4. Güven ve İhânet

10.2K 977 1.2K
                                    

Şuan babamın zoru ile aile(!) yemeğine gelmiştim. Boş muhabbetlerini dinlemekten hem iştahım kaçmış hem de bunalmıştım. Kucağımda ki elimin içinde bulunan kilidi yavaşça açıp kapatıyordum.

"Felix oğlum, hiç konuşmadın?"

İğrendiğim kadının sesiyle kafamı kaldırıp yüzüne bakmıştım. Bana ne hakla oğlum diyordu?

"Buraya kendi isteğimle gelmedim. İğrenç saçma konuşmalarınızdan bunaldım."

Dememle babam seslice boğazını temizlemişti. Ona bakarak göz devirmiş, ardından hızlıca ayağa kalkmıştım.

"İzninle Woo Bey ben gidiyorum, 1 buçuk saat durmamı istedin ve bu süre bitti."

Cevap vermesine izin vermeden ayağa kalkıp bu lanet lüks restauranttan dışarı çıkmıştım. Hava biraz kapalıydı ve yağmur yağacağı açık ve netti. Hava resmen markete gidip ramen yemeklikti ama ilk önce o Kırmızı saçlı yakışıklı çocuğu tekrardan görmek istiyordum. Belki bu sefer onunla giderdim. Ha?

Adımlarımı hızlandırıp durağa ilerledim. Fazla beklemeden otobüs gelmiş ve binmiştim. Otobüs fazla kalabalık değildi. Sessiz, sakindi ve bu benim çok hoşuma gidiyordu.

Birkaç gündür gittiğim yere gelince otobüsten inip o tuhaf yere ilerlemeye başlamıştım. Benim gelmemi istemiyordu ama ben Lee Felix'tim ve annem öldüğünden beri bir kez bile başkasının sözünü dinlememiştim.

"Dur bakalım."

Duyduğum tanıdık sesle yerimde durup parmak uçlarım da arkamı dönmüş, gördüğüm siyahlar içinde ki bedenle kocaman gülümsemiştim.

"Selam?"

"Sen hiç laf dinlemeyeceksin değil mi?"

"Bunu bana Lee Felix'e söylüyorsan, evet."

Önüme kadar gelip kollarını göğsümde çapraz bir şekilde birleştirdi.

"Her gün gelmek zorunda mısın?"

"Peki sen...her gün buraya geldiğim de karşıma çıkmak zorunda mısın? İşin gücün yok mu senin?"

Aynı onun gibi kollarımı birbirine geçirmiş, kaşlarımı çatarak konuşmuştum. Dediklerimle sesli bir iç çekmişti.

"Yok, boş boş dolaşıyorum etrafta. Senin gibi!"

Alayla konuşmuştu. Bu haline göz devirdim.

"Neyse ne! Bugün beni...vampir arkadaşlarınla tanıştırmaya ne dersin?"

"Hayır derim. Hemen git burdan!"

"Çok kabasın."

Sesli bir iç çekmiştim. Böyleleri hep beni bulurdu zaten.

"Bak. Bizim insanlarla arkadaşlık kurmamız yasak, çok tehlikeli."

"Neden?"

Kafamı omzuma eğerek sordum.

"Çünkü onlara güvenmiyoruz."

"Bana güvenmiyor musun?"

"Evet?"

Cevabı neden canımı acıtmıştı. Hayır, söylediği kelime yüzünden canımı sıkamazdım. Yavaşça yutkunup yüzüme sahte bir gülüş yerleştirmiştim.

"İyi peki ben de kendim giderim o zaman."

Tekrardan parmak uçlarımda ona arkamı dönüp yürümeye başlamıştım ki birden yakamdan tutulmam ile geriye sendeleyip sırtım sertçe arkamda ki bedenin göğsüne çarpmıştı. Bununla gözlerim kocaman açılmıştı. Göğsü bu kadar sert miydi?

Oddinary/Hyunlix√Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin