YARENİN GÖZÜNDEN..........
Gecenin bi yarısı acı acı çalan telefon yataktan sıçrayarak kalkmama neden oldu. zaten son bir haftadır sürekli diken üstündeyiz. nehirin sancıları sıklaştığı için uyur ile uyanık arasında geçiyor gecelerimiz. bende dün gece yanındaydım ama bu gece üç günlük uykusuzluğa yenik düşüp eve gelmek zorunda kaldım. keşke gelmeseydim. aklımdaki bu düşüncelerle telefondaki ayaz yazısını görmem korkumu dahada şiddetlendirdi. telefonu açıp hemen kulağıma götürdüm.
- a-alo ayaz, bir sorun yok değil mi ?
- yaren bu seferki ciddi. doğuma alıyorlar. ( ayaz )
- tamam hemen geliyoruz.
telefonu hızla kapatıp uyanmış hatta çoktan giyinmeye başlayan olcaya katılıp bende üzerime bir eşofman geçirip olcayın arkasından dışarı fırladım. telefondaki konuşmamdan anlamıştı artık zamanın geldiğini. arabaya atlayıp hızla nehirin kaldığı hastaneye doğru yola koyulduk. yoldaki beyaz şeritleri gördükçe aklıma son yıllarımız geliyor. nede çabuk geçti. deniz ve toprağın ikizleri ateş ve suyun doğumu, ayaz ve nehirin okullarını bitirip evlenişi, bizim olcayla evlenmemiz, nehrin iki kez düşük yapışı ve son hamile kalışında da bütün risklere rağmen bebeğini doğurmak istemesi.... sanırım sizlere bir özet geçmeliyim; evet. deniz ve toprağın ikizleri son derece sağlıklı bir şekilde dünyaya geldiler. ama nehir ile işbirliği yapıp deniz ve toprağa az çektirmediler...... nehir yeğenlerini hakkını vererek abisine karşı çok iyi kullandı. nehirin o mutlu halleri gözümün önüne geldikçe gülümserim hala.....okulu bitirdikten bir yıl sonra, ayazın her zamanki romantik tavırları eşliğinde nehirin, ayazın evlenme teklifine evet demesiyle birliktede bir curcuna başladı. tabi okulda geçen dört yıl her ikisi içinde efsane olmuştu. ayazın internetteki sayfasına olan yoğunluğun artışı, hayran kitlesindeki muazzam yükseliş, nehirle olan birlikteliklerinin hayranları tarafından desteklenmesi ve bu durumda nehirin de son derece tanınan biri haline gelmesi,... kısacası tam da gözler önünde ve mutlu mesut herkesin imreneceği bir üniversite hayatı yaşamıştı bizimkiler. okul bittikten yaklaşık bir sene sonrada ayazın bizi toplamasıyla her şeyden haberdar olduk. nehire evlenme teklifi edecekti..... hep birlikte ayazın istediği gibi bir alan hazırlamak için kolları sıvamıştık. Ankara'nın en kalabalık meydanlarından birinde yayılıp ayazın topladığı arkadaşlarımızın hepsinin eline '' heykele git nehir !! '' yazan notlar vermiştik. nehirde alana yaklaşıp bu notları görünce heykele doğru yaklaşmıştı. dahada yaklaştığında artık ellerdeki notlarda '' artık gözlerini kapatmalısın.... '' yazıyordu. nehir küçük bi tereddütün ardından gözlerini kapatmıştı. güneş batmak üzere olduğu için hava kararmaya başlamıştı. nehir yaklaşık beş dakika boyunca öyle beklerken bizlerde meydandaki diğer insanlarla birlikte kararan havaya ayak uydurup el fenerlerimizi yakmıştık. el fenerlerini havaya doğru çevirip sağa sola oynatarak hoş bir görüntü yakalamıştık artık nehir sıkılıp gözlerini açtığında karşılaştığı görüntüyle ellerini ağzına kapatmış şaşkınca gökyüzüne bakıyordu. daha sonra hopörlörlerden duyulan müzikle heykele doğru dönmüştü. heykel çevresinde sıklaşan insanlar, ki bu insanlar nehir ve ayazın neredeyse bütün arkadaşları oluyor. yanlara doğru açılarak nehirin ayaza ulaşmasını sağlamışlardı. nehir şaşkın şaşkın ayazın yüzüne bakarken ayaz şarkıyı alandaki bütün arkadaşlarımızla birlikte söylemeye başlamıştı. onların ilk şarkısını, onları ayaz ve nehir yapan şarkıyı, sürgünü..... parçayı hep bir ağızdan söyledikten sonra ayaz nehire; ''benim bu hayatta yoldaşım, ilerde doğacak çocuklarımızın kahramanı, üzüldüğümde dertlerimi paylaşacağım, mutlu olduğumda sevincimi kutlayacağım, yeri geldiğinde tatlı tatlı atışacağım, sabahları öperek uyandıracağım, her anımı birlikte geçirceğim, yaşlandığımda benimle balık tutmaya gelip saatlerce beklerken başımın etini yiyecek insan, kısacası hayatımın anlamı olur musun ? '' deyince nehir ağlaya alaya evet diye bağırıp yüzüğü parmağına takar takmaz ayazın boynuna atlamıştı. sonrası dediğim gibi bir curcuna. kız isteme, nişan, düğün hazırlıkları, nikah alışverişi ve biiiir çok yorucu işle geçen üç ayın sonunda ayaz ve nehir rüya gibi bir düğünle evlenmişti.... nehir düğün mekanını da, evini de hayallerin ötesinde şekillendirmişti. aşk evliliği ve içmimarlık birleşince böyle oluyordu galiba.... düğünde şimdiye kadar tanıdığımız bütün arkadaşlarımız vardı. hatta yiğit bile... ayrıca yalnız bile değildi. altı aylık hamile eşiyle birlikte gelmişti. evet evlenmişti ve eşi de altı aylık hamileydi ve görünüşe göre eşini gerçekten seviyordu. bakışları; '' ben nehiri unutalı çok oldu. ben eşine aşık bir adamın. '' diye çığlıklar atıyordu. gece boyunca kimse oturmamıştı. oyunlar, danslar, kesilen pasta,.... tabi bununla doğru orantılı olarak üç gün boyuncada kimse kolunu dahi kaldıramamıştı. tabi bu biz düğün konukları için geçerliydi.... nehirler balayından döndükten sonra herşey dahada güzel ilerlemeye başlamıştı. hatta nehirlerin dönüşünden yaklaşık on ay sonra olcay da onunla olan ilk anımızı anımsatacak şekilde girdiğimiz bir markette beni zorla market arabasına bindirip markette arabayı bir yere doru sürdükten sonra mumlarla süslü bir alanda evlenme teklifi etmişti. evet dememin ardından olcaya güç bela sarılıp dakikalarca kahkaha atmıştım. tabi bizimkilerde duyduklarında kahkaha atarken az daha boğuluyolardı. düşünsenize; market arabasının içinde, mumlarla süslü bir reyonda evlenme teklifi almıştım. aradan geçen dört ayın sonunda artık bende evli bir kadındım. nehirler evleneli bir yıl olmuştu ve nehir sürekli artık bebek istediğini dile getiriyordu. evliliklerinin ikinci yılındaysa bekledikleri haberi almışlardı. nehir hamileydi fakat hamileliği çok riskliydi. yıllar önce geçirdiği kaza yüzünden hamile olması hem onu hemde bebeğin hayatını riske atıyordu ama nehir bebeği doğurmaya kararlıydı. son derece dikkatli gecen dört ayın sonunda nehir bebeğini düşürdü. sonrasında ağır bi depresyon süreci geçirmişti. hepimiz sürekli yanında olmaya çalışıyorduk. ayazın onu pamuklara sararak hayatına devam ettirdiği dört ay kül olmuştu. aradan geçen altı ay sonunda nehir tekrar hamile kalmıştı. herkes sevinçli olduğu kadar endişeliydi de. nehirin bir düşük daha yapma ihtimali herkesi korkutuyordu. ama korkunun ecele faydası yokmuş. nehir ikinci bebeğini de beş aylıkken kaybetti. ikinci bebeğini de kaybettikten sonra ağır bir şekilde depresyona girdi. artık eski nehir yoktu yanımızda. eskisi gibi gülmüyor, ayaza canlı bir aşk yerine ölü gözlerle cansız bir aşkla bakıyordu. ayaz her ne kadar nehiri eski haline çevirmeye çalışsa da bir türlü başarılı olamıyordu. nehirin ikinci bebeğini kaybetmesinin üzerinden bir yıl geçtiği sıralarda tamda ayazda kendini bırakacakken yine bir bebek haberiyle ikisi de eski canlı hallerine kavuşmuşlardı. tabi onlar dışında herkes bebekleri olacağını bırakmış, nehirin bir düşükle daha başa çıkamayacağını düşünerek karaları bağlamıştı bile. bebeğe sevinmek varken herkes nehir ve ayaz için endişelenmekten öteye gidemiyordu. hamileliğin dördüncü ayında bebeklerin ikiz olduğu haberini aldığımızda ise artık tamamen umutsuzlaşmıştık. bir bebek bile nehir için son derece riskliyken nehir iki bebek taşıyordu o hassas bedeninde.... aradan üç ay daha geçmişti, artık herkes bir umut bebeklerin dünyaya gözlerini açacakları günü beklemeye başlamıştı. erken doğum dahi olsa bebeklerin bir şansı olabilecekti artık. nehir, son aylarının çoğunu hastanede bebekleri için oda hazırlamaya çalışarak geçirmişti. ayazda bütün işlerine ara verip bütün hamileliği boyunca nehirin yanında olmuştu. hamileliğin sekizinci aynına girdiğinde artık hepimiz umutlu bir şekilde beklemeye başladık. ama nehirin durumu dahada kritik bir hale geldiğinde bebeklerin hayatını riske atmamak için nehiri hastaneye yatırdık. son bir haftadır hastanede olan nehir sürekli sancı çekiyordu ama anlaşılan bu defa ki ikizleri kucağımıza almamızı sağlayacak olan sancıydı. araba hastanenin otoparkına giriş yapınca olcay arabayı inmem için durdurdu. son bir haftadır olduğu gibi ben hastaneye koşarken o arabayı park edip öyle gelecekti yanıma. koşarak nehirin kaldığı odaya girdim. tamda o sırada nehiri hazırlamış odadan çıkarıyorlardı. koşup nehirin ayazın tutmadığı, boşta kalan elini yakaladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇOK DA GÜZEL İYİ OLDU.
Humor- ne ?!?! kızın adi toprak mı ? hahahahah lan sen deniz o toprak. çocuğunuz oluncada adını çamur koyarız ay ne sevimliiiii. yada dur dur, elementleri tamamlayalım; hava olsun yada ates. yada ruh olsun lan düşünsene "" RUH "" cidden cok "" HAVALI ""...