"Uyandığına göre benim burada kalmama gerek yok baba."
Ellerimi dizlerime vurarak deri koltuktan doğrularak ayağa kalmıştım. 3 gündür geceleri hep başındaydım ve bu benim için bir ölüm gibiydi. Hastane kokusunu solumaktan artık koku duyum resmen gitmişti(!).
"Şirketten birilerini çağırırsın onlar durur başında. Kendini bu sefer iyi koru. Hele ki en yakınlarından..."
Odadan çıkmak için kapıya yürürken konuşmuştum. Biliyordum, buradan çıktığım gibi o kadını arayacak yanına gelmesini isteyecekti. En uzak olması gerektiği kişiyi kendi yanı başına getirecekti.
"Teşekkür ederim...oğlum."
Dediğiyle adımlarımı durdurup parmak uçlarımda yavaşça arkamı dönmüş, irislerimi öncekine göre daha canlı yüzünde gezdirdim.
"Oğlum mu?"
Dedikten sonra seslice gülmüştüm. Oğlumdu demek? Uzun zamandır onun azından bu kelimeyi duymak komik gelmişti.
"Evet se-"
"Herneyse bu benim için önemsiz."
Sözünü keserek tekrardan arkamı dönmüş, kapıyı hızlıca açarak odadan çıkmıştım. Daha fazla yanında kalma veya sesini duyma tenezzüllünde maalesef bulunamazdım. Hızlı adımlarla hastenenin çıkışına ilerleyip kısa bir sürede dışarı çıkmış, çıktığım gibi ciğerlerimi temiz oksijen kokusuyla doldurmuştum.
"Ne lanet olasıca yer lan burası! Bir daha ge- AHH!"
Birden belimden tutulup yerle temasımın kesilmesiyle istemsizce bağırmıştım.
"Aptal bırak beni!"
"Hala çok zayıfsın."
Kolları arasında bırakması için tepinsemde o kadar sıkı sarılmıştı ki olmuyordu. Etraftaki bir kaç gözün bize döndüğünü hissedebiliyordum.
"Sanane zayıfsam! Yapım bu!"
Diye çemkirmiştim. Ardından bir kaç saniye sonra ayaklarım yerle temas edince hızlıca arkamı dönüp karşımdaki kırmızı saçlı bedene bağıracağım sırada aniden dudaklarımda hissettiğim sert baskı ile gözlerim şaşkınca açılmıştı. Şaşkınlığım kısa sürerek kollarımı boynuna dolayarak öpüşene karşılık vermiştim.
"Terbiyesizler!"
Yan tarafımızdan duyduğumuz titrek sesle dudaklarımızı sesli bir şekilde ayırıp bize iğrenir gibi bakan yaşlı teyzeye bakmıştım. Doğru ya! Biz hastanenin bahçesindeydik ve birbirimizi -toplumun tâbiriyle- yemiştik.
"Bunu burada yapmayacaktın Aptal."
Kısık sesle fısıldayıp elini ellerim arasına alarak yürümeye başladım. Bahçedeki çoğu kişinin bize baktığını hissedebiliyordum. Ama umrumda değildi... Eskiden bende bu durumlardan iğrenirdim ve ne hissettiklerini anlayabiliyordum.
"Sen neden buraya geldin ki?"
Kafamı yanımdaki bedene çevirerek konuşmuştum. O ise bana gülümseyerek bakıyor, parlak irisleri yüzümde dolaşıyordu.
"Babanın yanında daha fazla kalmazsın diye düşündüm. O yüzden yalnız kalma diye yanına geldim."
"Bugün kimin kanını içeceksin?"
Konuyu değiştirerek koluna ellerimi dolayıp göğüs hizama yaslamıştım.
"Dün akşam yeteri kadar içtim."
"Ondan dün gece geç geldin sen! Kanını tükettiğin kişi erkek miydi kız mıydı?"
Dediklerimi umursamamış gibi parlak irislerini yüzümden ayırarak başka bir yöne bakmaya başlamıştı. Bu hareketiyle kaşlarımı çatarak bakışlarımı baktığı yöne çevirdim. Gördüğüm görüntü ile göz devirmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oddinary/Hyunlix√
Fanfiction[TAMAMLANDI] -Vampire- Hayattan hiç bir beklentisi olmayan, hayatın sadece değersiz bir eşyadan ibaret olduğunu düşünen Felix'in yolu, hiç beklemediği tuhaf kişiler ile buluşur. Yan Ship: °Minsung °Chanmin 1#felix [13.03.2022] 1#hyunjin [22.03.2022...