o n i k i !

399 50 70
                                    

Jungwon ve diğerleri revire daldı. Bizim ellerimiz ve gözlerimiz de saniyesine ayrılmıştı.

Az önce ne yaşanmıştı öyle? Niki bana neden bunları düşündürecek yanıltılar veriyordu? En değer verdiğim insan da ne demekti?

Sorularımın üstü Jungwon ve diğer arkadaşlarımın sorularıyla kapandı. Niki hepsini susturup benim yerime cevap verdi ve "Birileri sataşmış." dedi. Benim açıkladığım her şeyi kelimesi kelimesine arkadaşlarımıza aktarırken sinirini gizlemeye çabalamadı bile. Dişlerini öyle bir sıkıyordu ki kırılabileceklerinden endişe etmiştim. Aptal çocuk, benim hakkımda bu kadar endişelenmesine gerek yoktu.

Jay ensesini kaşıyarak sordu.

"Sen onlardan daha güçlüsün, niye vurmadın ki?"

Gözlerim büyüyerek ona baktım. Jake ve Heeseung daha bilmiyorlardı!

"Ne demek daha güçlüyüm? Ayrıca şiddet tarzım değil." dedim aceleyle. Jay ne yaptığını anlayıp kekelemeye başladı.

"Doğru da ne bileyim, Niki ile Jungwon sana bir şeyler öğretmişlerdir diye düşünmüştüm." deyip toparlamaya çalıştı. Jungwon onun söylediklerine bir kahkahayla cevap verdi.

"Biz taekwondo dersleri alırken o baleyi tercih etmişti, ondandır."

Kaşlarımı çattım.

"Hey! Bale için de kas geliştirmek gerekiyor bir kere."

Herkes gülüyordu şimdi. Ortamda endişeden eser kalmadığı için içim rahattı. Neredeyse daha fazla kaos çıkacaktı Jay yüzünden. Neyse ki güzel toparlayabilmiştik.

Gülümsemesinden sonra yüzü aniden ciddileşen Niki arkadaşlarımıza döndü.

"Ben koruma görevi üstleneceğim. Jungwon'la sıra sıra hallederiz, siz de dikkatli olun."

Sunghoon atladı.

"Beni unutma velet. Ben de varım."

Niki ona bakmadan göz devirdi.

"Sen gidip fanlarınla ilgilen. En başta senin yüzünden olmuyor mu bunlar? Fazla yakın davranıyorsun."

Araya girdim.

"Niki, sandığın gibi değil."

Niki sarkastik bir sırıtmayla bana döndü.

"Değil, öyle mi? Bir kez daha bana hayal kırıklığı yaşattığın için teşekkürler. Sunghoon seni korusun, sen de onu korursun. Buyurun, nasılsa bana ihtiyaç yok. Beni aramaya kalkışmayın."

Siniri patlama noktasına ulaşmış olmalıydı ki odadan çıkıp gitti. Jungwon ve ben hariç geride kalanlar şaşkınlıkla izliyorlardı. Biz ise alışıktık, Niki sinirlendiği zaman kendini tutamazdı ama abartmazdı da. Gerçek düşüncelerini patlatırdı sadece. 

Yani ben onun için gerçekten de hayal kırıklığıydım. Ve gerçekten ona ihtiyacım olmadığını düşünüyordu.

"Biraz dinlensem iyi olacak." dedim zilin çalmasını bekleyemeden ve çocuklar ikiletmeden geçmiş olsun dileklerini birer birer ileterek odadan çıktılar. Sunghoon en sona kaldı ve çıkmadan önce bana uçan bir öpücük attı.

İnsanları güldürmeyi güzel başarıyordu, durum ne olursa olsun.

Niki'ye yanlış anladığı her şeyi açıklamam gerekiyordu.

Sıkıntıyla üfledim. Yine kafamın içindeki sesler durmak bilmeksizin konuşmaya başlamışlardı, o sırada cebimdeki telefon titreşmeye başladı.

Annem arıyordu.

Gözlerimi kapatıp sabır dilenerek derin birkaç nefes alıp verdim. Telefonu açıp olabildiğince stabil bir sesle konuşmaya çalıştım.

"Efendim, anne?"

"Ses tonun her zamanki gibi memnuniyetsiz, Sunoo."

Sinirden patlamamak için zor duruyordum.

"Biraz hasta gibiyim anne. Ondandır."

Güldü ince sesiyle. Telefonu kulağımdan uzaklaştırdım yüzümü buruşturarak.

"Sana iyi bakamıyorlar mı yoksa? Aileleri onların ev idaresini öğrenmesi konusunda fazla heyecanlılardı. Her şeyi sana bırakıyorlarsa şikayet edebilirsin."

Çok, çok samimi. Gülünecek kadar.

"Yok anne, her şeyi paylaşıyoruz. Kimseye bir şey demeye gerek yok."

"Ee, nasıl gidiyor bakalım? Vazgeçecek gibi misin? Amerika'ya gitmeye karar verirsen seni sonuna kadar desteklerim, biliyorsun."

"Tabii." Tabii, senin işin görülecek nasılsa. Desteklersin.

"Şöyle kısa cevaplar verme bana, huzursuz ediyorsun. Düzgünce konuş."

"Tamam anne, baş ağrım artıyor gibi. İlaç alıp yatacağım, sonra konuşuruz bir diyeceğin yoksa."

Beni sevdiğine dair zırvalıklar sıraladıktan sonra telefonu kapattım. Yerimde duramayacak kadar sinirlenmiş ve dolmuştum, bir yerde taşmam gerekiyordu artık. O yüzden ben de kalkıp okuldan çıktım. Güvenlik durduracaktı ki yanına koşarak biri gelip gitmeme izin vermesini söyledi. Güvenliğin kafasını çevirip eğildiği yere bakınca müdiremizi gördüm.

Kollarını bağlamıştı, beni görünce bana yavaş hareketlerle el salladı.

Koşar adım uzaklaştım giriş kapısından.

Telefonum tekrar titreşti, ancak bu sefer kısaydı.

Jungwon'dan bir yeni mesaj vardı. Niki'nin derse girmediğini söylüyordu.

Nishimura Riki başıma bela olmakta her zaman bir numara olmayı başarıyordu.

Numarasını ezberden tuşlayıp aradım, unutmamak için böyle yapıyordum. Çaldı, çaldı ama karşı taraftan kimse telefonu açmadı.

Dişlerimi sıktım.

Deniz olan bir şehre taşındığımız için şükürler ediyordum şu an. Denizin yolunu tutmuştum bile, hava soğumaya başladığı için kimsenin olmayacağına emindim.

Tahminlerim doğru da çıkmıştı.

Ayakkabılarımı ve çoraplarımı bir hışımla çıkarıp ayaklarım suya değene kadar yakınlaştım denize ve bağırmaya başladım. Kendim bile anlam veremediğim sesler bırakıyordum havaya, çığlıklar atıyordum.

Yetmemişti.

Gözüm saniyelik kararırken öne adımladım ve buz gibi suya atladım. Birkaç kulaçtan sonra dişlerimin takırdaması geçti, kafamda yanan alevler sönmüştü sanki. Birkaç dakika sonra, tamamen rahatladıktan sonra gerçeklik çarptı sert bir kaya gibi.

Hava da su da dehşet soğuktu.

Kıyafetlerimden sular damlayarak çıktım denizden ve titrememi yavaşlatmaya çalıştım. Nafileydi, şansım her zamanki gibi olduğundan aniden güneş bulutların arkasına saklanmış ve sert rüzgarlar esmeye başlamıştı.

"Sikeyim!" diye bir çığlık daha atıp ayakkabılarımı yerden aldım.

Eve gidince linç yiyeceğimden emindim. En azından sinirim geçmişti.

Sakinleştiğim için de beynimde planlar dönüp duruyordu. Dişlerimin birbirine çarpmasını umursamadan pis pis gülümsedim. Aklıma gelen her şeyi düzenleyip rayına koyma vaktiydi.

Annem dahil, Kim Sunoo'yla uğraşmanın bedelini ödemeden kaçabilecek biri yoktu bu dünyada.

♦♦♦♦♦





ben cidden yazma yetenegimi kaybettim :(

bu arada boyle sunoonun uzerinden mi gitsin yoksa jaywon jakehoon ayrintisina da girim mi (kurgu 40 bolum olur oyle olursajsdhfılkwejfsdk ama belki istersiniz)

bad idea, sunki ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin