|12|

2K 154 27
                                    










Akan burnumu hoyratça peçeteye silerken sinirliydim.

Arkadaşımın benden yana köpek bakışlarını kâle almıyor, yalnızca önümdeki televizyonda peydahlanan aksiyon sahnelerini kayıtsızca izliyordum.

''Abi ya, kaç kere daha üzgün olduğumu söylemem gerekiyor?'' diye masumiyetinde ayak diredi Bora.

Uzatışım sinirini bozmuş olmalıydı fakat siniri bozulan asıl kişi bendim. Eşek herif, benim için endişelenip Fasih'e pek güvenmediğini söyledikten birkaç gün sonra resmen fırlatıp atmıştı beni onun kucağına. Hesap sormaya kalktığımda da 'Enişteye sözümüz geçmiyorki yeğen.' diye pişkince cevaplamıştı beni.

Sorumsuzluğunu irdeleyerek tekrar sinirlenmek yerine iç geçirerek sakinleştim. Bu kadar azardan sonra dersini çıkardığını düşünmek istiyordum.

''Tamam, yeter bu kadar.'' dedim bitirdiğimi belirterek. Derin bir nefes verip manevi bir yükten kurtulmuş gibi gevşedi koltukta, elimdeki buruş buruş peçeteye bir göz atıp yanındaki komodinden iki yaprak aldı ve bana uzattı.

Akın'ın Bekarlığa Veda Partisi'ndeki savunmasız halimden yararlanan mikroplardan şifayı kapmıştım. Grip semptomları Fasih'ten ayrılıp evime geçtiğimde boy göstermişti.

Hem azar kaymak, hem de hasta olduğumda yalnız olmamak için Bora'yı çağırmıştım. Sağ olsun, 'Meşgulüm.' bile demeden koşa koşa gelmişti yanıma.

Cidden koşarak gelmişti.

Gece yatısına kalacağı için kucağına doldurduğu cipslerle kapıma dayandığında ve acelesinin benim için değil de hemencecik cips yemek için olduğunu anladığımda hayal kırıklığına uğramamıştım tabi. O Bora'ydı, bazı tavırları sorgulama kaldırmıyordu.

Pencereye bir bakış atıp parçalı bulutlu havayı süzdüm. Fasih'in teklifini kabul ettiğimden beri iki koca gün geçmişti, bu süre zarfında günaydınlaşmalar hariç pek mesajlaşmamıştık.

Yarı ciddi-yarı dalgacı geçen konuşmamızdan sonra ona bir fırsat vermeye karar vermiştim. Artık davranışlarını tuhaf olarak adlandırmamaya çalışacak, istemedikçe beni bir şeylere zorlamayacağını kabul edecektim. O benim güvenimi kazanmak için gayret ederken ben de onu tanımaya başlayacak, böylece zamanla aramızda yeşerecek olan bağın ilk tohumlarını ekecektim.

Yani planım buydu, beklenmedik şeylere pek hazırlıklı olduğum söylenemezdi. Yine de bekleyip görecektik geleceğin ne getireceğini.

Kabarık saçlarını kaşıyan Bora'ya verdim dikkatimi. Onun varlığıyla sabahtan beri biran bile bunaltıcı olmamıştı ev, evet ancak normalden farklı davrandığını fark etmiştim. Gergince tırnaklarını kemiriyor ve bir şey söylemek için an kolluyordu, tam fırsat yakaladığında ise tereddütü yüzünden kendini geri çekiyordu. Çekindiği şeyin ben mi yoksa söyleyeceği şey mi olduğundan emin olamıyordum, bu yüzden tırnak kenarlarını kanatmasına ve bu gizemi daha fazla sürdürmesine izin vermemeyi seçtim. Arkadaşımın ekrana dalan siyahımsı gözlerinin önünde elimi sallayarak bana dönmesini sağladım.

''Ne karın ağrın var senin?'' diye sordum şüpheci bir üslupla.

''Yarım saat önce yediğim peynirli cips biraz ağrı yağmıştı, bilmene vallahi şaşırdım bro.'' dedi sırıtarak. Şakacı ifadesi altındaki korkuyu görmüştüm, benden saklanamazdı. Çekincesinin ben olduğunu şıp diye anladım.

Ajtó |boyxboy|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin