|27|

892 69 6
                                    










Bacaklarım ağrıdığı için çökmüş, ellerimi ceplerimden çıkarmadan kaldırım taşları arasından fırlamış yabani çiçeklere bakıyordum. Dokunma isteğiyle dolup taştığım vakit yalnızca bakmakla yetinmeyip işaret parmağımın ucuyla tepesini de dürttüm. İncecik tüyleriyle yumuşacık hissettiren Karahindiba en sevdiğim çiçekler arasında yer alıyordu.

Ailecek gittiğimiz pikniklerde, okulla katıldığım doğa gezilerinde yeşillik arasından seçip kopardığım yegane bitkiydi. Bana göre çiçekler göze hitap ettiği sürece yeterliydi, koparılıp öldükten sonra bile saklanmasında bir mana yoktu. Tabii o çiçek özel biri tarafından verilmediyse.

Evimdeki kavanozda duran şimdiye kurumuş Kadife çiçeklerini düşündüm, Fasih bir ara çiçeğin faydalarından bahsetmeseydi onları çoktan atmış olurdum. Kaynar suyla birlikte içilebilen bir bitkiydi, çayının ise arı ve böcek sokmalarında ağrıyı direkt kesebilmek gibi bir özelliği vardı. Sağlıklı olmasının dışında bunun bana nasıl bir fayda sağlayacağını sorduğumda gülmüş ve tadının fena olmadığını söylemekle kalmıştı. Gerçekten şaka mı yapıyordu yoksa ciddi miydi emin olamasam da çay yapıp içecek kadar boş vakit bulamamıştım henüz. Daha sonraları merakıma engel olamayıp internetten çiçeğin anlamına da bakmıştım.

İlkbaharda ekilen bu tohumlu bitkinin, 'Kutsal Sevgi ' anlamına gelip sevilen kişiye hediye edildiğini okumuştum. O andan itibaren çiçeğe bambaşka bir gözle baktığımı itiraf etmeliyim, böyle romantik bir tarafımın olduğunu yeni yeni fark ediyordum.

Çok önce okuduğum bir kitap sayesinde, sevgi dilimin 'Onay Sözleri' olduğunu öğrenmiştim. Benim için birinin davranışları kadar sözleri de önem teşkil ediyordu. Aynı şekilde, verilen değerin sözcüklerle ifade edildiği bir evden geliyordum ve bu sebeple şu ana kadar başka türlü bir ilgiye ihtiyaç ya da eğilim hiç göstermemiştim.

Şaşkınlığımın nedeni Fasih'den gelen ufak jestlerin, söze döktüğü itiraf kadar hoşuma gidiyor olmasıydı. Daha önce var olduğunu bilmediğim bir ben, yaptığı her nazik harekette yerinden kalkıp ellerini çırpıyor, göğsümün içinde boydan boya koşup kahkahalar atıyordu. Kıpır kıpır bir duyguydu bu. Ve halim resim öğretmeninden iltifat alan sessiz, çizim yapmaktan hoşlanan bir çocuğun sevinci gibiydi.

Öyle iyi vakit geçiriyorduk ki bazen bir şeylerin yanlış olabileceğinden korkuyordum. Birincisi, tüm sevgililer bizim gibi miydi emin değilim fakat birbirimizi kısıtlamak gibi bir yola hiç başvurmamıştık. Bilmem hangi saatte neredeydin, neden aradığımda telefonuna bakmadın, mesajlarıma ayrıntılı cevap vermelisin şeklinde baskıcı davranışlarda ne o ne de ben hiç bulunmamıştık. Sadece, belki ara sıra şu ''Okyanus'' kişisi yüzünden biraz haset davranıyor olabilirdim.

İkincisi, ilişkimiz minimum temas ve çokça konuşma üzerinden ilerliyordu. Görüştüğümüzde bahsettiğimiz konuların derin olması, ciddi şeyler hakkında fikir yürütmeyi sevdiğim için beklentilerimi karşılıyordu. Özellikle yemek yiyerek yaptığımız sohbetlerde, tüm dünyası benmişim gibi davrandığında ona karşı bir çeşit bağımlılık geliştirmeye başladığımı seziyordum.

Bu endişe vericiydi.

Sigara kullanan babam hayatım boyunca hiçbir bağımlılığa sahip olmamam için tembihleyip durmuştu beni. Bu yüzden daha önce hiç sahip olmasam da, bağlılığa karşı aldığım gard öngörülebilirdi.

Ajtó |boyxboy|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin