y i r m i i k i !

405 46 50
                                    

Olayı Jungwon'a anlatırken hala gülmekten yerlere yatıyordum.

İyi haber, artık gülebiliyordum. Ev istirahatine geçmiştim ve yaralarım büyük bir hızla iyileşiyordu. Bu hayata tutunma hevesim ve yeteneğim olmasa çoktan bitmiştim zaten.

Jungwon gözlerinden gelen yaşları sildi.

"Bir daha, bir daha anlat."

Kahkaha attım tekrar, zar zor sakinleşip nefeslendim.

"Ya ben tam bunu tuttum, çekip öpeceğim, malum bölüp durdunuz, şak diye bayılmasın mı? Korkudan öldüm tabii o an ama hemşire bir sorunun olmadığını, şoktan bayılmış olabileceğini söyledi. İnanabiliyor musun? Öpüştük diye heyecandan bayıldı."

Son kelimemle beraber tekrar kahkahalara boğulduk. Niki homurdandı ve bize baktı siniri bozulmuş bir şekilde.

"Ben de odadayım, ben de buradayım..."

Bunu demesiyle beraber gülüşlerimiz fazlalaşınca dudak büktü. Yanına yaklaştım ve koluna girdim. Yüz ifadesi anında sertleşmişti. Hala alışamamıştı yakınlaşmamıza. Bu zamana kadar benimle olan mesafesini koruması da anlaşılır oluyordu verdiği tepkilerden.

Kolunu alıp omzumun üstünden attım ve göğsüne yattım. Jungwon iç çekti.

"Jay'i özledim..."

Homurdandım.

"Aşk tanecikleri, altı üstü iki gün uzak kaldınız. Çocuk geziye gitmiş işte, annesine bir şey diyemiyor ki."

Jungwon tekrar oflayıp odada bizi yalnız bıraktı. Yukarı, odasına çıktı Jay'le konuşacağını söyleyerek.

Niki bana döndü.

"İki gün boyunca yanında olmasam senin için problem olmaz mıydı?"

Takılmıştı.

"Yani..." dedim düşündüğümü belli ederek. "İşine karışamam ki. Ayrıca senin için önemli olan şeyler olabilir. İki gün sonra yine benimsin sonuçta."

Kızardı anında. Kızaran yanaklarından öptüm defalarca, nefesini tutuyordu. Kahkaha attım.

"Nefes al şapşal!" diye bağırdım. O sırada derince bir nefes aldı ve yüzümü iki yanından tutup dudaklarımızı birleştirdi. Dudaklarımız öylece birbirinin üstünde duruyordu, bundan ileri gitmemiştik. Açıkçası tekrar bayılır diye bir adım daha atmaya çekiniyordum.

Playboy sandığım, standartları aşırı yüksek sandığım, deneyimli sandığım Nishimura Riki, böyleydi işte.

Elimi tişörtünden içeri soktum sıcaklığını hissedebilmek için. Bu hareketimle titredi.

İşte o zaman yanlış bir şey yaptığımı anladım.

Çünkü aniden üstüme doğru eğildi ve diliyle dudaklarımı zorladı. Neye uğradığımı şaşırmıştım.

Bilmiyor değil de, yapmıyor muydu?

Öpüşmemiz derinleşirken merdivenden gelen adım sesleriyle ayrıldık birbirimize bakamayarak. Normal yakınlaşmalara alışmıştık ama bu bir ilkti. Kendini tutmayışı bir ilkti. Bunu daha sonra konuşacaktım onunla. Kendisini tutması gerektiğini de nereden çıkarmıştı bu velet? Sanki ben istiyordum. Hiçbir şey saklamayacağız demiştik oysa ki.

Jungwon'un endişeli ifadesi bütün düşündüklerimi unutturdu bana.

"Telefonunu açmıyor. Bakın dün akşamdan beri aramalarıma da mesajlarıma da bakmıyor, bir şey olmuş olmalı. Başına bir şey gelmiş onun."

bad idea, sunki ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin