27

147 10 8
                                    

"Bizim için Maria Duvarını alın!"

"İnsanlığın geleceği sizin ellerinizde!"

Yukarı çıkarken aşağıda kalan küçük insanlara baktım. Hepsi bir ağızdan bağırıp bize destek oluyorlardı. Yukarı çıktığımızda sıraya geçtim, yanımda Jean, Sasha ve Connie vardı. Biraz eğilerek konuştum, "Ne zamandan beri bu kadar destekçimiz vardı?" Ama üçü de sanki benim konuşmamı beklerlermiş gibi bağırmaya başlamışlardı. Kulak çınlatan seslerinden dolayı yüzümü buruşturarak önüme döndüm.

Diğer yanımda duran Komutan Erwin bana hitaben konuştu, "Bildiğim kadarıyla bu bir ilk." Yüzünden ne kadar şaşkın olduğu okunuyordu. Bir anda kimsenin beklemeyeceği bir hareket yaptı, "HOOOOOOOOOOO!!" Komutanın bağırması ile halk daha çok heyecanlanmıştı.

"Maria Duvarını geri alma operasyonu başlıyor!" işte kalbimi küt küt attıran cümleydi bu. "İleri!"

.

Herkesin aklında tek bir düşünce vardı büyük ihtimal. Maria Duvarını gerçekten de geri alabilecek miydik? Çünkü bizden her zaman bir adım önde düşmanlarımız vardı. İçimdeki bu titan bana yardım etseydi eğer, durumu eşitlemiş olabilirdik.

Güneş doğmak üzereydi ama biz daha Shiganshina bölgesine ulaşamamıştık. Arkadaki sesler ile oraya döndüm, "Işıklarınızı atların ayaklarına tutun." Eren'in atı birilerine çarpmıştı galiba. Önüme dönüp gözlerimi dört açtım. Olası her şeye hazır olmalıydık, sonuçta her şeyin başladığı o şehire gidiyorduk. "Freya." ismimi anan Connie'ye döndüm yavaşça, tam cevap vericekken Jean benim yerime konuştu. "Aptal, ismiyle seslenmesene."

"Ah, pardon unuttum."

"Ne diyecektin?" Connie geri bana dönüp birazcık daha yaklaştı. "Hiçbir şey hissediyor musun? Maria Duvarını alabilecek miyiz?" Derin bir nefes alıp düşündüm. Emin değildim, içimde bir his vardı ama tam kestiremiyordum. Herkes Connie'nin sorduğu soruyu duymuş ve buraya bakmıştı, benim cevabımı bekliyorlardı. "Hissettiğim şey kesinlikle iyi bir şey değil, bunu söyleyebilirim." Soluma baktığımda karşılaştığım şey ile hemen kılıçlarımı çıkardım, "Burada bir titan var!" Herkes sesime gelirken ona daha yakından baktığımızda geceleri hareket edemeyen titanlardan biri olduğunu anlamıştık. Bunu fark etmemiz için bile bu kadar yakına gelmemiz gerekiyordu cidden. Eren sanki düşüncelerimi okumuş gibi konuşmaya başladı, "Şuradaki titanı bile keşfedebilmemiz için dibine kadar girmemiz gerekti." Hanji de onu onayladı. Hanji her zamanki gibi bir titan ele geçirmek hakkında konuşurken yan tarafımdaki ışığın titrediğini görmüştüm.

Sağıma baktığımda bunun sebebi Eren'den başka biri değildi. Titriyordu, korkuyor muydu yoksa? "Eren?" ona seslenmemle bana baksa da titremeye devam ediyordu, titretecek kadar bir soğuk da yoktu. "Sorun ne? Korkuyor musun?" sadece bir saniyeliğine titremesinin geçtiğini görmüştüm, tabii ona 'korkuyor musun' demiştim. Anlık bir şok geçirmiş olmalı.

"Ne korkması be? Korkmuyorum!" Ona inanmadığımı belli eder bir tavırla konuştum, "Yalan söyleme titrediğini beş kilometre öteden bile görebilirim." Konuştuğumuzu duyan kişiler bu tarafa bakmıştı, buna Armin ve Mikasa da dahil. "Üşüyorum çünkü, ellerim çok soğuk." Bu kadar inatçı olmasına inanamayarak, aslında inanarak, güldüm.

"Neden itiraz ediyorsun ki? Ben de korkuyorum, görünüşe bakılırsa Armin de korkuyor." deyip Armin'in tuttuğu lambayı gösterdim. Tir tir titriyordu. "Korkmaktan utanmamalısın, sonuçta bizi insan yapan şey bu." Tiremesi durmuştu, merakla beni dinliyordu. "Hem, her ne kadar egonu tatmin edecek olsam da şu an, bence sen yeterince cesur birisin." Utandığını çıkardığı sesten anlamıştım, buna takılmayarak devam ettim. "O gün, Armin'i titanın ağzından çıkarman mesela... Bu herkesin yapacağı bir şey değil. Senin yerinde başkası olsaydı o sırada arkasına bile bakmadan kaçardı. Ama sen, onun yerini almaya hazırdın." Bir süre konuşmadı, bir şey demesini beklemiyordum zaten o yüzden üstünde durmadım. "Çünkü.." diye başladı.

"Çünkü benim hiçbir şeyim yokken o yanıma bir kitapla geldi, bana duvarların ötesindeki dünyayı anlattı." Armin de o günü hatırlamışa benziyordu, o da pür dikkat Eren'i dinliyordu. Sonuçta onun da merak ettiği bir şeydi bu. "Okyanustan, kumla kaplı yerlerden... Armin bana bunları anlatırken gözlerini gördüm. Her şeyi açıklıyordu. Ben o zamana kadar dış dünyayı hiç merak etmemiştim, aklımın ucundan bile geçmemişti. Bu yüzden senin yerine geçmeye hazırdım Armin." son cümlesinde Armin'e baktı. "Yaşamayı benden daha çok hak ediyordun." Tekrar bana baktı. "İşte ben o zaman fark ettim ki, özgür değildim. Bir kafese hapsolmuş kuştan bir farkım yoktu. Eğer tüm bunlar benim özgürlüğümü almam içinse bunu nasıl durdurabilirim, bu güç benden nasıl çıkabilir?" Feneri tuttuğu eline baktım, titremiyordu. Gözlerim onun yeşil gözleri ile buluşunca gülümsedi, ilginçtir ki onun gülümsemesi ile ben de gülümsedim. "Teşekkür ederim, daha iyiyim." Bir şey demeden kafamı eğdim sadece.

"Bayırları görüyorum!" Hanji'nin bağırması ile ikimiz de bir anda ciddileşmiştik. Aklıma gelen anılarım ile başıma feci bir ağrı girdi. Burda bir hayatım bitmişti ve aynı zamanda bitmesiyle yenisi başlamıştı. Annemin bana söylediği son sözleri hala kulağımdaydı, tınısına kadar hatırlıyordum. Gelen anlık titreme ile elim boşalmıştı, fener tam düşecekti ki son anda tutmayı becerdim. Eren, benim ona sorduğum soruyu bu sefer bana yöneltmişti. "Sorun ne?" Ağzımdan nefes verip dik durmaya çalıştım. "Sadece tatsız birkaç anı." Kimseye anlatmamıştım bunu, bilmelerine de gerek yoktu. Jean birkaç kez sorsa da dememiştim ama işin ucundan da kalabileceğimi sanmıyorum çünkü Jean istediğini alır, bunu biliyorum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 02, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Freya Meri A Legend | ATTACK ON TITANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin