[Sen iyi birisin]

595 45 36
                                    

[Sesin geldiği yöne ilerleyip çıkmaz sokağın başına geldim..]

İleride iki tane çocuk vardı. Biri ötekini duvara yaslamış tehtitler savuruyordu arada da temasta bulunup canını yakıyordu. Biraz daha ilerledikten sonra duvardaki çocuğun Seungmin karşısındaki çocğun da üst sınıflardan Dongmin olduğunu fark ettim şaşkınlık içinde adımlarımı hızlandırıp elini kaldırmak üzere olan Dongmin'in elini tuttum ve tüm gücümle geri ittim. Dongmin şaşkınlıkla sendelemiş kendini doğrulttuktan sonra da kaşlarını çatıp bana bakmaya başlamıştı.

"Sen ne yaptığını zannediyorsun ?" dedim sinirli ses tonumla. "Sana noluyor lan s*git buradan !" diye üstüme bağırdı. Seungmin arkamdan "Lütfen git Lia karışma sen lütfen." diye kısık sesle konuşuyordu. Onu hiç umursamdan ileri doğru bir adım attım. Kesinlikle bu cesaretim küçüklüğümden beri boksa gittiğimden geliyordu. Yoksa benden boyca uzun olan birine bu kadar diklenemezdim.

"Ne demek bana ne oluyor, arkadaşıma vurucaksın ben de öylece çekip gidicem oldu başka ?"

Aslında Seungmin'le pek muhabbetimiz olduğunu söyleyemem ama kimseye zararı olmayan sessiz bir insandı. Hiç bir şey olmamış gibi onu burada bırakamazdım. Dongmin sinirle soluyup yakamı tutmak için elini uzattı. Uzattığı elini bedeniyle birlikte ters çevirip onu duvarla arama aldım. Yanlış kişiye çatmıştı.

"Bırak lan beni bak öldürüm kızım seni !"

"Biz şimdi buradan gidiyoruz ve sen de bir daha ne benim ne de Seungmin'in gözüne gözükmüyorsun."

Hala çırpınmaya devam ederken elini biraz daha döndürüp "Anladın mı ??" diye bağırdım. Acıdan inleyip "tamam tamam." dedi. Kesinlikle şiddete karşı biriydim ve gerekmedikçe asla kullanmazdım. Ama böyleleri anca bu dilden anlıyordu.

Dongmin'i olduğu yerde bırakıp Seungmin'e döndüm burnu kanamış biraz da yanağı çizilmişti. Tanrı aşkına bu çocuğun arkadaşları neredeydi ? Hiç mi yokluğunu fark etmediler.

"Hadi gidelim buradan." diyip kolundan tuttum ve hızlı adımlarla yürümeye başladım. Yüzündeki şaşkınlıkla bana ayak uydurmaya çalışıyordu. Marketin önüne gelince içeriden bir şişe su, peçete ve yara bandı alıp çıktım. "Lia gerek yok ben yurda-" lafını bölerek "Yaralarını temizleyelim gidersin, hem arkadaşların seni böyle görürse soru yağmuruna tutarlar bu halde kaldırabilecek misin ?" dedim. Söylediğim ona mantıklı gelmiş olacak ki başıyla onaylayıp peşimden gelmeye başladı. Bulduğumuz bir banka oturduk ve aldığım suyun kapağını açıp ona uzattım. "Biraz su iyi gelir." diye de ekledim. Alırken mahçup bir tavırla teşekkür etti. Sudan biraz içtikten sonra bana doğru döndü. Elimdeki peçeteyi ona uzatarak "Biraz ıslatır mısın ?" dedim. Kafasıyla onaylayıp peçeteyi ıslattı. Önce burnunu sonra da yanağındaki çiziği temizledim. Yarabandını da çiziğe taktıktan sonra işim bitmişti.

"Lütfen bu aramızda kalsın bizim çocuklara hiçbir şey söyleme."

Ona bakıp "Sen istemezsen tabiki söylemem ama neden söylemek istemiyorsun birlikt-" lafımı bölüp "O benim abim." demesiyle öylece kalmıştım. Bir insan neden kardeşine böyle bir şey yapsın ki ? Ben Jin'in kılına zarar gelse ortalığı yakardım. "Yani üvey abim." diye tekrardan konuştu. Elimi bacağına koyarak destek vermek istedim kötü bir durumun içindeydi. "Anlatmak istersen dinlerim." dedim. Arkadaşlarından saklamak istediğine göre 'sözde' kardeşiyle aralarındaki sorun her neyse bunu içine atıyordu. Zaten çok sessiz bir yapıya sahipti ve bildim bileli de okulun yurdunda kalıyordu. Bıkkın bir nefes aldı ve "Anlatıcak pek bir şey yok. Yasak bir ilişkiyle dünyaya gelmişim. Annemin hayatını kaybetmesiyle de babam ve ailesinin evine taşınmak zorunda kaldım. Üvey abim haliyle benden nefret ediyor ve bunu her fırsatta bana gösteriyor." dedi. Duyduklarım karşısında içim ezilmişti resmen. Nasıl teselli etsem bilemedim. Öylece kaldım. "Çocuklara da asla sakin kalmayıp Dongmin'e sataşacakları için anlatmak istemiyorum ne olursa olsun ailemden biri, onlar işin içine girerse her şey büyür." dedi. "Benden yana rahat ol ikimizin arasında bir sır olarak kalacak merak etme." dedim. "Her şey için teşekkür ederim Lia, sen gerçekten iyi birisin." diye karşılık verdi. İçten gülümseyip "Hadi artık yurda gidelim." dedim ve ikimizde yürümeye başladık.

Günün geri kalanında Solbinle biraz bahçede ders çalışmış ardından uyuyana kadar dizi izleyip ıvır vızır yemiştik. Sonra da ertesi gün okul olduğu için yataklarımıza geçip biraz sohbet ettikten sonra kendimizi uykunun kollarına bıraktık.

--

Yine zorla uyanmış okula gitmek için hazırlanıyordum. Tüm işlerimizi hallettikten sonra kapıda bizi bekleyen Wooyoung'a kocaman sarıldıktan sonra okula ilerlemeye başladık.. Wooyoung "Ee nasıl geçti hafta sonunuz ?" diye imalı bir şekilde sorusunu yöneltti. İkimiz de aynı anda "Çok iyii." deyip kıkırdadık. Bu halimize Wooyoung'da güldü. Sonra kaşlarını havaya kaldırıp "Hadi Lia'nın belli neden iyi geçtiği peki sana noluyor Solbin ?" dedi. Solbin'e baktığımda yanakları kızarmış yere bakıyordu. Bu haline gülmemek için zor duruyordum. Sadece "Hiiç." diyebildi. Tabiki hiç değildi hemen lafa atıldım "Changbin'le çok güzel vakit geçirmişler ondan böyle." dedim. Solbin öldürücü bakışlarıyla arka arkaya omzuma vururken Wooyoung aramıza girip bizi ayırdı. İki elini de omzumuza attıktan sonra "O tayfaya yaklaşmayın dedikçe inadıma gidiyorsunuz napıcam ben sizinle ?" dedi. Neyseki gülümsüyordu bu içime su serpmişti.

--

Öğle arasından bir önceki tenefüs Bayan Hong'la karşılaşmış. Proje için haftalık olarak benim kontrol edip edemeyeceğimi sormuştu. Ben de içtenlikle kabul etmiştim. Gitmeden sınıftan Yoonhe'yi çağırmamı da rica etmişti istemeyerek de olsa sınıfa doğru adımladım.

"Yoonhe bir bakar mısın ?"

Yoonhe işaret parmağıyla 'ben mi ?' dermişçesine kendini gösterdi. Kafamla onaylayıp yanıma gelmesini bekledim. Yanıma gelince "Bayan Hong seni çağırıyor." dedim. "Neden ki ?" diye sorusunu yöneltti. "Bilmiyorum sadece çağırmamı istedi benden." dedim ve sınıfa girmeden tuvalete doğru ilerledim. İşimi hallettikten sonra sınıfa geri döndüm. Solbin soran gözlerle bana bakarken "Bayan Hong çağırdı onu söylemek için çağrıdım yanıma." dedim. 'Anladım' dermişçesine okuduğu kitabına geri döndü. Yoonhee'nin bir ders boyunca gelmemesi dikkatimi çekmişti. Kendi kendime omuz silkip derse geri döndüm. Zilin çalmasıyla öğle arasına girdik. Wooyoung'u da sınıfından alıp yemekhaneye çıktık.

Yemeğimizi yemiş sınıfta oturup muhabbet ediyorduk. Wooyoung da bize çikolata almak için kantine gitmişti. Tam o sırada adımı duymamla yerimde zıpladım.

"Nam Lia !!"

Gözlerinden adeta ateş çıkan bir adet Minho vardı ve bana doğru geliyordu. Bu neydi şimdi iki gün önce benden özür dileyip güzel vakit geçiren Minho'ya ne olmuştu ? Hızlı adımlarla yanıma ulaştıktan sonra bileğimden tutup beni sıramdan kaldırdı. Şaşkınlıkla bir ona bir bileğime bakıyordum. Haddinden fazla sıktığı için canım yanıyordu. Geri çekerek bileğimi kurtarmaya çalışsam da başaramıyordum. Beni peşinden sürükleyerek sınıftan çıkardı. "Minho bileğimi bırak !" diye bağırsam da beni takmıyordu bile neye bu kadar sinirlenmişti ki ?

• Bölüm sonuu 🤗

• Minho yine bi boklar yiyor ama belki bu sefer haklıdır ??

Sorry, I Love You | Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin