"Çabuk olun önce yaralılar!" sonunda gelebilmişlerdi surlara. Fazlasıyla ölü ve yaralı vardı. Gittiklerinde bunun 6 katı falanlar idi ama şimdi neredeyse kimse kalmamıştı. 104. acemi birliğinin hepsi vardı ama Keşif Lejyonunun en tecrübeli askerleri bile can vermişlerdi. Jean uyanmış ve kanayan burnuna bir peçete tıkıyordu. Freya'nın hala bilinci kapalıydı ve sedyeye yatırılmıştı. İki kere üst üste dikişleri açıldığından büyük hasar almıştı, sonuç olarak da günlerdir beklemekten çekemediği o uykudaydı. Ama bu o kadar da uzun sürmedi, Freya yavaşça gözlerini açtığında yanında Eren de vardı. "Eren?" dedi. Kurumuş boğazından dolayı sesi çok iyi çıkmamıştı, boğazını temizledi. "Freya, uyanmışsın. Dikişlerin atılmış bu arada." genç kız gözlerini devirdi. Kaçıncıydı bu cidden? Yara almadığı gün olmaz olmuştu artık. Kendine dikkat etmiyormuş gibi gelmişti ona. "Üzgünüm... ben yine yakalandım ve bunun yüzünden kaç kişi öldü?" Freya'nın yerine Jean cevap verdi, "Buradan yola çıktığımızda Sabit Birliklerde yaklaşık 100 kişi kadar vardı, ne yazık ki çoğu titanlar tarafından yendi. Onlar dışında kalanlar için bir şey diyemiyorum. Şu anda duvarın üzerinde yaklaşık 40 kişi var. Bunların arasında da ancak yarısı ayakta durabilir ve yürüyebilir durumda. Bundan sonra halimiz ne olacak acaba?" Freya göğe baktı ve seslice nefesini verdi. Yine ve yine bir görevin ardından bu kadar kayıp verilmişti. İnsanlığın bir şansı var mıydı? Bundan bile emin olamıyordu artık.
"En azından geri dönerken kayıp vermedik, tüm titanlar bizi umursamayıp Reiner'ın peşinden gitti. İlgiyi Zırhlı Titana yoğunlaştıran sendin değil mi?" Freya öğrendikleri ile ağzını kapatamamıştı, "Aynı Annie'nin kendisi için yaptığı gibi. Bunu tekrar yapabilirsin, değil mi?" umutla sordu Freya. "Ben, ben bilmiyorum..." Eren kafası karışmış bir şekilde yerde oturan kıza baktı. "Bu doğruysa neler yapabileceğini bir düşün Eren! Ama bir sorum var, bu bir duruma özel olarak mı yaşandı? Duygusal ya da başka bir şey, fark etmez." Freya'nın sorusu ile düşündü biraz, sonra konuşmaya başladı, "Sanırım... hatta, evet eminim. O sırada, tanıdığımız biri..." devam edemedi Eren. "Anlıyorum. Siz ne anladınız bilmiyorum ama benim anladığım Eren'in bunu her koşulda, kendi isteği ile yapamadığı."
"Biliyorum, bu bulunması zor bir konum ama seni geri alabilmek için Komutanın kolu yendi, Mikasa'nın kaburgaları mahvoldu, Freya yine aynı yerinden zarar aldı artı o senin tanıdığın yaşlı adam ve askerlerin çoğu yendi. Bu fedakarlıklara değiyor musun peki..? Bunu bilmiyorum." Jean ciddi ifadesini takınarak konuşmuştu. Freya onu bu kadar ciddi görmeye alışık değildi, uzun zamandır arkadaşlardı ama olması gerektiği zamanda bile bu denli ciddi olmazdı. "Ha... Keşif Lejyonuna girdiğimizden beri pek bir vaaz verme meraklısı oldun, ha?" dedi Eren. "Şaka yapmayı kes. Şimdi konuşurken tümden kararsız olan sen değil miydin?"
"Senin birden böyle ciddileşmen çok garip geliyor Jean." dedi Connie. Armin de diğer taraftan ekledi, "Özellikle de bu kötücül suratı hala yüzündeyken..." Freya nazikçe kıkırdayıp ekledi, "Şu ifadeyi suratından kaldırsan daha ikna edici olabilirsin Jean bak." doğrulup ayağa kalktı ve Eren'in yanına geçti. Jean kollarını birleştirip başladı kendini övmeye, "Hadi ama çocuklar, sevgili Mikasa-chan'ı cesurca kurtaran da benim değil mi?" 'sevgili Mikasa-chan!?' "Yalnız orada ben de vardım, hani-" cümlesini tamamlayamadan Jean onu Eren'in yanından alıp susturmak adına kolunu cimcikledi. Freya gelen mesajı anladığında gözlerini devirdi tıpkı bir dramatik kraliçe gibi. "Teşekkür Jean!" hepsi birlikte Eren'in bin yılın başında kurabileceği cümleyi duymasıyla şaşkınca ona baktı. "Senin sayende artık kararsız kalmamam gerektiğini fark ettim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Freya Meri A Legend | ATTACK ON TITAN
Hayran Kurgu"Sen canavarsın! Benim kızım olamazsın." dedi korkmuş kızın annesi. O daha 11 yaşındaydı ne anlayabilirdi ki bu cümlelerden? Hem duvarlar daha yeni yıkılmıştı. Panik halindeydi ikisi de, bu yüzdendir diye düşündü küçük kız. Annesi ondan uzaklaşmasın...