y i r m i !

337 48 46
                                    

Niki'nin ağzından

Hayat bazen hiç beklemediğiniz hamleler yapabiliyordu.

Ya da size yaptırtabiliyordu.

Hayatımda daha önce bu kadar pişmanlık yaşadığımı düşünmezken, bir sonraki hareketimde daha da pişman olacağımı da beklemiyordum, mesela.

Sunoo'nun beni kendine çekişi, bir vampirin kan kokusu alması gibiydi; fantastik geliyordu bana. Gülüşünü gördüğümde gelen dayanılmaz öpme isteği, bana her yakınlaştığında onu kollarımla sarma isteği, ve daha aklınıza bile gelmeyecek şeyleri yapmamak için kendimi sıkmam gerekiyordu. Odağımı başka yere çevirmezsem yapıyordum, çünkü. Ve Sunoo'yu rahatsız etmek en son isteyeceğim şeydi.

Başka biri bana gelip de uykusunda sevdiği çocuğa sarıldığını falan söylese ona sapık damgası vurur, dibine kadar dalga geçerdim. Ama gelin görün ki, dalga geçilecek kişi, sapık olan kişi ben olmuştum. Geceleri ona sarıldığım zaman uykumun kalitesi artıyordu sanki, kollarımın onun belinde sarılı olması hayatla dolduruyordu beni, kendimden geçiyordum. Ama bu yanlıştı. Kendimi kabullenemiyordum, bunu yapmamalıydım. Sunoo benden tamamen uzaklaşırsa hayat benim için yaşanmaz olurdu.

Yaşayamazdım.

Benimle konuşmaya çalışırken yüzündeki ifadenin tatlılığı beni benden almıştı. İçimdeki ses sürekli yapış dudaklarına, diye bağırdığı için yüzüne bile bakamıyordum arkadaşımın.

O yüzden her zaman yaptığım gibi kaçtım. Soğukluğumdan bir saniye dahi ödün verecek olursam cidden yapışır ve bir daha bırakamazdım. Korkuyordum. Bir kere itmişti zaten, bir kere daha itilirsem geri dönecek bir evim olmayacaktı.

Sınıfa girdiğim an Jungwon oturduğu yerden koşarak yanıma geldi ve kolumdan tuttu.

"Niye buradasın sen?" dedi kızgın bir ifadeyle.

"Reddedilmek için hazır hissetmiyorum, Jungwon. Müsaadenle."

"Sen salak mısın ya? Çocuk sana seni sevdiğini söyleyecekti be!" dedi ve ağzından kaçırdığı şeyle elini ağzına kapattı.

Ne demişti o?

İdrak edene kadar birkaç dakika beklemem gerekmişti. Vakit kaybettiğimi bilmiyordum ki.

Jungwon kendime gelmem için bana durumu biraz daha açıkladı, ikimizin de birbirinden habersiz olduğunu anlattı bana. Salak olmasaydım o an bunları Sunoo'nun bizzat kendisinden duyacaktım, ama, aptal insan bir günde akıllanamıyordu işte.

Alnımı sertçe ovuşturup koridora çıktım tekrar. Tabii ki gitmişti. Üzmüştüm onu.

Benden neden nefret ediyorsun, diye sormuştu bana. Nasıl anlayamamıştım onu incittiğimi? Geri dönecek yerim kalmayacak, gibi bencilce düşünceler içindeyken nasıl da ihmal etmiştim sevdiğimi?

Ama bitmişti.

Bu saatten sonra elimden kurtulamazdı. Senelerin birikmişi vardı içimde, patlamadan nasıl anlatacaktım ona bunca seneyi, bunca dolup taşan hissi, bilmiyordum. Ona bir kere sarılırsam nasıl ayrılacaktık, bilmiyordum. Gerçi, yapışık olarak gezmekle hiçbir sıkıntım yoktu.

Koridorda durduğunu hatırladığım iki kızı ters yöne yürürken görünce onlara doğru koştum. Sunoo'yu görüp görmediklerini sordum, ikisi birbirine garip bir bakış atıp bilmiyoruz, dediler. İşkillenmiştim tepkilerinden. Niye böyle cevap vermişlerdi dümdüz söylemek yerine?

Israr edersem saçma olacağından bıraktım onları. Büyük ihtimalle benim paranoyaklığımdı. Koridoru turladım, tuvalete baktım. Yoktu. Belki çatıya çıkmıştır diye yukarı yönelecekken bileğimden tuttu biri.

bad idea, sunki ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin