[Bak burdayım ben, yanındayım]

603 50 44
                                    


Elimdeki kupa bardakla balkonda oturan Minho'nun yanına adımladım. Bardağı ona doğru uzattım. Elimden alırken "Rezene, iyi gelir midene." dedim. Gülümseyip teşekkür etti.

Minho'nun başından geçen olayları merak ediyordum. Sessizliği bozup sormak istesem de o anlatmadan kurcalamak istemiyordum hayatını. Tekrardan olayları aklına getirip üzmekte istemiyordum.

Balkonun mermerine gelen kediyi görünce gülümsedim. Kucağıma alıp sevmeye başladım. Minho da yanıma yaklaşıp kedinin önüne çöktü ve kafasını okşamaya başladı. Yine her kedi sevdiğinde yüzünde oluşan tebessümüyle.

Bir cesaretle kedinin kafasındaki elini tuttum. "Daha iyisin dimi ?" dedim. Kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı. "İyi değilim ama yanımda olduğun için iyi hissediyorum." dedi. Tebessüm edip elini daha sıkı kavradım ve "Sen iyi hissedene kadar elimden gelen her şeyi yapacağım." dedim. Tebessüm edip elimi daha sıkı tuttu. Tam bir şey söyleyecekken telefonu çalınca çöktüğü yerden kalkıp sehpadaki telefonuna uzandı.

"Efendim annecim ?"

"Ah evet evdeyim sen nereden öğrendin ?"

"Anladım. Kimi görmüş ? Ah o mu sınıf arkadaşım. Kyung teyze de radar gibi gerçekten."

"Adı Lia."

"Hayır annecim arkadaşım sadece, öyle bir şey olsa söylemez miyim sana ?"

"Tamam anne siz bir Kore'ye dönün tanışırsın."

Minho konuşurken kızaran yanakları gülmemi sağlamıştı. Sanırım annesi eve benle geldiğini öğrenmişti şuan sıkıştırıyordu Minho'yu.

"Yok yok bir sıkıntım iyiyim gayet. Hadi kendinize iyi bakın babama da selam söyle kapatıyorum."

İyi değildi ama yine de iyi olduğunu söylemişti. Annesine bile anlatmayacağı ne olmuştu ki ?

Minho bakışlarını kaçırarak saçlarını kaşımaya başladı. Düşüncelerimden kurtulup biraz sıkıştırmak istedim onu.

"Adım geçti sanki ?" dedim gülmemeye çalışarak. Eli hala kafasındayken "Komşumuz bizi görmüşte anneme söylemiş o da merak etmiş öyle seni sordu." diye cevap verdi.

"Anladım. Sanki tanışmakta istedi benle hm ?" ben soru sordukça daha da kızaran yanakları beni zorluyordu. "Annem işte biraz meraklıdır." demekle yetindi sadece. "Ben de tanışmak isterim annenle." dedim bir çırpıda. Bu sefer bakışlarını kaçıran kişi ben olmuştum. Dünü dünde bırakıp bugün gerçekten içimden geldiği gibi davranıyordum. Yani kırgınlıkları olmadan hâlâ güzelce Minho'yu seven Lia gibi.

İyice gece yarısı olmuştu. Peki biz ne yapıyorduk ? Mutfak masasında oturmuş ramen gömüyorduk. İştahsız Minho'yu bile kendime benzetmiştim resmen. Minho elindeki çubuklarla oynarken kaçamak bakışlar atıyordu bana. Sanki bir şeyler anlatmak istiyormuş gibi. Bekledim sadece.

"Lia aslında annem benim öz annem değil."

Şaşkınlıktan gözlerim kocaman açılmıştı. Demekki babası yeniden evlenmiş diye düşünürken kurduğu cümleyle ikinci kez şaşırmıştım.

"Yani aslında babam da öz değil. Evlatlığım ben."

Kalbimde ağrı hissetmiştim resmen. Yaklaşık bir buçuk senedir sevdiğim çocuğun hayatından bir haberdim resmen.

"Bugün kavga ettiğim kadın da benim öz annem. 7 yaşımdayken beni terk etti. Sonra yıllar sonra çıktı geldi.."

"..hemde hiçbir şey olmamış gibi."

Sorry, I Love You | Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin