[Sen benim annem değilsin]

569 47 44
                                    

|Nam Lia|

Minho'nun dudaklarını dudağımda hissetmemle gözlerim kocaman açıldı. Şokumun ardından geri çekilip anlık refleksle Minho'ya tokat attım. Evet herkesin önünde çocuğa tokat attım. Ne yaptığımı fark edip "Ö..özür d..dilerim." diyip koşarak yanından uzaklaştım. Ah tam bir aptalım. Öfkem bile dinmiş yerini kocaman bir heyecan almıştı. Saniyelik bile olsa dudaklarını hissetmek bambaşka hissettirmişti beni. Ne yani şimdi Minho gerçekten benden hoşlanıyor muydu ?

Ormanın çıkışına ilerlerken arkamdan gelen sesle durdum.

"Lia dur be kızım !"

Solbin koşturmaktan nefes nefese kalmış bir şekilde koluma tutundu. Soluklanmasını bekledim.

"Az önce ne oldu öyle ?"

Bilmediğinden değildi bu sorusu şaşkınlığındandı. Ah ben de bilsem keşke ne olduğunu.

"Gerçekten bilmiyorum Solbin. Şuan tek istediğim buradan uzaklaşmak ve üstümdeki bu şoku yavaş yavaş atmak."

Solbin onaylarmışçasına kafasını salladı. Benimle gelmek için yeltenince "Sen kal Changbin'le ben giderim." dedim. Biraz diretsede kabul edip geri döndü. Bulduğum bir taksiye binip yurda doğru yol aldım. Fazlasıyla düşünmeye ihtiyacım vardı.

|Lee Minho|

Yediğim tokatla olduğum yerde kaldım. Biraz fazlaya kaçmıştım bunun farkındaydım. Sözle de bunu halledebilirdim. Ama yediğim tokatın sinirle atılmadığından da emindim. Daha çok şaşkınlıkla atılmış bir tokattı.

"Minho iyi misin ?"

Changbin'in elini omzuma koymasıyla kendime geldim. Beynim durmuş gibiydi. Kıskançlığım yüzünden gerçekten düşünme yetimi kaybetmiştim. Kafamı kaldırdığımda karşıda bana bakan sınıf arkadaşlarım vardı. Kimisi şaşkın, kimisi gülüyor, kimisinin de umrunda bile değildi.

"İyiyim." dedim sadece bana endişeyle bakan Changbin'e. İyi değildim tabikide. Belki de Lia'yı kendimden uzaklaştırmıştım bu hareketimle. Ya da gerçekten ondan hoşlandığımı kanıtlamıştım. Ah çıldıracağım gerçekten bu kadar zor olmak zorunda mı ?

"Ben yurda döneyim." dedim saçlarımı kaşırken. Changbin yanımda gelmek için ısrar etse de kabul etmeyip oradan uzaklaştım.

Yurttaki odama girip hızlıca bir duş aldım. Okul daha bitmediği için Chan gelmemişti. Aslında şuan en çokta onunla konuşmak bana iyi gelirdi. Yatağıma kıvrılıp uykunun kollarına bıraktım kendimi.

"Minho hadi uyan artık akşam yemeği vakti."

Chan'ın sesiyle gözlerimi araladım. Yastığımın altındaki telefonu alıp saate baktım. Beş saat uyuduğumu fark edince gözlerim açıldı. Normalde gündüz asla bu kadar uyuyamam.

Elimi yüzümü yıkayıp beni bekleyen Chan'ın yanına gittim. Elini omzuma koyup tebessüm etti ve "Her şey düzelecek emin ol sadece zaman ver Lia'ya. Lütfen o güzel canını da sıkma." dedi. Chan'ın güven veren konuşmaları beni her zaman iyi hissettirirdi. Omzumdaki elini sıktım, kafamı sallayıp aynı onun gibi tebessüm ettim.

Hep birlikte yemeklerimizi alıp yurdun yemekhanesinde bir masaya oturduk. Tabiki herkesin gözü üstümdeydi. Bilirsiniz az kişi bile görse okulda böyle şeyler çok çabuk yayılır.

Sorry, I Love You | Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin