"Eren bak ne yaptığından emin misin?" dedim kaygıyla Eren'e bakarken. Birazdan saçımı kesecekti ama ona bir türlü güvenememiştim bu konuda, "Tanrı aşkına Freya! Hareket etmeyi kes de doğru düzgün yapayım." evet Eren'i de bıktırmıştım, bence şimdiden pişman olmuştu. "Başlıyorum." dedi elindeki makası gösterip. Derin bir nefes alıp verdim ve kafamı salladım başlaması için. Saçım ıslaktı ve gömleğimin her tarafını da ıslatmıştı, bundan biraz da olsa utansam bile Eren takmazdı. Değil mi?
Arkadan gelen makas seslerini duyabiliyordum. Olan olmuştu artık, onu durduramazdım. Sadece sabredip beklemeye konuldum. Sonucu gerçekten de merak ediyordum. "Saçların gerçekten de çok güzelmiş." sallanan bacağımı durdurup gülümsemeye çalıştım, "Evet, kendilerini çok severdim." Eren işine iyice odaklanmıştı ki cevap verememişti. Bu iyi bir şeydir diye umuyorum. "Jean ile aranızda bir şey mi var?" gelen soru ile kaşlarımı çattım, yanlış bir şey demek istemediğimden temkinli yaklaştım. "Bir şey derken?"
"Yani... çıkıyor musunuz anlamında sordum. Siz ikiniz baya yakınsınız da." herkesin böyle düşünmesini ne tetiklemişti bu kadar? Karşıma çıkan herkes 'aa siz Jean ile sevgili misiniz?' diye soruyordu. "Hayır, hayır, hayır." dedim hızlıca. Cidden de bıkmıştım şu varsayımdan, çıksam da boşa gitmese diyordum artık. "Jean benim cidden değer verdiğim bir arkadaşım, her ne kadar şu an konuşmuyor olsak da onu gerçekten seviyorum."
"O at kafalının neyini seviyorsun be!?" gülmeden edememiştim doğrusu, "At kafa!? Cidden mi?" dedim gülmeye devam ederken. Eren ise omuzlarımdan tutup gülmekten titreyen vücudumu durdurdu. "Dur, hareket edersem kaçırırım. Sonra sen yakarsın beni." dediklerinin doğruluğu ile gülmeyi bıraktım. "Kaptan gelmeden bir an önce bitir şu işi, yerler saçlarla dolmuştur kesin." dememle hareketliliğin durduğunu hissettim, ayna da yoktu ki ne yaptığını göreyim. "Eren?" boğazını temizleyip konuştu, "Evet planın bu kısmını düşünmemiştim." alnıma koca bir şaplak atacaktım neredeyse. Evet, koca ve şaplak. Tabii çok sevgili Erenimiz hareket etmemi istemediği için bir şey yapmadım, "O zaman hızlıca bitir de temizlemene yardım edeyim."
"Tamammm..."
○○○
"Eren!" aynada uzun süre kendime baktıktan sonra ona bu şekilde seslenmem onu korkutmuş olacak ki yüzünde 'valla özür dilerim, bak bir daha olmaz' ifadesi vardı, "Evet..?" gülümseyerek arkadan bana bakan çocuğa döndüm, "Çok güzel olmuş! Teşekkür ederim." doğrusu ben bile bu kadar güzel olacağını beklemiyordum. Bu yüzden tepkime de yansımıştı ve fazla heyecanlanmıştım. "Dur bekle, ilk önce şu saçları toplayalım da sonra sana bedelimi vereceğim." süpürgelerden birini alıp diğerini Eren'e atmıştım, şükürler olsun ki refleksi var diye düşünürken bir yandan da artık olmayan saçlarımı temizliyordum. Saçlarımı hala hafif demliydi, gömleğim de ıslak olduğundan ceketi geçirmiştim üstüme.
Temizleme işi bittikten sonra ellerimi belime koyup gülümsedim, "Ne yalan söyleyeyim, ilk önce ödüm patlamıştı kötü olacak diye ama yanılmışım bundan dolayı özür dilerim. Ve teşekkür ederim." Eren başını eğse bile kızaran yanaklarını görebiliyordum, çaktırmamaya çalıştım. "Ee... bedelimi ödeyeyim o zaman." deyip bir adım atmıştım ki içeri Armin gelmişti, "Eren, gelmen gereki-" beni görünce normal olarak şaşırmıştı, "Freya senin ne işin va-" derken saçlarımı da fark edince anlamış oldu, "Aa... Saçların çok güzel olmuş Freya." gülümseyip karşıladım ben de, "Teşekkür ederim."
"Ah seni de burada yakalamışken senin de gelmen gerek Freya." tokamı masanın üstünden alıp çıkmıştım, gerçi kullanmama gerek kalmayacak zaten.
○○○
"Saçın nerede!?" kulağımı çınlatan o tanıdık sesi duyunca arkamı döndüm, "Sorun ne Jean?" dedim bıkkınlıkla. "Sorun saçın, neden kestin? Saçını sevdiğini sanmıştım." Jean"ın yanıma gelmesini beklerken konuştum, "Seferler sırasında zorlanmaya başlamıştım ben de kestirdim."
"Kime?" salak ben... Keşke kestim deseydim!
Bence de.
"Eren..." dedim fısıltıyla. Tabii ki de duymamıştı, yeniden sordu. "Dedim ya,"
"Eren." dedim yine aynı şekilde. Jean da bıkmış olacak ki sesli bir nefes verdi, "Neyse, her ne kadar anlamasam da bunu boşveriyorum." salak olması genelde işime yarıyordu, ne yalan söyleyeyim. "Saçın güzel olmuş bu arada. Ve ben geçen dediklerimden dolayı özür dilerim, neden dediğimi de anlayamıyorum bir türlü." bunu beklediğimden yüzüme bir gülümseme kondurdum, "Teşekkürler ve önemli değil."
Yemekhaneye yavaş adımlarla ilerlerken arkadan, "Jean'ın yanındaki kim?" gibi sesleri çok net duyabiliyordum. Hızla arkamı dönüp kendi 'fısıldaşan' ikiliye bağırdım. "Benim ben! Saçımı kesince o kadar mı değiştim ya!" diye sitem ettim. Sasha ve Connie koşar adımlarla yanımıza geldiğinde ikisi Jean ve benim arama girdi. "Saçın çok güzel olmuş Freyaaa." dedi Sasha koluma yapışırken, "Sağ ol bebeğim."
"Emmm.. Ben kesmediğime göre sen kesmişsindir diyeceğim ama beceremezsin. Yani..." cümlenin nasıl biteceğini anladığımda Jean'a baktım, o da bana bakıyordu. "Eren mi kesti?" 'evet' anlamında başımı salladım sadece. Zeki olacak zamanı bulmuştu cidden! Sasha saçımı ne kadar güzel kestiği ile ilgili Eren'i överken Jean'ın sinirlendiğini görebiliyordum. Bu konuda bir şey yapmaya hiç mecalim yok ne diyeyim. Ne yapacaktım? Jean'a mı kestirecektim? Tabii canım, ortalıkta saman gibi dolaşırdım hiç sıkıntı değil.
Yemekhaneye girdiğimizde bizim gibi bitkin duran çocukların yemek aldıklarını gördüm. Eren, Armin ve Mikasa oturmuştu. Yemeğimi alıp boş olan yere, Eren'in yanına, oturdum. Karşımda ise Armin vardı. "Saçını kesmişsin?" daha çok neden böyle bir şey yaptığımı anlamaya çalışırcasına sormuştu bunu. Ben de gülümseyip Mikasa'ya döndüm, bir şey diyeceğim sırada kendini olaya katmazsa kuduran Eren söz aldı, "Ben kestim! Nasıl olmuş?" Eren'in bu hallerine gülümseyip geçtim sadece, en son Mikasa'nın güzel olmuş diyişini duymuştum.
Keşif Birliğine transfer edilen askerlere baktım uzunca, fazla umut dolulardı. Kazanabileceğimiz hakkında bir şeyler söylüyorlardı, belki kazanabilirdik ama böyle titanların karşısında insan ırkının bir şansı yoktu. Bir de şu Canavar Dev vardı, insanları titana dönüştüren şeyin o olduğunu düşünmüştüm hep. Bir anda ortaya çıkması ve Connie'nin köyündeki olaylar bunu açıklardı. Reiner ve Bertholdt'a yardım eden kişi olmalılardı.
"Eski Garnizon o kadar mı güvenilmez?" Sağ tarafımdan gelen ses ile oraya döndüm, gelmiş bir çocuk başımda dikilmiş konuşuyordu. "Sonuçta biz de sizin gibi 104. Acemi Birliğinden mezun olduk."
"Peki neden şu an katıldın?" dedim bir elimi çenemin altına koyarken. "Birlikler asker yetersizliğinden kendi birliklerine askerler almıyorlar mı? Çok yakında Maria Duvarını geri alacağız! Bu insan ırkının geri dönüşü, askerler toplanıyor!" biraz bekledi ve devam etti, "Sadece siz değil... Şu an herkes böyle hissediyor." kaşımı kaldırarak ona baktım. Benim yerime Jean cevap verdi, "Öyle mi?"
"Ne o? Çok güçlü gaziler gibi davranıyorsun." hepimize teker teker baktı, en son bende durdu gözleri. "Cidden çok değiştiniz, gözlerinizdeki o bakış..." acıyla tebessüm ederek önüme döndüm, "Ne oldu..?"
"Cidden bilmek ister misin?" bana yüzünde donan gülümsemesi ile baktı, bu bile beni iğrendirmişti. "Yoldaşlarımızın gözlerimizin önünde nasıl yendiğini ya da ihanete uğrayışımızı? Buraya transfer olarak size iyi yaptığınızı söyleyemeyeceğiz fakat hoş geldiniz. Günler sonra yaşanacak olan cehennemden önce keyfini çıkarın."
○○○
SACLAR GITTI
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Freya Meri A Legend | ATTACK ON TITAN
Fanfiction"Sen canavarsın! Benim kızım olamazsın." dedi korkmuş kızın annesi. O daha 11 yaşındaydı ne anlayabilirdi ki bu cümlelerden? Hem duvarlar daha yeni yıkılmıştı. Panik halindeydi ikisi de, bu yüzdendir diye düşündü küçük kız. Annesi ondan uzaklaşmasın...