|33|

708 61 2
                                    








Saniye, çerçevenin içerisinde yorulmadan daireler çiziyordu. Yelkovan ona kıyasla daha yavaştı. Önüne kattığı dakikaları deviriyor, dakikalar birikerek bir saatte toplanıyordu. 

Akrep ise bağımlıydı. Mahzun halde, yelkovan ve saniye çubuğuna göre hareket etmek zorundaydı. İstediği sayıyı gösteremezdi, ya da aceleci ikiliden öteye geçemezdi ama işini her zaman layığıyla yapardı.

Saat bu üçlüden birini kaybettiği takdirde saniyelik rekorlar yapılamaz, günün gidişatı için dakikalar hesaplanamazdı. Yalnızca hepsi rollerini iyi bildiğinden, akış; hata yapmadan devam etmekteydi. Uzun lafın kısası, saat sorunsuzca gece yarısına geliyordu.

Siyah arabasının içinden, ışığın vurduğu asfaltı devamlı olarak kontrol eden adam planlar yapıyordu. O, saat çerçevesinin içindeki bilinçsiz bir çubuk değildi. Tıpkı diğer herkes gibi, aynı anda pek çok şey yapabilmek kabiliyeti ile doğmuştu. Şu anda da olduğu gibi; nereye gitmeleri gerektiğini düşünebilir, aracın hızına dikkat edebilir, arka koltukta öğüren Bora'ya su uzatabilir ve yanında titreyen Onat'a örtü örtebilirdi.

Fasih saatin muntazam çubukları ikiyi gösterirken yorucu bir gün geçirdiğini düşünüyordu. Yatağına girmek için hevesli, ertesi gün için sabırlıydı fakat zamansız gelen bir arama, meşguliyetini tümden unutmasına vesile olmuştu. Apar topar arabasına atlayıp onları eve bırakmak... İşte bir kez daha düzeni kırılmıştı.

Bu açıkça söylenebilirdi ki, Fasih pek az düzeninden cayardı. İşi, ilişkileri ve hayatı metodik bir ilerleyiş olmadan (tıpkı çubukları eksik bir saat gibi) sekteye uğrar, kaosun o rahat kucağına düşüverirdi.

Onun için ilişki uğruna bir şeylerden feragat etmek, büyük bir mesele değildi çünkü şu ana kadar çıktığı insanların hep basit istekleri olmuştu. Para, zevk verecek bir beden ve pürüzsüz bir kişilik.

Fakat kendini direksiyon başında, nereden geldiği belirsiz bir korkuyla karanlığa doğru sürerken bulduğunda, bunun önceki deneyimlerinden çok farklı olacağını biliyordu.

Onat'ı şişmiş ve kızarmış bir yanakla, sokağın ortasında dağılmış bir halde bulunca gerçekten korkmuştu. Gece gece oynatılan, onu tanıyanların gözlerine inanamayacağı bir sahneydi. Umarsızlıkta ün yapmış bu ciddi adamın kendisinden yaşça küçük biri yüzünden eli ayağına dolanması, normal olamazdı! Belki de içeceğine bir şey atılmıştı, ya da uyku mahmurluğundan mantıklı düşünemiyordu.

Tabii ki cevap bunlardan hiçbiri değildi.

Direksiyonu tek eline alıp gencin üzerinden kaymış örtüyü düzeltirken, her şey apaçık ortadaydı aslında. İnsanlar buna 'sevmek' diyorlardı, hayatının durağanlığından çıkacak kadar çok sevmek.

Ne kadar olmuştu genç adamla tanışalı? Bir ay? İki? Bir insanın başka bir insanı sevmesi için kaç gün gerekliydi?

İlk karşılaştıkları anı düşünüyordu, Onat güçlüydü. Eleştiriye müsait ama kendi içerisinde doğru. Çizdiği sınırlardan geçmesi zor ama sevilmeye değer. Fasih'in yıllardır kimseye yüklemediği daha bir sürü nitelik...

''Ayh!'' diye bir nida koptu arkadan.

''Ne oldu Bora?''

''Su döktümm.''

Ajtó |boyxboy|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin