o n b i r !

398 54 92
                                    

Gözlerimi kırpıştırdım.

"Nasıl yani?"

Güldü eğlendiğini belli eder bir şekilde.

"Jay'i annesiyle telefonda konuşurken duydum, kimseye söylememesi gerektiğini de duyduğum için bir şey demedim. Onun da haberi yok yani. Bilmiyor gibi yapacaktım ama farklı fikirlere kapılıyor gibisiniz."

Hala açık olan ağzımı çenemden ittirip kapattı ve devam etti.

"Bilmeseydim senden hoşlanabilirdim ama. Ciddiyim, fazla güzelsin. Kimsenin sorgulamadığına eminim."

Demek ki genel olarak çapkındı, bana özel bir şey değildi. İçim rahatlamıştı açıkçası, bir de yakın arkadaşlarımdan birinin benden hoşlanmasıyla uğraşamazdım.

"Jay senin benden hoşlandığını söyledi. Bana kalsa doğru anlamıştım, herkese karşı bu kadar yakınsın."

Güldü tekrar.

"Beni başkaları bu kadar güldüremez, küçük kız."

Suratım buruşurken gülüşü kahkahaya dönüştü, ayağa kalkarken burnunu çekerek durdurmaya çalıştı kendini.

"Hadi kalk, zil çalacak."

Cümlesi biter bitmez de zil çalmıştı.

Problemi çözmüştük çözmesine ama bana bu kadar yakın davranmamasıyla alakalı bir konuşma yapmalıydım Sunghoon'la. Biz yanlış anlamasak da dışarıdakiler yanlış anlayacaktı mutlaka, bu gidişle.

Ona önden gitmesini, biraz daha hava alıp geleceğimi söyledim. Kafa salladı ve okula girdi. Düşünmem gereken bir şey daha azalmıştı.

Jay bu konuda yanılmışsa Niki konusunda da yanılıyor olmalıydı. Zaten hoşlanma gibi bir şey olsa Sunghoon'la gitmeme mutlaka tepki gösterirdi. Biliyordum işte, benim rahatlığım için yapıyordu her şeyi, suçlu hissettiği için. Jay'in her şeyi hoşlantıyla karıştırması çok saçmaydı. Dinlemem ve bunun üzerine düşünmem hataydı zaten.

Derin bir nefes alıp yerimden kalktım. Öğretmenler zili çalmıştı, sınıfa koşarak inmem lazımdı. Merdivenlerden inerken biri bana seslendi.

"Sunyoung!"

Sesin nereden geldiğini anlamak için merdivenlerin başında durdum, ama arkamı dönemeden kolumdan çekilmiştim.

Birkaç kız koluma girip beni zorla yukarı çıkartmaya başlayınca çığlık atmaya yeltendim, ağzımı kapatsalar da yeterince yüksek sesli bir çığlık atabilmiştim. Tam da öğretmenlerin sınıfa gitme zamanı olduğu için mutlaka birinin duyacağını umuyordum.

O sırada, sırtımdan aşağı ittirildim. Merdivenin çıktığımız kadar basamağını yuvarlanarak inerken tek odağım kafamı korumaktı.

Kulaklarımın çınlamasının arasında şu cümleyi duyabilmiştim.

"İlgi orospusu olmasaydın bunları yaşamazdın!"

Birkaç basamak yuvarlanmış olmama rağmen canım çok acıyordu, kendime gelebilmek için birkaç dakika öylece yatmam gerekmişti. Veni orada bırakıp gittiklerini varsaydım o birkaç dakikada bana tekrar bulaşan olmadığı için, sonra da ayağa kalktım. Sanırım ayağımı burkmuştum. Sağ ayağımı zorlamamaya çalışıp duvarlara tutunarak revire ilerlemeye çalıştım.

Annem bu olayı öğrenmemeliydi.

Revire vardığımda hemşirenin ağzı hayretle açılmıştı. "Ne oldu sana!" diye bağırdı şaşkınlığının etkisiyle, sesi kafamın içinde yankılanmıştı.

Aceleyle beni tutup bir yatağa yatırdı. Gözlerimi sımsıkı kapattım o pansuman için bir şeyler ararken.

Zengindik, istediğimiz her şey elimizin altındaydı, değil mi? O halde niye annem sadece babamdan boşanmayı tercih etmeyip hayatı hepimize zorlaştırıyordu? Gerçekten anlamıyordum, annemi de, babamı da, ablamı da... Kimseye anlam veremiyordum bir türlü.

Yaralarıma pansuman yapılırken de gözlerimi kapalı tuttum.

Hemşire saçlarımı okşadı. "Güzelliği ve iyiliği hep cezalandırırlar bu dünyada. Şanssız doğmuşsun, büyük ihtimal diğerleri aksini söylüyordur ama." diye mırıldandı sesindeki merhametle, bu kadar anlayışı annemden bile görmemiştim ben.

Gözlerim doldu, sesimin titrememesine dikkat ederek "Maalesef öyle." diye mırıldandım karşılık olarak. İç çekişini ve uzaklaşışını duydum, o zaman gözlerimden iki damla yaş süzüldü.

Zordu. Çok zordu.

Gözlerimi ne zaman kapatmıştım bilmiyordum ama cebimdeki telefonun ısrarla titremesine uyandım. Telefonu yarı açık gözlerimin hizasına getirdiğimde gördüğüm "Sakın Açma!" yazısıyla yüzümü buruşturmuştum. Telefonu cevapladım ama bağırışmaların geleceğini bildiğimden kulağımdan uzakta tuttum.

"Neredesin sen?!"

Endişeli sesin kulaklarıma dolmasıyla güldüm. "Revir." diye kısa bir cevap verip yüzüne kapattım. Niki'ye yeter de artardı bile.

Dakikalar içinde nefes nefese revire girdi. Hızlı yürüyüşü ve sinirli bakışları bana yöneldiğinde içgüdü olarak kollarımı kendimi savunabilmek için kaldırmıştım.

"Sen deli misin? Niye derse gelmiyorsun? Niye revirdesin? Ne kadar endişelendiğim hakkında bir fikrin var mı?"

Hemşire ikimize bakıp güldü ve revirden çıktı. Sanırım bir şeyleri yanlış anlamıştı.

Düşüncelerimi Niki'nin sitemi durdurmuştu.

"Cevap verecek misin?"

Derince bir iç çektim.

"Kızların birkaçı saldırdı işte. Adil değildi, yoksa yenerim. Biliyorsun."

Sinirini geçirmek adına derin derin nefesler alıp verdi. Sonra da gelip sarıldı, sıkıca. Öyle ki kaburgalarımın birbirine girdiğini hissedebiliyordum, düştüğüm yerler acısa da sesimi çıkarmadım. Buna ihtiyacı vardı, belliydi.

Tutuşunu yumuşaklaştırsa da bırakmadı, kafasını omzuma bıraktı sakince. Nefesini hissedebiliyordum. İçimdeki kıpırtıya anlam vermek imkansızdı, ya da anlam vermek isteniyordum. İkinci seçenek daha mümkündü. Çünkü bir şeyleri kendime itiraf edersem, gerçek olduğunu kabul edersem bu sadece bana daha büyük problemler açacaktı. Tam da bu yüzden tüm varlığımla saklanmak zorundaydım.

Birkaç dakika öyle durduk, Niki sakinleşene kadar. Benden ayrıldı yine yavaş hareketlerle, o sırada zil çaldı. Dersin daha bitmediğinin o zaman farkına varmıştım.

"Sen dersten mi çıktın?"

Güldü dalga geçercesine.

"Başka ne yapsaydım? Sunghoon'la gittiniz, yalnız döndü. Endişelenmeyip ne yapayım?"

Kaşlarımı çattım.

"Yine de dersten çıkmamalıydın, hiç kimse tutmadı mı seni? Ya bunun yüzünden ceza alırsan?"

Cevabını geciktirmedi ve "Sana bunu yapanlar dışarıda dolaşabiliyor ama ben dersten çıkınca ceza alıyorum öyle mi? Herhangi bir adalet sistemi olsaydı başta dersten çıkmama sebep olacak bir olay olmazdı zaten." diye homurdandı.

Başımı tuttum.

"Çok uzun konuştun, başım döndü."

Ben dalga geçip güler diye beklerken ellerimden tuttu ve beni kendine çevirdi.

"Bu ciddi bir şey, gülüp savuşturmaya çalışma. Şu dünyada en değer verdiğim kişiye böyle davranılmasına göz yumacağımı düşünüyorsan yanılıyorsun."

İçimden geçen cümleleri dışımdan söyleyemeden gözlerine bakakalmıştım.

Arkadaşına böyle hissettirmemelisin. Aşık olunası biri olmamalısın, Nishimura Riki.

♦♦♦♦♦



usta meraba

gec ama guc bi bolum geldi

sevgiler hehe

bad idea, sunki ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin