Dün olanlar aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Düşündükçe delirecek gibiydim. Biz o kadar yakınken birden bire benden uzaklaşıp gitmesi bana kafayı yedirtecekti.
"Aptal, aptal!"
Elimdeki yastığı karşımda duvara sertçe fırlattım. Dün gece gözüme bir gram uyku bile girmemiş, şimdi ise tıpkı zombiye benziyordum. Güzel cildim solmuş, göz altlarım kıpkırmızıydı.
"Ben umursamaz biriyim ve sen bütün ayarlarımla oynadın aptal kırmızı afet!"
Dün beni bıraktıktan sonra orada bok gibi dakikalarca kalmıştım. Ardından eve gelene kadar ona karşı hayatımda hiç etmediğim yaratıcı küfürleri etmiştim.
Yatakla savaş vermeyi bırakarak hızlıca cenin pozisyonu alarak örtüyü kafama kadar çekmiştim.
"Uyuyabilirsin Felix! Hadi gözlerini kapat ve başka bir şey düşün....mesela kelebeklerin neden bir günlük ömrü var?"
Ne? Felix sen bunu nereden biliyorsun ki? Böyle bir şey mi varmış? Tekrardan yataktan hızlıca doğrulup üstümdeki örtüyü yere doğru fırlattım.
"Sen göreceksin kırmızı afet!"
Yataktan bağırarak hızlıca doğrulup ayağa kalktım. Ardından gardıroba ilerledim ve içinden siyah sade bir tişört, üstüne giymek için beyaz bir gömlek ve altıma da giymeye bayıldığım deri pantolonlarımdan birini çıkarmıştım.
"Şerefsiz! Gerizekalı! Aptal!"
Üstümdekileri çıkarıp giyinirken kendi kendime söyleniyordum. Kendim bile biliyordum ona karşı neden bu kadar tepki gösterdiğimi? Ama gerçekten onu öpmek istemiştim, o dolgun dudakları dudaklarımda hissetmek istemiş, tadını merak etmiştim. Her zaman izlediğim romantik dizi veya filmlerde dudakların tadından bahsediliyordu. Aslında bunu çok saçma bulurdum... Kendi kendime dudakların tadı mı olur derdim?
Derin bir iç çekip odamdaki portmantoya ilerleyerek asılı olan deri ceketimi üstüme geçirmiştim. Ardından komidinin üstündeki telefonum ile cüzdanımı alarak odadan çıkmıştım.
Merdivenlerden ikişerli bir şekilde hızlıca inerek bana bakan babamın sevgilisini umursamadan dış kapıya kadar yürümüştüm.
"Felix!"
Arkamdan seslenmesi ile dilimi yanağımda gezdirerek göz devirmiştim. Adım seslerinden yanıma geldiğini anladığımda yavaşça arkamı döndüm.
"Ne var?"
Sesim her zamanki gibi umursamaz bir tondaydı. Ona karşı içimde hiç bir sevgi kırıntısı hissetmiyordum.
"Biliyorsun bugün babanın doğum günü bu yüzden akşama geç kalma diyecektim?"
O adamın bugün doğum günü müymüş? Umrumda mı? Tabiki de hayır!
"Tamam, geç kalmam."
Onu geçiştirerek cevaplamıştım. Umrumda değildi...pasta kesilmesi, şarkılar söylenmesi, hep birlikte olmamız bunlardan nefret ediyordum. Aile kavramı altında beraber olmamız midemi bulandırıyordu.
Kadının cevap vermesine izin vermeden evden hızlıca çıktım. Gece yarısına kadar dışarıda olmalıydım sanırım, belki de eve hiç gelmemeliydim.
Oflayarak telefonumu cebimden çıkarıp saate bakmıştım. Saat daha üçe geliyordu ve ben saatlerce dışarıda ne yapacaktım? Tamam, akşam gideceğim yer belliydi. O Kırmızı afetten beni bok gibi ortada bırakmasının intikamını alacaktım.
Şimdi belki alışveriş merkezine gidebilirdim. Alışveriş yapmayı seviyordum özellikle deri olan şeylere kahretsin ki bayılıyordum!! Adımlarımı hızlandırarak yoldan bir taksi çevirmiştim. Ardından süreli gittiğim alışveriş merkezinin adresini verip arkama yaslanarak telefonumla ilgilinmeye başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oddinary/Hyunlix√
Fanfiction[TAMAMLANDI] -Vampire- Hayattan hiç bir beklentisi olmayan, hayatın sadece değersiz bir eşyadan ibaret olduğunu düşünen Felix'in yolu, hiç beklemediği tuhaf kişiler ile buluşur. Yan Ship: °Minsung °Chanmin 1#felix [13.03.2022] 1#hyunjin [22.03.2022...