y e d i !

411 51 42
                                    

Okulda ikinci haftamız bitiyor.

Beklemediğim bir şekilde olaysız geçti. Ben daha çok zorbalıkla ve saçmalıkla karşılaşmayı beklerken tamamen tersi olmuştu, hiçbir problem çıkmamıştı. Hafta sonu öncesi son günde de bir şey olmazsa tertemiz bitirmiş olacaktık iki haftayı.

Okula girdiğimizde birkaç grubun bizi dikkatle süzdüğünü gördüm. Jungwon ve Niki'nin arasında beni görmekten hoşlanmayanlar grubu.

Çatlasınlar.

Minik bir kıkırdama bırakıverdim elimde olmadan. Arkadaşlarımın ikisi de bana dönmüşlerdi.

"Delirdi herhalde sonunda."

"İyi bile dayandı bence ya."

Ofladım.

"Evet, kendinizi bu kadar iyi bilmeniz şaşırtıyor. Size dayanmak o kadar zor ki kafayı yemem gerekliydi aslında."

Tepkilerinin saçma olacağını bildiğimden adımlarımı hızlandırdım ve onları geride bıraktım.

Attığım her adımda üstüme dikilmiş gözler hissetmek çok kötüydü. Birileri bakmıyor olsa bile üstümde gözler hissediyordum artık, sürekli birilerinin bakışları altındaymışım gibi.

Jake yanıma koşarak gelip bu durumdan beni kurtardı.

Elini omzuma atıp "Naber?" demişti. Omuz silktim, canım konuşmak istemiyordu. Fark etmiş olmalıydı ki rahat bıraktı. Diğerlerine katıldığımızda da konuşmadım, Sunghoon yavaşça oturduğum sıraya yaklaşıp bana doğru eğildi.

"Bir sorun mu var? Keyfin yok gibi."

Göz devirdim.

"Keyfimin olmadığı anlaşılıyorsa niye karışıyorsun?"

Suratı düştü. Bazen fazla mı sert davranıyorum, diye düşünmeden edemiyordum ama bana gereksiz yakınlaşmasını istemiyordum kimsenin. Buradan kimse gerçek kişiliğimi, hatta gerçek görüntümü bilmiyorken ve asla da bilmeyecekken kimse ile yakın ilişki kurup ileride kendimi üzmek istemiyordum. Genellikle bir sınırdan sonra yakınlaşmamaları gerektiğini diğer insanlar anlamıştı ki ona göre davranıyorlardı ancak bu Sunghoon'da biraz farklıydı.

Bayağı, farklıydı.

Uzaklaşmak ne demek bilmiyordu resmen çocuk. Sonuna kadar ısrar ediyordu her seferinde, ne kadar uzaklaştırmaya çalışırsam çalışayım işe yaramıyordu. Şu an olduğu gibi.

Kişisel alanımı hiçe sayarak biraz daha yakınlaştı ve çatılmış kaşlarımın arasına işaret parmağıyla bastırdı.

"Erkenden yaşlanacaksın. Hem, keyfini yerine getirebilirim belki, nereden biliyorsun rahatsız edeceğimi? Ben seni eğlendirebileceğimden eminim."

Güldüm dalga geçercesine.

"Git de arkadaşlarını eğlendir o halde. Benimle uğraşma."

Derin bir nefes verdi ve arkamdaki sırasının masa kısmına oturdu. Bir yandan bizimkilerle konuşurken bir yandan da saçlarımla oynuyordu. Bu çocuğun derdi neydi?

Sırtımı sıradan çekip yan oturarak duvara yaslandım. O da direkt oturduğu yerde geriye doğru kaydı ve sırtını cama yasladı, saçımla oynamaya devam etti. 

Ben bu hareketine bir şey diyemeden Niki görüş açıma girdi. Bileğimden tuttu ve bir hamlesinde beni ayağa kaldırdı, ve Sunghoon'un oturduğı şekilde beni kendi sıramın masasına oturttu. Kendisi de az önce benim oturduğum yere oturdu ve Sunghoon'a sinir bozucu sırıtışını gösterdi. Aramıza girmiş olmuştu böylece. Sonra bana döndü.

"Rahat mıyız?"

Kafamı aşağı yukarı salladım. Gülümsedi.

"Tamamdır o zaman."

O konuşmaya geri dönerken ben, karnımdaki hareketlenmelerle uğraşıyordum. Bu hareketleri bir kıza, veya hoşlandığı birine yapsa daha mantıklı olmaz mıydı?

Niye benim aklımı karıştırmayı seçiyordu?

Birkaç sıkıcı ders geçti, okul bitişi dans kulübüne gidiyordu bizimkiler. Ben bu sefer izinlerini isteyip erken ayrılmıştım aralarından, hasta hissettiğimi ve dinlenmek istediğimi söyleyerek. Kafam daha fazla gürültü kaldırmayacaktı. Çıkışa doğru sakince yürürken biri kolumdan sertçe tuttu.

"Hey! Sana sesleniyoruz, duymazlıktan mı geliyorsun? Kaçabileceğini sanma."

Ölü bakışlarımı beni tutan kıza çevirdim. İsmime hala alışamadım, kusura bakma, mı demem gerekiyordu şu an?

Kolumu sertçe kendime doğru çektim, anında kaşları çatıldı.

"Ne var?"

Güldü sarkastikçe ve omzumdan tutup salladı. Benimle aynı boyda olması bir kız için şaşırtıcıydı.

"Bak, bu okulun kuralları var. Öyle havadan gelip istediğin her şeyi yapamazsın, anladın mı?"

Yüzüme şaşırmış bir ifade takındım. Neler olduğunu anlayamıyor gibiydi, gülmemek için kendimi tutmam gerekmişti.

"Aa, pardon ya. Ben okulun sizin için sirk olduğunu unutmuşum, kimleri gösteri yapması için eğitiyorsunuz?"

Kızın ifadesi daha da sertleşti, yüzü kızardı. "Gidelim de görürsün sen." diye mırıldanıp koluma tekrar uzandı, tutmasına izin vermedim.

"Ayaklarım var ya, eğer görmediysen söyleyeyim dedim. Kendim yürüyebiliyorum."

Kız göz devirdi ve önden yürümeye başladı. Şimdi iki seçeneğim vardı. Kaçmak, ya da her nereye götürüyorsa gitmek. Korkak gibi görünmek istemiyordum ama şu an kaçarsam da aşırı komik bir duruma düşmüş olurlardı. Yine de sırf merakımdan gitmeyi tercih ettim. Bir grup kız toplanmış, okulun arkasındaki parkta, bir banka yerleşmişlerdi. Onlara yaklaştığımızda dans odasında gördüğüm kızın tam ortalarında oturduğunu gördüm. Yine aynı bakışlarla bakıyordu. Biraz uzaklarında durdum, kızın yüzünü pis bir gülümseme bürüdü.

"Ne oldu, korkuyor musun?"

Güldüm.

"Yok, sirk hayvanlarında pire falan olabiliyormuş. Kendimi koruyorum."

Bir sinirle ayağa kalktı, kendimi tutamayıp bir kahkaha patlattım.

Gerçekten bu boyla mı bana kafa tutmayı planlamıştı? Omzumun altında kalıyordu.

İyice sinirlendirmiş olmalıyım ki hızla bana doğru adımladı, bir şey yapmasını beklemediğimden geri adımlamadım. Elini kaldırdığı an neden bilmiyorum ama gözlerimi kapatmaktan başka bir şey yapamamıştım. Attığı tokatla beraber uzun tırnağı yanağımı çizmişti, yanmasını hissediyordum. Şokla açılmış gözlerim kıza çevrildi.

"Sunghoon'dan uzak duracaksın. Erkeklerin arasında ilgi görmeye bayıldığını biliyoruz ama Niki ve Jungwon yeterli gelmiyor herhalde, diğerlerini de etkilemeye çalışıyorsun. Karşında bizi bulursun, hareketlerine dikkat et."

Tekrar bir kahkaha patlattım ve aniden ciddileşerek daha adını bile bilmediğim kızın üstüne doğru eğildim.

"Herkesi kendiniz gibi sanmanız çok acınası, yazık size... Biliyor musun, Sunghoon'u sizden koruması gereken benim. Sizin gibi insanların var olduğunu bilseydi okul değiştirirdi herhalde. Hastalıklısınız."

Arkamı dönüp giderken morarırcasına renk değiştirmesi ve hiçbir şey diyemeyişi beni sonuna kadar tatmin etmişti.

Kiminle uğraştıklarını bilmezlerse böyle olurdu işte.

Tekrar kahkaha attım ve bu sefer gerçekten evimin yolunu tuttum.

♦♦♦♦♦




iki ay mi olmus

iki ay olmus yuh

valla yazmaya calisiyom bu kadar mesgul olmayi ben istemedim. uhuhuhuhuhuhu

bad idea, sunki ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin