[Öpüp Kaçsaydın]

626 40 34
                                    

| Nam Lia |

Beni yurdun az ilerisinde bekleyen Minho'ya doğru ilerlemeye başladım. Her ne kadar gitmek istemesem de buna mecburdum. Kendi kendime 'Sadece ödev için buluşuyorsunuz Lia büyütmeye gerek yok' desem de saçma sapan duygular peşimi bırakmıyordu. Hem onunla olacağım için kalbim heyecanlanıyordu hem de hala ona sinirli ve kırgındım. Gerçekten ilk etkileşimimiz böyle mi olmak zorundaydı ?

"Günaydın Lia."

Kafamı hafif eğip "Günaydın." dedim. Sanırım bu ilk kendi isteğiyle bana dediği günaydındı. Normalde olsa tarihe not düşerdim bu anı.

İkimiz de hiç konuşmadan otobüs durağına ilerlemeye başladık. Dün gece telefonda, buraya biraz uzak olan kocaman bir parka gitmeye karar vermiştik. Tabi öncesinde mama almak için markete uğrayacaktık. Otobüs geldiğinde Minho geçmem için kenera çekildi. 'Ah centilmen bir beyefendi' diye geçirdim içimden. Saçmalama Lia altı üstü geçmene izin verdi abartma perilerin geldi yine. Kafamdaki gelgitlerle kartımı çıkarıp makinaya okuttuktan sonra ortalara doğru ilerledim. Minho da arkamdan geliyordu. Boş bulduğum ikili koltuğa oturdum. Minho anlık durup bi koltuğa bir bana baktı. 'Yemem gel otur' demek geçsede içimden haifif tebessüm edip biraz daha kenera kaydım. Benden ötürü mü böyleydi yoksa bana yanlış yaptığını anladığı için mi böyleydi gerçekten çok merak ediyordum. Kafamı cama yaslayıp dışarıyı izlemeye başladım. Gökyüzü açık maviydi ve bulutlarla kaplıydı. En sevdiğim manzara kesinlikle gökyüzü manzarasıydı. Kapalı olsun açık olsun her zaman içimi ferhlatırdı.

"Lia.."

Minho'nun bana seslenmesiyle ona döndüm. O da tüm bedenini çevirmiş bana bakıyordu. Şuan aşırı yakın bir pozisyondaydık ve ben haliyle heyecanlanıyordum. "Dün için teşekür ederim sayende midem hemen geçti." dedi. "Önemli değil." dedim ve cama geri döndüm. Hala bana baktığını hissedebiliyordum. Ona kızgın olmasaydım kesinlikle konuyu uzatmak için elimden geleni yapardım.

"Vee..."

Sıkkın bir nefes verdi. Konuşmamız orada bitti sanmıştım oysaki. Tekrardan ona doğru döndüm. Bu sefer soran gözlerle bakıyordum. "O gün sana haddinden fazla bağırdım. Her ne olursa olsun o kadar sesimi yükseltmem yanlıştı... kusura bakma." dedi. Şaşkınlığım yüz ifademden fazlasıyla anlaşılıyordu. Ne diyeceğimi de bilmiyordum. Sadece kafamı sallamakla yetinmiştim. Ama bu özür benim için yeterli değildi yalancı konumuna düşmüştüm, hala yalan söylediğimi düşünüyor muydu acaba ? Ben kafamda bunları düşünürken ineceğimiz durağa gelmiştik.
--

Ben raflarda somonlu kedi maması ararken Minho'da tam arka rafımda kuzu etli köpek konservesi arıyordu. Biraz rafları kurcaladıktan sonra aradığım mamayı bulmamın heyecanıyla hızla arkamı döndüm.

"Buldum !!"

"Buldum !!"

Müthiş zamanlama gerçekten. Minho'yla şuan aramızda bir parmak mesafe falan vardı. İkimizde öylece kalmıştık. Kalp atışlarım kulaklarımı dolduruyordu adeta. Gözlerim ise istemsizce küçük ama dolgun dudaklarına kaymıştı. Gerçekten çok güzellerdi. Hemen kendimi toparlayıp gözlerine çıkardım gözlerimi. Kendime gelmeliydim. Minho'nun çekilmesini beklerken o da öylece gözlerime bakmaya devam ediyordu. Saatlerce böyle kalsak sesim çıkmazdı. Minho bir adım geri atıp başını iki yana salladı sonra yine bana bakıp "Kusura bakma bu kadar yakınımda olduğunu bilmiyordum." dedi. Ben de mahçup bir şekilde "Asıl sen kusura bakma bulmamın heyecanıyla döndüm bir anda." dedim. İkimizi biri dışarıdan izlese kesinlikle bu halimize kahkahalarla gülerdi.

--

Minho yere çökmüş mamasını yiyen beyaz tüylü pofuduk kediyi izliyordu. Bir yandan da kafasını okşayıp gülümsemeyi ihmal etmiyordu. Kesinlikle bu hayatta en sevdiği şey kedilerdi. Bunu onu tanımayan biri bile kolaylıkla anlayabilirdi. Bu güzel manzarayı çekmek istediğim için cebimden telefonumu çıkardım. Onu çektiğimi görse de bu sorun olmazdı çünkü ödev için rapora fotoğraf eklememiz gerekiyordu. Birkaç poz çektikten sonra telefonu cebime koydum ve paçama dolanan kediyi kucağıma alıp sevmeye başladım. Tabi hala gözlerim Minho'nun üstündeyi. Aklıma gelen şeyle hafif tebessüm ettim. Minho'yu ilk gördüğüm zaman da samimi gülümsemesiyle kedi seviyordu. Öylece kalıp onun izlemiştim. Ve sanırım ilk o zaman hoşlanmaya başlamıştım ondan. Kalbimi sımsıcak etmişti adeta.

--

Uzun bir süre parkta takıldıktan sonra. Karnımız acıktığı için çıtır tavuk yiyip yurda dönmüştük. Kendimi yatağa atıp tavanı izlemeye başladım. Yorucu bir gün olmuştu ama çok güzel geçmişti. Benim için rüya gibiydi resmen. Hem Minho'yla hem de kedilerle vakit geçirmiştim daha mükemmel bir şey olamazdı. Başta gergin olsam da Minho özür dilediği için biraz rahat olabilmiştim. Bir de marketti salaklığımız vardı tabi. Tekrardan aklıma gelince hafif kıkırdadım. Solbin'den de bir kıkırtı sesi gelmişti. Neye güldüğünü anlamak için ona döndüm. Telefonunun ekranına bakıp salak salak gülüyordu. Bir garipti zaten odaya girdiğimde selam verip telefonuna dönmüştü. Normalde soru yağmuruna tutması gerekiyordu beni.

"Hayırdır neye gülüyorsun bu kadar ?" dedim. Ufak bir göz teması kurup "Changbin'e gülüyorum ya aşırı komik çocuk." dedi ve telefonuna geri çevirdi başını. Bugün onlar da huzur evine gönüllü çalışmaya gitmişlerdi. Şaşkınlığımla birlikte imalı imalı bakışlar atıyordum Solbin'e.

"Şu bakışlarını çek üstümden Lia saçma saçma şeyler de düşünme !"

Solbin'in bu tepkisine karşı kahkaha atmaya başladım. Burnuma iyi kokular gelmiyordu. Solbin'in devreler resmen yanmış gibi duruyordu. Kafama gelen el kremiyle gülmem kesildi. "Öyle olmadı pencereyi söküp fırlatsaydın." dedim pis pis bakışlar atarken. Solbin omzunu silkip telefonuna geri döndü.

Biraz geçtikten sonra Solbin telefonun kilit tuşuna basıp hızla adımlarla yanıma geldi ve karşıma oturdu. "Artık seni konuşabiliriz, hadi anlat bugün neler olduğunu." dedi. Biraz önce bana yaptığı gibi ben de ona omuz silktim. Biraz trip atmaktan zarar gelmezdi. "Yaa hadi Lia merak ediyorumm anlat." dedi ellerimi tutarken. "Hıh" diye bir ses çıkardım. Ellerimi çekip "Merak ediyormuş.. geldiğimde yüzüme bile bakmadın." diye ekledim. Kedi gibi yüzüme bakmaya başladı. Yanağımı öptükten sonra "Lütfeen." diyip iki elini birleştirdi. Bu sevimli haline asla dayanamayacağımı biliyordu. Yüzümü buruşturup yanağını sıktım. "Çirkin senii." diye eklemeyi de ihmal etmedim. Baştan sonra her şeyi anlatıp market olayını sona sakladım. Ben marketteki halimizi anlatırken o şekilden şekile girip "Ohaa... Yok artık...' "Baya burnunun dibindeydi yanii.." tarzı cümleler kuruyordu. Bu hallerine gülmeden edemedim. Ben gülünce o da aşırı tepkilerini fark edip gülmeye başladı.

"Keşke öpüp kaçsaydın."

Solbin'in son sözüyle gözlerimi kocaman açıp omzuna vurdum. "Ay iyi be öpme tamam." diyip geri çekildi. "Bak hala devam ediyorsunn edepsiz." dedim. Bunun düşüncesi bile beni utandırmıştı..

--

Sabahın dokuzunda uyandırılmış Solbin tarafından zorla markete gönderiliyordum. Yav bugün pazar bırakın da bir uyuyayım be. "Dua et karnın ağrıyor yoksa ölsem gitmezdim." Söylene söylene ayakkabılarımı giyip yurttan çıktım. Yolun sonunda olan markete doğru ilerlemeye başladım.

"Sen kendini bir halt mı sanıyorsun ?"

Ara sokaktan gelen bağırma sesleriyle yerimde durdum ve etrafa bakınmaya başladım.

"Hayır beni yanlış anladın gerçekten.. Ahh.."

Son gelen 'ahh' sesinden de anladığıma göre biri zorbalığa uğruyordu ve asla buna izin veremezdim. Ne olursa olsun kimsenin kimseye vurma hakkı yoktu. Sesin geldiği yöne ilerleyip çıkmaz sokağın başına geldim..

• Bölüm sonu 🤗

• Aslında kafamdaki kaosu bu bölüm yazacaktım ama geçiş bölümü olsun istedim. Bu son olay asıl kaosumuz değil he haberiniz olsun 😅😅

• Bildiğime göre Kore'de sokak hayvanlarının olması yasak. Bölümü yazdıktan sonra aklıma geldi artık siz yasak değilmiş gibi şey edin dkdkdkjd

• Sizce marketteki yakınlaşmadan dolayı Minho Lia'ya karşı bir şeyler hissetmiş midir ??

• Beğenseniz de beğenmeseniz de yorumlarınızı belirtirseniz çok memnun olurummm sizi seviyorum 🧚‍♀️

Sorry, I Love You | Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin