[Seni sevmek güzeldi]

640 47 44
                                    

"3 gün sonra"

| Nam Lia |

Uzun yalvarmalar sonucunda ailemi ikna edip akşam üstü yurda döndüm. Artık ev üstüme üstüme gelmeye başlamıştı. Bu kadar çok yatmak bana göre değildi. Az buz şeyler yaşamamıştım. Geçirdiğim en kötü haftaydı. Resmen ölümün eşiğinden bile dönmüştüm. Ama böyle yaşamak bana göre değildi. Her ne kadar kalbim, bedenim hatta beynim bile yorgun olsa da karalar bağlayıp bir köşede oturamazdım. Kalbime zaman vermeliydim, kafamı dağıtıp her şeyi akışına bırakmalıydım. Zaten sevgimin içi cam parçacıklarıyla doluydu ne hissetiğim hakkında da bi fikrim yoktu. Bir köşede ağlasam da göz yaşlarımı silip gülmeye devam etmeliydim.

"Hadi dizi izleyelim birlikte hı ne dersiin ?"

Solbin'in bu teklifine karşın olur anlamında kafamı salladım. Uyumadan önce biraz dizi izlemek iyi olurdu. Solbin yarım bıraktığımız diziyi laptoptan açarken ben de ıvır zıvır dolabımızdan cips ve çikolata aldım. Dizinin karşısına kurulup izlemeye başladık.

Yaklaşık yarım saat geçmişti. Diziye odaklanmak istesem de pek başarılı olamamıştım. Oturduğum yerin titremesiyle  bildirimin kimden geldiğine bakmak için telefonuma uzandım.

"Beş dakika aşağıya gelir misin ?"

Minho'dan gelen mesajla tüm duygularım birbirine karıştı. Öfke, kırgınlık, izi kalan sevgi, hayal kırıklığı..

Diziyi durdurup telefonu Solbin'e uzattım. O da mesajı okuduktan sonra gözlerini kocaman açtı. "Sanırım artık konuşmanız gerekiyor." dedi. Önce ofladım sonra ellerimle saçımı karıştırdım. Sanırım özür dilemek için çağırıyordu beni. Ama benim buna verecek bir cevabım yoktu. Özrünü kabul etsem kalbimin acısı buna izin vermezdi, kabul etmesem ona olan hislerim kendini fazlasıyla kötü hissederdi. Solbin elini omzuma koydu ve "İn aşağıya ve içinden nasıl geliyorsa öyle davran. Eminim ki gözlerine bakınca kalbinden geçeni yapacaksın." dedi. Elini tutup kafamı salladım. Telefonumu elime alıp "Geliyorum." yazdım. Saçımı topladıktan sonra montumu üstüme geçirip aşağıya indim.

Erkek yurduyla ortak kullandığımız bahçenin bankında oturan Minho'ya ilerlemeye başladım. Yanına geldiğimde beni farketmesiyle ayağa kalktı. "Nasıl oldun ?" diye sordu. Fazlasıyla çekingendi ve gözlerime bile bakamıyordu. Sanırsam yaptıklarının altında eziliyordu. "İyi." demekle yetindim sadece. Bankı işaret etti. Ben oturduktan sonra o da oturdu.

"Nereden başlayacağımı bilmiyorum gerçekten. Sadece lafımı kesmeden sonuna kadar dinlemeni istiyorum."

Onaylarmışçasına kafamı salladım.

"Yoonhee'ye inanıp sana söylememem gereken şeyler söyledim. Gerçekten hiçbirini hak etmedin. Özür dilemeye bile utanıyorum. En yakın arkadaşlarım bile senin yapmadığını söylerken ben hep sen yaptın diye direttim. Çok gözüm dönmüştü bütün oklar seni gösterince kendime hakim olamadım. Tam bir aptalım.."

Minho hafiften duraksadı. 

"Şuan çok pişmanım ama pişman olmam bir şey değiştirmeyecek biliyorum. Sana onca söylediğim lafları da geri almayacak. Eminim ki yüzüme bile bakmak istemiyorsundur. Haklısında.."

Minho konuştukça yaşadıklarım aklıma geliyordu. Hafiften gözüm de dolmuştu. Son cümlesini söyleyip kafasını eğdi. Derin bir nefes aldım. Ne söylemem gerektiğini de bilmiyordum. Ama artık bunu çözmemiz gerekiyordu.

"Bu olanları hiç yaşamamak isterdim. Yaptığın her türlü soğukluğa, kabalığa dayandım. Çünkü beni sevmek zorunda değildin. Ama bana söylediğin kelimeler hala aklımdan çıkmıyor. Hiçbirini gerçekten haketmemiştim.."

Kırılan tarafım ağır basıyordu. Sanırım bu konuşma veda konuşmasına doğru gidiyordu. Kalbime hala onu sevdiği için sövmek istedim. Kırılmışken bile nasıl hala onun başı eğik haline üzülebilir ?

Elimi omzuna koydum. Yine de kalbini kırmadan yapmak istiyordum bu konuşmayı. Şaşırmış olmalı ki hafif yerinde kıpırdanıp bana doğru bakışlarını çevirdi.

"Olan oldu artık. Yaşadıklarımızı değiştiremiyeceğimize göre daha fazla kendini üzme. Bundan sonra seni eğer biri severse o kıza karşı nazik ol. Sevmesen bile onu umursa çünkü bu kalp kırıklığıyla yaşamak fazlasıyla zor oluyor. Artık seni rahatsız etmeyeceğim. Yani seni sevdiğim için kendinden utanmana gerek yok."

Buruk bir şeklide gülümsedim. O zaman bana söylediğinde içime oturmuştu bu cümle. Ayağa kalkıp elimi uzattım. Şaşırsa da ayağa kalkıp elimi sıktı.

"Yine de sen farkında olmadan hayatımı güzelleştirdiğin için teşekkür ederim Minho. Seni sevmek güzeldi. Normal bir sınıf arkadaşı gibi hayatımıza devam edebiliriz. Benimle olduğun her ortamda üzgün oturmanı ya da ortalıklardan kaçmanı istemem."

"Senin sevgini hiç haketmedim bunu şimdi daha iyi anlayabiliyorum, tekrardan sana bunları yaşattığım için özür dilerim Lia."

Elimi çektim. Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. Hızlı adımlarla odama ilerledim.

| Lee Minho |

Hızlı adımlarla yurda giden Lia'nın arkasından öylece baka kaldım. Anlamadığım bir şekilde kalbim çok acıyordu ve ben bunu durduramıyordum. Lia yine harika kalbiyle olabildiğince sakin bir şekilde konuşmuştu benimle. Gerçekten bunca zaman neden fark edememiştim Lia'yı ?

"Salaksın Minho salaksın."

Elimi kafama birkaç kez vurup sessizce söylendim. Ne zaman geldiğini fark etmediğim Changbin elimi tutup konuştu.

"Napıyorsun oğlum dur."

Elimi çekip ilerideki çardaklara ilerledim. Ben oturduktan sonra diğerleri de oturdu.

Sessizliği bozan Chanbin lafa girip "Ee ne dedi Lia affetti mi seni ?" diye sordu. "Yani affetti ama çokça kırıldığından bahsedip artık beni rahatız etmeyeceğini söyledi. Normal bir sınıf arkadaşı olarak devam edebilirmişiz hayatımıza." dedim.

Han yerinde doğrulup "Salaksın oğlum sen, kaçırdın gül gibi kızı." dedi. Hyunjin de "Vur şimdi dizlerine." diyerek Han'a katıldı. Ortalarında oturan Chan kaflarına vurarak ikisini de susturdu.

Felix elini sırtıma koyup "Sıkma canını, evet bir hata yaptın ama bunun farkına varıp özrünü diledin. Önemli olan bir daha bunu tekrarlamamak." dedi. Seungmin de lafa katılıp "Felix haklı, zamanla Lia'nın da kırgınlığı geçer. Zaten Lia'yı da sevmiyorsun normal bir arkadaş olmak ikiniz için de iyi." dedi.

Nedense Seungmin'in 'Zaten Lia'yı da sevmiyorsun' kısmı kalbimi acıtmıştı. Bana ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Lia'dan hoşlanmaya mı başlamıştım yoksa ? Kesinlikle ondan hoşlanmayı bile haketmiyordum.

Jeongin'in seslenmesiyle kafamı yerden kaldırıp ona baktım. Tek kaşını kaldırıp "Sen Lia'dan hoşlanıyor olabilir misin ?" dedi. Suratımdan her şeyi anlamaları bazen gerçekten canımı sıkıyor. Chan hariç herkes şaşkınlıkla bakışlarını bana çevirdi. Tabiki yine her şeyi önceden sezmişti. Oda arkadaşıyız sonuçta

"Saçmalama Jeongin." dedim ve oturduğum yerden kalkıp yurdun yolunu tuttum. Ben kendime bile söyleyemezken bunu onlara nasıl söyleyecektim ki ?

Bölüm sonuu 🤗

•Biraz da Minho bey koşsun bakalım kızın peşinden djkdjdjdjfjdjd

Sorry, I Love You | Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin