[Ayağını Denk Al]

683 49 25
                                    

Çalan alarmımla yatağımdan düşerek uyandım. Kalkabilmek için en yüksek zil sesini ayarlamıştım. Komidinin üstündeki telefona yönelerek ayağı kalktım. Solbin de "Bu insanlık dışı bir şey." diyerek yatağında doğruldu. Bu haline gülmeden edemedim. "Pardon." diyip tatlı gülümsememi gönderdim. Başkası olsaydı eminim beni odadan kovalardı.

Formalarımızı giyip çantamızı da aldıktan sonra kahvaltı yapmak için aşağıya indik. Bir güzel kahvaltımızı yaptıktan sonra okula gitmek için yurttan çıktık. Yurdun bahçesinde bizi bekleyen bir adet Wooyoung vardı. O okulun yurdunda kalmazdı ama her sabah bizi beklerdi 5 dakikalıkta olsa o yolu birlikte yürürdük. Wooyoung kocaman gülümsemesiyle "Günaydınn." dedi. Biz de kocaman gülümsememizle "Günaydın." diye ona karşılık verdik. Sınıfın kapısına geldiğimizde Wooyoung'dan ayrılıp sınıfa girdik.

Bugün yeni bir gündü ve dünü tamamen unutmalıydım. Dediği gibi sessizce onu sevmeye devam edecektim. Sırama ilerlerken asabi kedicik daha gelmemiş diye geçirdim içimden. Ona asabi kedicik dediğimi duysaydı eminim beni bir pompalıyla vururdu. Ama ne yapayım hem gülüşüyle kalbimi feth ederken hem de sözleriyle kalbimdeki kaleleri yıkıyordu. O yüzden asabi kedicik tam ona yakışan bir lakaptı. Biraz geçtikten sonra Changbin ve Minho sınıfın kapısından içeri girmişlerdi. Sıraya yaklaştıklarında günaydın diyip dememek arasında gidip gelsem de tüm cesaretimle "Günaydın." demeyi başarmıştım. Changbin gülümseyip "Günaydın." diye karşılık verirken Minho yüzüme bile bakmamıştı. Arkadaşça günaydın demiştim oysaki. Yine de yüzümü düşürmeden önüme döndüm ve sıramdaki kalemle oynamaya başladım.

Kafamı kaldırdığımda ne zaman geldiğini fark etmediğim Hyunjin bana bakıyordu. "Bir sorun mu var ?" diye sordum. "Sadece düşünüyorum." dedi işaret parmağını çenesine koyarken. "Neyi ?" dedim. "Bir sene boyunca bizi çikolatalara boğan Lia'ya ne olduğunu.." Hyunjin lafını bitirince Han'da aydınlanmış gibi ağzını kocaman açtı ve "Doğru doğru, daha ilk günden elinde çikolata kutusuyla peşimizden koşman lazımdı" dedi. Solbin ikisinin de sırtlarına vururken önlerine dönmeleri için cırlamıştı. Bu sırada Changbin lafa girdi; "Belkide artık Minho'dan hoşlanmıyordur, insanın hisleri değişebilir sonuçta." dedi. Bu da nereden çıktı neden hislerim değişsin ki. Sinirle arkamı dönüp "Bunu nereden çıkardın hislerim hala yerinde duruyor bir yere gittikleri yok. Sadece kimseyi rahatsız etmeden yapıyorlar bu işi.." dedim ve Minho'ya bakmamaya çalışarak önüme döndüm. Şuan bu üçlü neden bu kadar üstüme geliyorlar gerçekten anlamış değilim.

Dersin sonuna kadar hiç kimseden çıt çıkmamıştı. Zilin çalmasıyla derin bir nefes alıp kendimi dışarıya attım. Normalde gururlu, dik başlı biriyimdir. Ama konu Minho olunca bu halimden eser kalmıyor. Kendime ne kadar kızsamda elimde değil, ona olan sevgim ağır basıyor ve bu yüzden alay konusu oluyorum. Az önce olanları düşününce o iki salak bunu hep yapıyordu ama Changbin'in de o iki salağa katılmasına şaşırmıştım. Çünkü Chan ve Felix'le birlikte bana karşı hep iyi ve anlayışlı davranırdı.

--

Uzaklara dalmış yağan yağmuru izliyordum. Cama vuran her bir damla içime huzur dolduruyordu. Yağmur damlalarını izlemekte en az yağmurda şemsiyesiz yürümek kadar güzeldi. Kafamı iki yana sallayıp düşüncelerimden kurtularak dersi dinlemek için tahtaya döndüm ki Bayan Park dahil tüm sınıf bana bakıyordu. Yine ne yaptım diye kendimi sorgularken, Solbin kulağıma eğilip "salak kalkıp soruyu çözsene." dedi. Şimdi anlaşıldı öyle dalmışım ki Bayan Park'ın bana seslendiğini bile duymamışım. Ayağa kalkıp tahtaya geçtim Bayan Park'ın elindeki kalemi alırken az önceki hareketimden dolayı hafif eğilerek özür diledim. Neyse ki matematik en iyi olduğum ders, bu içinde sayı olmayan soruyu bile dersi dinlemememe rağmen çözebilirim. Kendimden emin bir şekilde biraz uğraşarak soruyu çözdüm ve kalemi Bayan Park'a uzattım. Bayan Park "Aferin Lia formunu tatil girmesine rağmen kaybetmemişsin." dedi ve gülümsedi. Eğilerek teşekkür ettim ve yerime geçtim.

Bayan Park ödev sorularını da yazdıktan sonra son 15 dakika kala bizi serbest bıraktı. Tam defterimi kapatıp kafamı sırama koyacaktım ki arkamdan Changbin'in dürtüklemesiyle irkildim. Elindeki kalemle kafasını kaşırken "Bana bu soruyu anlatabilir misin Lia ?" dedi. Sabahki olaydan dolayı ona sinir olsamda kafamı onaylarcasına salladım. Tam ayağa kalktığım sırada yan sıramızda oturan Yoonhee elini kaldırarak "Minho istersen Lia anlatana kadar yanımda otur." dedi. Bu neydi şimdi Yoonhee'nin yeni hedefi Minho muydu okulda başka erkek mi kalmamıştı ? "Benim sırama oturabilirsin." desem de Minho yüzüme bile bakmadan Yoonhee'nin yanına geçti. Yoonhee sanki zafer kazanmışçasına yüzüme baktı. Ben de gözlerimi devirip soruyu anlatmak için Changbin'in yanına oturdum. Tam elime kalemi aldığımda Changbin "Sabah için özür dilerim Lia, seni üzmek istemezdim." dedi. Kısaca yüzüne bakıp "Sorun değil alıştım ben." dedim ve kafamı deftere geri çevirdim. Soruyu anlatırken yan taraftan gelen gülme sesiyle duraksadım ve kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. Bir yıldır bir kere bile gülümseme kırıntısı görmediğim Minho iki dakikalığına yanına oturduğu kızla gülüşüyordu. Şaka olmalıydı bu. Ne ara bu kadar yakınlaştılar da bu kadar gülüşecek kıvama geldiler ? Yumruğumu sıkarak önümdeki soruya geri döndüm. O kadar sinirlenmiştim ki sorunun devamını anlatmak için kelimelerimi bir araya getiremedim. Kesinlikle bu sinirim kıskançlıktan değildi madem böyle arkadaş canlısıydı bu yüzünü bana da gösterebilirdi. Changbin kulağıma eğilip "Düşündüğün gibi bir şey olduğunu sanmıyorum." dedi yan tarafı işaret ederken. "Bir şey düşünmüyorum." diye tersledim. Derin bir nefes alıp önümdeki sorunun kalan kısmınıda anlatıp hızla yerime geçtim. Solbin elimi tutup fısıltıyla "İyi misin ?" dedi. Olumlu anlamda kafamı salladım.

--

Telefonumu almak için sınıfa geri döndüm. Kapıda bostan korkuluğu gibi duran Yoonhee'yi görünce gözümü devirdim ve "Çıkarsan geçicem." dedim. Beni duymamazlıktan gelerek yanındaki arkadaşıyla konuşmaya devam etti. Tekrardan "Çıkarsan geçicem." dedim ve omzunu dürtükledim. Elimi itip "Ne yapıtığını zannediyorsun." diye boş bir çıkış yaptı. Sanırım sınanıyorum. Zaten pek hoşlandığım bir tip değil bir de sinirimi bozuyor. Derin bir nefes aldım ve "Sana iki kere çıkmanı söyledim." dedim sakince. Birden küçük ama en gıcığından bir kahkaha patlattı. Sonra da tek kaşını kaldırıp "He anladım ben seni, bir önceki ders Minho'yu yanıma çağırdım diye bu kinin." dedi. Gerçekten bu çıkarımı nasıl yaptığını anlamlandıramıyorum. Basit bir olayı nasıl Minho'ya getirdi. "Ya Yoonhee seninle gerçekten uğarşamıcam çekil yolumdan." dedim. "Minho yüzüne bakmayınca hırsını etraftan mı çıkarmaya başladın ?" dedi. Resmen damarıma damarıma basıyordu. "Bak Yoonhee ne yapmaya çalıştığını gerçekten anlamıyorum ama ayağını denk al." dedim. 'Ayağını denk al' kısmı fazla yüksek çıkmıştı. Yoonhee anlamadığım bir şekilde sesini ağlamaklı yapıp "Sadece arkadaşız biz sakin ol Lia." dedi. Tüm şaşkınlığımla ona bakarken birden yanımızda Minho belirdi ve bana sert bakışlar atarak Yoonhee'yi yanımdan götürdü. Olduğum yerde öylece kaldım. Beni dinlemeden böyle davranamazdı bana bunu yapmaya hakkı yoktu. Dolan gözlerimin akmasına izin vermeyerek ikilinin peşinden dışarıya çıktım.

Eveet kaos geldii dkkcjdkdjd Devamını bir dahaki bölüme sakladım heyecanlı olsun diyee hehehehe

• Ah Minho'cum keşke önce Lia'yı dinlesen..

• Yorum ve beğenilerinizi eksik etmeyinn 🧚‍♀️💖

Sorry, I Love You | Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin