Freya Meri A Legend | ATTACK ON TITAN

8

Savaş sonrası ölen askerlerin kimliklerini belirleyip orayı temizliyorlardı. Ne de olsa bir virüsün yayılıp insanları öldürmesini istemiyorlardı. "Hey," Freya etrafa bakarken Jean'ın sesini duydu. "Marco, bu sen misin..?" Freya hızla oraya gitti, Marco'yu o halde görünce kız şoka girmişti. "Marco..." Freya Jean'a baktı hemen, "Jean... Marco, nasıl..?" Genç kızın dili tutulmuştu. Marco'nun kendi stratejisi vardı, bu hep işe yarardı onlara göre. "Tanıyor musunuz?" diye sordu bir tane görevli. "Evet." demekle yetindi Freya. Elleri titriyordu, ne ağlıyordu ne bağırıyordu. Orada öylece durmuş Marco'nun cesedine bakıyordu. Jean'ın da farklı olduğu söylenemezdi. "İsmini söylemenize ihtiyacım var, salgın yayılabilir ve hala cesetlerin çoğunu tespit edemedik." görevliye sinirle baktı Freya. "Marco Bodt, 104. Acemiler Birliği, 19. Bölüğün lideri." dedi Jean bir çırpıda. O sırada Freya bir şey gördü, iki surat... Hayır! Üç. Annie, Bertholdt ve Reiner. Sonra Marco'yu gördü, "Ah..." başına giren ağrı ile kenara tutundu Freya. Gördüklerini sindirmeye çalışıyordu, 'olabilir mi?' diye düşünüyordu. "Freya, iyi değilsin." genç adam ona doğru yaklaştı. "Hayır iyiyim. Bir anlık şeydi sadece." Jean ona emin olmak için baktı. Tabii Freya'nın yüzünden en ufak bir şey anlaşılmazdı, hiçbir şeyi belli etmezdi çünkü. Jean kafasını salladı.

Cesetlerden özür dileyen Annie'yi gördü sonra. Şimdi bir şey söyleyemezdi. Doğru zamana kadar beklemesi gerektiğini düşündü, gördüklerinin gerçek olup olmadığına bile emin değildi. Son zamanlarda sürekli bir takım görüşler görüyordu. Ne olduğunu kestiremiyordu, bu da kafasını yemesine sebep olacaktı neredeyse. "Özür dileyerek hiçbir şeyi değiştiremezsin Annie. Olan olmuş, bizim görevimiz onların ölümünü boşa çıkarmamak." cesetlere bakarak konuştu Freya.

.
.
.

Şimdi cesetlerin yandığı ateşin çevresindelerdi. Freya sadece ateşe bakıyordu, sadece külleri kalıyordu geriye. İntikamlarını almak istiyordu, buraya bu yüzden gelmişti. Şimdi kesindi kararı, Keşif Lejyonuna katılacaktı. Ayağa kalkıp Jean'ın yanına gitti, o da oturuyordu bu yüzden Freya da ayak uydurup oturdu. İkisi de sessizce oturuyordu yanan cesetleri izleyerek. Freya Jean'ın ne düşündüğünü iyi biliyordu, Marco ve hangi birliğe katılacağı. Freya daha fazla dayanamadı ve bir gözünden göz yaşının kendini bırakmasına izin verdi, sesini güçlü tutmaya çalışarak konuştu. "Jean, söz vermiştin. İkiniz de ne olursa olsun hep yanımda olacaktınız... Şimdi Marco gitti," Jean anında ona baktı. Hatırlaması gereken son şeydi ikisi için de, "Belki sen de gideceksin sonra. Bana kendin demiştin, beni asla bırakmayacaktınız... Ben bir sürü kişiyi kaybettim, Jean. Daha fazlası da olacak biliyorum ama... Lütfen bunlardan biri olma, lütfen." Freya ona baktı sulu gözleriyle. Karanlık olduğu için yüzünün gözükmediğine binlerce kez şükretti. Jean Freya'nın başını omzuna yasladı, "O sözü tutamadığım için üzgünüm Freya. Lütfen sen de benim için ölmemeye çalış olur mu? Ayrıca ben kararımı verdim, Keşif Lejyonuna katılacağım," genç kız kafasını kaldırdı birazcık sonra geri koydu, bitirmesini bekledi. "Hem seni korurum hem de buradaki askerlerin intikamını alırım!" Freya ortamı yumuşatmak için alaycı tavrına büründü, "Oradan korunmaya ihtiyacım var gibi mi duruyorum?" dedi kafasını kaldırıp. Jean ona yan gözle 'ciddi olamazsın' der gibi baktı. "İki dakika ciddi kalamaz mısın sen?" Freya 'cık' sesi çıkardı. Genç adam onun bu haline gülüp kolunu omzuna attı, her ne kadar korkunç bir ortam olsa da Freya gerçekten de yumuşatmıştı.

.
.
.

"Eren Jaeger'ın titan olduğunu biliyor muydunuz?" blah blah blah. 'Ne saçma bir sorguydu bu.' diye düşündü Freya. Eren titan çıkınca onları sorguya almışlardı. Freya kollarını bağlayıp kısa kısa cevaplar verirken Armin ve Mikasa tam tersi Eren'i savunmak için ortalığı ayağa kaldırıyorlardı. "Etrafımız kuşatıldığında anlamış olmanız gerekiyordu bence. Hem Eren'in hem de bizim kafamız karışmıştı." Freya ilk defa uzun cevap vermişti, hemen bitmesini istiyordu bunun. Ama öyle olmayacağını biliyordu. "Neden onu korudunuz o zaman?"