"Bekle, ona öyle vurursan titana dönüşebilir." dedi Polis Kuvvetinden Nile Doak. "Ne diyorsunuz? Siz onu kesip biçmeyecek miydiniz ha? Farkında mısınız? Titan halinde 20 tane titanı öldürdü,
Zekaya sahip olması polisin düşmanı olması halinde size büyük bir bela açacak. Ve siz onu ne durdurabileceksiniz ne de kendi canınızı kurtarabilirsiniz." Keşif Lejyonunun komutanı Erwin Smith söz aldı, "General Zaklay, benim bir teklifim var." Polis Kuvvetleri korkmuş bir şekilde Levi'ı izliyordu. Levi'ın ayağı Eren'in kafasında iken Erwin konuşuyordu. Ne bir korku belirtisi vardı ne de bir tereddüt. "Eren'in güçleri bir bilinmez ve bu yüzden bizim için belli bir tehdit olmaya devam edecek. Eğer Eren bizim gözetimimiz altına alınırsa Onbaşı Rivaille gereken önlemleri alacaktır." General Zaklay ikna olmaya başlıyordu yavaş yavaş. Şimdi kararı belirleyecek tek bir soru kalmıştı, "Durumu cidden de kontrol altına alabilir misin?" Onbaşı Levi alayla Eren'e baktı, "Tch, çocuk oyuncağı." General biraz düşündü ve konuşmaya başladı. "Bir karara ulaşıldı, Eren Jaeger Keşif Lejyonununa koyulacak..."
'Sonunda bitti.' diye düşündü Freya. Kapıya doğru ilerlerken omzuna bir el dokundu, Freya elin sahibine baktı. Erwin Smith. Asker selamında durdu hemen, "Papaz Nick'e dediklerin... Bunu neye dayanarak söylemiştin?" Freya ne diyeceğini bilemiyordu, öylece baktı önce. Komutanın ona bakışından cevap vermesi gerektiğini anladı. "İnanın benim için de bir bilinmez efendim. Ama bildiğim tek şey bunu söylemem gerektiği ve bunların doğru olduğudur." komutan yavaşça başını salladı. "Buna benzer bir şey yaşadın mı daha önce?" Evet, yaşamıştı. Ama bunu ona anlatsa inanmazdı ki, sadece doğruyu söylemeye karar verdi, "Yaşadım, efendim. Birkaçı sadece sözle de olsa bazen bir görüş gördüm. Ya da içimden bir ses bana seslendi. Bu ses bana ait değil... ben neler oluyor anlamıyorum ve bu benim başımı feci derecede ağrıtıyor." Freya başını eğmişti ama karşısındaki bir komutanken böyle yapmasının saygısızlık olacağını düşünüp geri kaldırdı. Erwin Smith ona şefkatle gülümsüyordu, "Bir gün Hanji Zoe'nin yanına git, onda sana cevap verebilecek şeyler var." Freya bekletmeden kafasını salladı. "Ve Papaz Nick'in sana dediklerini takma. Biliyorsun, duvara tapan birinden ne beklenir ki?" Genç kız bu cümle karşısında kıkırdadı. "Teşekkürler efendim."
.
.
."Jean seninle buraya gelen aklımı sikeyim Jean!" sinirle bağırdı Freya. Jean ona ilk şokla baksa da sonrasından bir kahkaha patlattı. "Aa, Freya sana hiç yakışıyor mu bu sözler?" dedi alayla. Freya daha çok sinirlenmişti. Ayağa kalktığı an Jean da ayağa kalkıp koşmaya başlamıştı. Freya da koşmaya başlayınca sinirle bağırdı, "Seni elime bir geçirsem olacaklardan beni sorumlu tutma!" Jean arkasına bakıp güldü ve kaçmaya devam etti. Freya hızlanıp Jean'a ulaştığında sırıttı biraz sonra Jean'ın üstüne atlayarak onu durdurdu, "Ne demiştim sana ben? Ayrıca beni göle atmak ne! Baksana sırılsıklamım!" Freya Jean'ın üzerindeydi. Bu neredeyse her Jean onu sinir ettiğinde aldıkları pozisyon olduğu için ikisi de garipsemiyordu. "O kadar yakınına gitmeseydin, tam atılacak gibi duruyordun." Jean alayla güldü. Bu Freya'yı daha çok sinir etti, "Tanrım!" Jean ona şaşkınca bakınca ne olduğunu sorguladı genç kız, "Ne korktun mu? Niye öyle bakıyorsun?" Genç adam sağ elini kızın sol yanağına götürdü ve gözünün biraz altında gezdirdi, "Freya, gözün... Kırmızıya dönüştü ve bir anda geri eski haline döndü..." Freya anında üstünden kalktı, Hange Zoe'nin yanına gitmesi gerekiyordu işte. "Freya, sana ne oluyor böyle?" Jean ondan korktuğunu belli etmek istemiyordu ama beceremiyordu da. Sakinleştirmek için omuzlarından tuttu, "Freya bana bak." Freya eli ile gözlerini kapatmıştı. Hala parlıyor muydu, bilmiyordu. Sonra gözlerini açtı ve Jean'ınkiler ile buluşturdu, "Hala parlıyor mu?" Hayır cevabını duymak için umutla sordu Freya. Karşısındaki adam biraz tereddüt etti ona yaklaşıp yaklaşmamakla. Ama söz vermişti, hep yanında olacaktı, "Evet Freya, parlıyor." genç kız daha çok stres yapmıştı. Sol gözünü ovuşturdu da ovuşturdu. "Freya," ama genç kız onu duymamış gibiydi. "Freya!" diye bağırdı bu sefer. Genç kız ona baktı, "Belki de stresinden kaynaklı şu an parlıyor. Bir çeşit tetikleyici gibi. Sakin olmaya çalışır mısın? Lütfen." Freya onun da dediği gibi sakin olmaya çalıştı, denedi ve denedi. Biraz sakinleşirken konuştu, "Sakinim." işe yaramıştı gözleri parlamıyordu artık. Jean ona küçük bir tebessüm ile baktı.
.
.
."Buyrun." oradaydı Freya. Hanji Zoe'nin yanına gitmişti. Gelen onay sesi ile kapıyı açtı ve içeri girdi ardından kapıyı kapattı. "Efendim ben, Freya Meri. 104. Acemi Birliğinden mezun oldum, sizinle konuşmak istediğim bir konu vardı. Beni buraya Komutan Smith yönlendirdi." Hanji ayağa kalkıp kızın omuzlarından tuttu ve karşısındaki koltuğa oturttu o da oturunca 'devam et' anlamında elini salladı, "Şey... mahkemede görmüşsünüzdür, sadece Papaz Nick'in anladığı bir şey söylemiştim. Buna benzer olayları daha önce de yaşadım. Bugün ise daha farklı bir şey oldu ki bu kulağa çok saçma gelebilir. Jean ile birlikteyken o beni sinir ettiğinden doğal olarak çok sinirlenmiştim ve bundan dolayı da stres olmuştum. Jean bana sol gözümün kırmızı olduğunu ve parladığını söylediğinde daha çok stres olmuştum, beni sakinleştirdiğinde geçtiğini söyledi." Hanji eli ile onu durdurdu. "Bekle bir dakika, bana titan olabileceğini mi söylüyorsun?" Freya anında başını iki yana salladı,
"Hayır efendim, ne olduğunu ben de anlamıyorum ama herhangi bir yara alınca iyileşmiyorum ya da titana dönüşmüyorum. Benimki daha farklı, sanki ben görüşler görüyorum. Ve içimdeki ses ben değilim ama bana ne yapmam gerektiğini söylüyor, beni yönetiyor..." Hanji düşünceli bir şekilde onu dinliyordu. Bir eli çenesinin altındaydı ve gözü kısık bir şekilde kıza bakıyordu. Gözlüğünü düzeltip ayağa kalktı ve kitapların olduğu tarafa yöneldi. "Emin değilim ama burada aradığımız şeyin olduğuna inanıyorum. Belki de sadece hislerin kuvvetli ama şu göz parlaması olayından sonra dikkatimi çekti ne yalan söyleyeyim." Freya ona uzatılan kitabı aldı, "Hemen şimdi burada başlayabiliriz araştırmaya, tabii işin yoksa eğer." Freya hemen gülümsedi, "Memnuniyet duyarım."
.
.
.Ortalık darmaduman olmuştu. Ama bu ikisinin de umrunda değildi doğrusu, sadece bir sonuç istiyorlardı. "Mitoloji kısmına geldik Freya, burada da çıkmazsa ne yapacağımızı bilmiyorum." Freya stresle sayfaları çevirdi. "Hanji-san bu kadar büyük bir şey olduğunu sanmı-" Hanji onun sözünü böldü, "Shhh, bulacağız biliyorum." Freya artık yoruluyordu, Jean ne öğrendiyse hemen ona anlatmasıyla ilgili onu tembih etmişti. Umarım o zamana kadar uyanık kalırdı, "Buldum! A pardon bulamadım..." Freya elini alnına götürerek baş ağrısını göndermeye çalışsa da bir işe yaramıyordu '38. sayfa' anında kitabı Hanji'den aldı. "Yine aynısı oldu, bana seslendi." Hanji hemen yanına gitti. Kitabı masaya koydular, "Ne dedi peki?" Freya 38. sayfayı açarken cevapladı, "38. sayfa"
○○○
Sonunda ne olduğumuzu öğreneceğiz, şükür elhamdülillah🤲
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Freya Meri A Legend | ATTACK ON TITAN
Fanfic"Sen canavarsın! Benim kızım olamazsın." dedi korkmuş kızın annesi. O daha 11 yaşındaydı ne anlayabilirdi ki bu cümlelerden? Hem duvarlar daha yeni yıkılmıştı. Panik halindeydi ikisi de, bu yüzdendir diye düşündü küçük kız. Annesi ondan uzaklaşmasın...