlar yanağından akıp boynuma süzülüyordu. Tekrar saymaya başladı. Ellerimi yumuşak saçlarına koyup yavaş yavaş okşamaya başladım. "Bak ben burdayım Minho, yanındayım ağlama artık." dedim. Burnunu çekip kafasını kaldırdı. Burun burunaydık resmen. Az önceki bilincini kaybetmiş gibi olan hali gitmiş yerini şaşkınlık almıştı. Gözlerini kırpıştırdı. "L..Lia." diye mırıldandı. Küçük bir tebessüm sundum. Minho yine kalktığı göğsüme geri yatıp ağlamaya devam etti. Ama artık sayı saymayı bırakmıştı. Ne yapacağımı bilemeden sadece saçını okşamaya devam ettim. Biraz daha böyle kaldıktan sonra omuzlarından tutup uzaklaştırdım onu. Artık ağlamamalıydı, o yaş akıttıkça benim de canım yanıyordu. Ellerimi yanaklarına yerleştirdim. O sadece gözlerime bakıyordu. Baş parmaklarımla akan yaşlarını silmeye başladım. Daha sakinlemiş gibiydi. İkimizde sırtımızı arkadaki sıraya yasladık. O kucağındaki elleriyle oynarken ben telefonumu cebimden çıkardım. Ne yapmam gerektiğini bilmediğim için Chan'a yazmaya karar verdim. Çünkü onu yalnız başına yurt odasına bırakmak içimden gelmiyordu.

"Chan, Minho şuan yanımda. Solbin bahçede bir kadınla kavga ettiğini görmüş. Onu bulduğumda sayı sayarken bir yandan da ağlıyordu. Ne yapmam gerekitiğini bilmiyorum. Siz geri dönebilir misiniz ? Ya da ulaşabileceğim biri var mı ?"

Annesi ve babası başka şehirde olabilirdi sonuçta yurtta kalıyordu ama eminim bir tanıdığı burda vardır diye düşünüyordum ki telefonum çaldı, arayan Chan'dı.

"Lia ? Minho iyi mi ?"

Chan'ın sorusuyla kafamı Minho'ya çevirdim. Derin bir nefes aldım.

"Pek değil."

"Lia biz burdan anca yarın sabah gelebiliriz, deniz seferleri bitti, sabah açılıyor. Ailesi de iş seyahatinde diye biliyorum."

Chan'dan bıkkın bir nefes sesi geldi.

Sorry, I Love You | Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin