[Her şey yoluna girecek]

602 48 22
                                    

-İyi de ben ona hiç bir şey yapmamışken neden bana karşı bu kadar kötüydü ?-

"Lia tüm oklar seni gösteriyor. Ses kaydının da sana ait olduğunu kabul ettin. Bayan Hong da Yoonhee'nin onun yanına gitmediğini onayladı."

Belli belirsiz yüzüme baktı müdür. O da biliyordu benim böyle bir şey yapmayacağımı çünkü küçük afacanlıklar dışında hiçbir şey yapmışlığım yoktu okulda. Herkese saygılı olmaya çalışan, eğlenen ama dozunu kaçırmayan biri olmaya çalıştım hep çünkü annem böyle öğretmişti.

"1 hafta uzaklaştırma alacaksın ve yarın da velin gelecek."

Dolan gözlerimle Bay Choi'ye baktım. Ne desem boştu. Yapmadığımı kanıtlayacak hiçbir şey yoktu elimde. Lanet olsun ki ona kötü kelimeler kullanmış bir tenefüs önce de yanıma çağırmıştım. Çaresizliğimi saklamaya çalışan sinirli bakışlarımı Yoonhee'ye çevirdim. Oldukça memnundu bu durumdan. Onu şuan elime verseler öldüresiye döverdim. Hayatımda çok nadir böyle duygular beslerdim ama şuan gerçekten üst seviyedeydi bu duygum.

"Kurallara uymak için şuan gidiyorum ama kesinlikle bu atılan iftirayı kabul ettiğim anlamına gelmiyor. Ben asla Yoonhee'ye böyle bir şey yapmadım, yapmamda."

Hızlı adımlarla odadan çıktım. Neyseki zil çaldığı için herkes dersteydi. Kimseye gözükmeden bu lanet okuldan çıkıp gitmek istiyordum. Adımlarımı hızlandırıp okuldan çıktım.

Eve gitsem olmaz, yurda gitsem olmaz. Hiç kendimi bu kadar çaresiz ve yalnız hissetmemiştim. Hala ağlamamak için sıkıyordum kendimi. O kadar sıkmıştım ki başım kazan gibiydi. Bedenime çarpan rüzgar fazlasıyla üşümeme sebep oluyordu. Öylece çıktığım için hırkamı bile alamamıştım. Ne cüzdanım ne de tam şuan ihtiyacım olan kulaklığım yanımdaydı. Neyseki telefonum cebimdeydi. En azından Solbin ve Wooyoung'a beni merak etmemeleri için mesaj atabilirdim. Öylece yüremeye devam ettim. Nereye gittiğimi dahi bilmiyordum, sadece yürüyordum.

Saatlerce yürümemin ardından tüm mahalleyi tepeden gören bir banka oturdum. Kafamı kararan bulutlara çevirdim. Yanan gözlerim mümkünmüş gibi daha çok yanmaya başladı. Bugün yaşadıklarımı idrak etmeye çalışıyordum. Resmen tüm evren üstüme üstüme gelmişti. Önce Minho'nun birbirinden ağır sözleri. Sonra Yoonhee'nin saçma planları. Kesinlikle bunları haketmemiştim. Bu başıma gelenler Minho'yu sevdiğim yüzündendi. Masumca sevgim neden bu kadar sorun haline gelmişti ki ? Hadi Yoonhee kötü bir insandı ondan bunları yaptı peki ya Minho ? Bana o cümleleri kurarken hiç mi kalbi sızlamadı, hiç mi demedi Lia kötü bir şey yapmaz diye ?

"Beni sevdiğin için kendimden utanıyorum."

Kafamda yankılanan cümleyle sabahtandır içimde tuttuğum hıçkırıklarım gün yüzüne çıktı. Dizlerimi kendime çekip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Tüm gün güçlü durmamın bedeliydi bu. Gözyaşlarımı durdurmak istesem de başarılı olamıyordum. Bir anda yağmaya başlayan yağmurla yüzüme değen damlalar, gözyaşlarıma eşlik ediyordu.

Ne kadardır ağladığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Tek bildiğim havanın iyice karardığı ve ağlamaktan harap olan gözlerimdi. Bir de soğuktan titreyen vücudum. Her bir zerrem sırılsıklamdı.

Cebimdeki telefonu çıkarıp ekranını açtım. Gördüğüm bildirimlerle hafiften dudağımı ısırdım. Jin, Solbin ve Wooyoung çok kez aramışlardı. Sesi kısıkta olduğu için hiçbirini fark etmemiştim. Kim bilir ne kadar merak etmişlerdi beni, bencilce davranmıştım. Tam Jin'i arayacakken onun aramasıyla hemen aramaya cevap verdim.

Sorry, I Love You | Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin