y i r m i d ö r t !

332 43 66
                                    

Sınav dönemi.

Çok uzun bir süre geçmiş gibi gelse de yalnızca üç ayımız geçmişti burada. Öyle olaylar yaşanmıştı ki kendimizden geçmiştik resmen.

Sınavlara çalışmak için buluştuğumuz kafede, sevgilimin kolunun altında yavaş yavaş yakınlaşan Sunghoon ve Jake'i izliyorum.

Geçen bir ay boyunca onları birleştirmek için kullanmadığım manipüle yöntemi kalmamıştı, ikisi için de. Çünkü Jake sevse de Sunghoon'un ona asla o gözle bakmayacağını düşündüğünden ilişkilerini tamamen blokluyordu, Sunghoon'un zaten canına minnetti. Zaten arkadaşı olarak gördüğü bir insana neden aniden farklı bir gözle baksındı ki?

O yüzden ben devreye girmiştim işte.

Önce Jake'i kendine inandırdım, çünkü Sunghoon ne kadar yavşakça bir adım atarsa atsın Jake onu her zamanki hali deyip umursamıyordu. Ondan bunlardan nasıl etkilendiğini göstermesini ama saklamasını istedim, böylece Sunghoon bir şeyler döndüğünü anlayacaktı ama aynı zamanda gizemli olduğu için merak duygusu körüklenecekti. Öyle de oldu.

Sunghoon bu tepkilerdeki değişimi fark ettikçe meraklanmaya başladı. Arkadaşıydı sonuçta, değişmesine anlam veremiyordu. Ve bu değişim herkese karşı değildi, sadece kendisine karşıydı. Heeseung da Jake'in yanağından bir makas alıyordu ama ona karşı kafasını eğip tatlı tatlı gülümsemiyordu. Bu değişimlerin kaynağını öğrenmek için Jake'le daha fazla vakit geçirmeliydi, anlamak için çabalamalıydı. Teorilerimin bir bir tuttuğunu görünce Niki'yi kenara çekip dikkatli ol, demek istediğini söylemişti bana.

Sunghoon'un üzerine düşmesi halihazırda onun inanamayacağı bir şeyken aralarında yavaş yavaş bir çekim de oluşuyordu. Ben de zevkle izliyordum.

Niki de neler yaptığımı bildiği için izlediğim ikiliyi kıkırdayarak böldü.

"Ne yakışırdınız siz be..."

Sonra şaşırmış gibi yaptı.

"Aa, sesli mi söyledim?" dedi gerçekçi oyunculuğuyla. Gülmemek için tuttum kendimi içimden işte benim sevgilim, diye geçirip. Jake kızarıp bozarırken Sunghoon'un da yanaklarının pembeleştiğini gördüm. Niki'nin kulağına uzandım, kolunun altındaydım her zamanki gibi.

"Sana hallederim demiştim."

"Aşk meleğisin de ondan."

Güldük. Her fırsatta böyle konuşmayı, flört etmeyi eksik etmiyordu hala. Sarılarak uyumayı alışkanlık haline getirmiştik, eskileri konuşup konuşup kendimizle dalga geçiyorduk. Benim nasıl Niki'nin benden nefret ediyor olduğunu düşündüğümü, onun nasıl beni gözünde aşırı yücelttiğini... Önünde sonunda, kaçsak da birlikteydik. Birbirimizdeydik.

İnsanlarda ev aranmaması gerektiği söyleniyordu ama herhangi bir dört duvardan daha güvenli hissettiren bu kollara nasıl evim demeden durabilirdim ki?

Heeseung'ın annesi arayınca kalkmak durumunda kaldı, biz de onunla beraber ayaklandık. Zaten ders falan da çalışamamıştık, eve dönüp çalışsak harika olacaktı. İçimden Heeseung'ın annesine teşekkür ettim.

Hava daha tam kararmamıştı, hafta sonunun getirdiği rahatlıkla yavaş yavaş eve doğru yürüyorduk. Jungwon Jay'in koluna girmişti, ben Niki'nin. Sokağa girdiğimizde Jay'in evinin önündeki limuzin gözümüze çarptı. Jay anında gerilmişti.

"Geri dönelim. Hadi." dedi ve aceleyle geri döndürmeye çalıştı bizi. Limuzinin yanında sohbet edenlerin arasından bizimle yaşıt görünen bir kız Jay'i görür görmez bize doğru koşmaya başladı. Anlam verememiştik, kuzeni falan mıydı?

Yanımıza gelir gelmez Jay'in beline sarıldı, bunu yaparken de fark ettirmeden Jungwon'u ittirmişti. Jungwon'un eli Jay'in kolundan düştü cansızca, ifadesi solmuştu.

"Sevgilim, nerede kaldın! Neredeyse seni göremeden gidiyordum!" dedi kız şen şakrak bir şekilde.

Donakaldık.

Jungwon bir iki adım geriledi Jay'den açıklama bekleyerek. Jay onun gözlerine bakamadı.

Yıkıntıya dönmüş arkadaşım önce birkaç adım attı ayaklarını sürüyerek, sonra başını dikleştirdi ve Jay'e bir daha bakmadan evimize yürüdü. Niki Jay'e dişlerini sıkarak bunu sonra konuşacağız, dedikten sonra Jungwon'un peşinden koştu.

"Sana güvenmiştik," dedim. "Güvenmişti."

Kız Jay'in bileğinden tutup gözlerimin içine aptalca sırıtarak baktı.

İçimden bir ses saçından tutup yere çarpmak istedi onu ama bu benim arkadaşımı seviyesiz gösterirdi. O yüzden göz devirip ben de eve yürüdüm.

Kapıyı açar açmaz Jungwon'un çığlıkları doldurdu kulaklarımı. Gözlerimi kapattım sımsıkı. Bağırma seslerini sevmezdim ama arkadaşım şu an ne yapsa haklıydı. Böyle bir şey yaşadığımı hayal dahi edemiyordum, ama ben Niki'nin bir şeylerini yerinden koparmadan sakince ayrılamazdım herhalde.

Niki Jungwon'un sırtını patpatlıyordu. Jungwon girişin birkaç adım ötesine gidebilmişti yalnızca ki oracığa çöküvermişti. Niki'ye onu yerden kaldırmasını söyledim, kucağına aldı hemen. Koltukları işaret ettim, bıraktı.

Yanına oturup sarıldım sıkıca.

Bu titreyişi aklımdan çıkmayacaktı. En başından söylemiştim Jay'e arkadaşımı üzerse neler olacağını. Sonuçlarına katlanacaktı.

Ben aklımda intikam planları kurarken Jungwon hıçkırıklarının arasında "Ben onu seviyorum." dedi. Yüzüne bakmak için uzaklaştırdım onu. Göz yaşlarını sildi kollarına sweatinin kol uçlarını tutarak. "Bir açıklaması vardır. Jay o. Yapmaz böyle bir şey. Yanlış anladık."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Niki dışarıya baktı.

"Ortalıkta açıklama yapacak kimse kalmamış, Jungwon." dedi acırmış gibi.

Jungwon delirmiş gibiydi. Gözlerini kocaman açmış, Niki'ye döndü.

"Sen ne bileceksin? Aramızı bozmaya çalışıyorlar işte. Sen de aramızı bozmaya çalışma. Jay bana böyle bir şey yapmaz. Biliyorum, onunla sevgili olan benim. Onu canından çok seven, onun beni canından çok sevdiğini bilen benim! Anladınız mı?!"

Niki'nin çenesinin kasıldığını görünce Jungwon'u kendime çevirdim.

"Bak şimdi canım arkadaşım, doğru söylüyorsun. Açıklamasını dinlemeden hiçbir şeyi bilemeyiz. Şimdi kesin annesi darlamıştır, biliyoruz kadının ne şeytan olduğunu. Sen biraz uyu, dinlen. Uyandığında Jay'le konuşuruz, konuşursunuz." dedim kendim bile inanmayarak. Ama Jungwon'un şu an buna ihtiyacı vardı. Kafasını iki yana salladı.

"Ders çalışacağım." deyip yukarı çıktı. Niki yanıma, Jungwon'un az önce kalktığı yere oturdu. Düşük duran omuzlarından tuttum.

"Jungwon'un söylediği hiçbir şeyi kastetmediğini biliyorsun, alınmak gücenmek yok tamam mı? Sakin kalacağız, Jungwon'a destek olmamız gerek."

Bakışları yumuşurken elini yüzümün iki yanına koydu ve alnımdan öptü.

"Hediyem." diye mırıldandı. "Ben sana ölsem, öldürülsem de böyle bir şey yapmam, sen de bana yaşatma olur mu? Sensizlik ölüm, senin başkasıyla olma ihtimalin de cehennemden beter bana."

"Bana farklı mı sanki." dedim ve güldüm. "Ölene kadar kurtulamayacaksın ki benden."

Sıkı sıkı sardı kollarının arasında.

"Anlaştık." dedi.

Hayatın zor geçmeyen bir anı olmayacak mıydı?




jay pu senin adamligina be jayyyy

bad idea, sunki ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin