y i r m i b e ş !

310 40 67
                                    

Sınav haftası bitti.

Biz Jay'den açıklama beklerken herif sadece sınavlara girip defolup gitti okuldan. Gün geçtikçe çöküyordu Jungwon. Herhangi birimiz ona üzülerek baksak bile "Gelecek." diyordu ısrarla. Bir şey desek durum çok daha vahim olacaktı. Karışamıyorduk, tavsiye veremiyorduk. Öylesine bağlamıştı kendisini Jay'e. Hoş, anlayabiliyordum. Okuldaki herkes onların ilişkisine özenirken Jungwon'un kapılması gayet normaldi. Jay, ideal bir sevgiliydi.

Son olay hariç.

Elime geçirsem evire çevire dövecektim ama yoktu, okulda da ben bir şey yapamıyordum. Müdürün oğluna onunla arkadaş olsam bile, ki artık arkadaş mıyız bilmiyordum, vukuat çıkarmam bu okuldan şutlanmamız demekti. Annem iddiayı kazanırdı.

Niki'yle ben ise iyiydik, bu olaydan sonra iletişimimiz daha da artmıştı. Birbirimize tuvalette ne kadar uzun duracağımızı bile anlatıyorduk artık yanlış anlaşılmalardan kaçmak için, sonra bu çabayı komik bulup dakikalarca gülüyorduk.

Tabii, gülmek de suçlu hissettiriyordu.

Jungwon evde odasından çıkmamaya başlamıştı, her dış kapı açıldığında koşarak odasından çıkıyor, sonra da hezimete uğramış şekilde odasına geri dönüyordu.

Telefonumu çıkarıp tekrar piç herifin numarasını tuşladım. Bu elli altıncı aramamdı.

Arama cevaplandığında ayağa fırladım. "Alo?!" diye bağırdım heyecanla. Niki de hemen yanıma gelip telefonu dinlemeye başladı.

"Sun. Vazgeçmeyecek misin cidden, altmış kere aramak ne?"

"Vazgeçmeyeceğim tabii, aptal! Hiçbir şey açıklamadın bize!"

"Açıklanacak bir şey yok." dedi kestirip atmak istercesine.

"Jay, bak neredeysen gelelim konuşalım. Jungwon seni bekliyor, yanlış anlaşılma olduğunu anlatmanı bekliyor. Gel bizimle konuş, çözelim ya. Lütfen. Hm?"

Derin bir iç çekti.

"Ben o kızla nişanlıyım, Sun. Yanlış anlaşılmalık bir şey yok. Nişanlıyken çıktım işte Jungwon'la. Yapmamam gerekirdi. Özür dilediğimi iletirsin."

Telefon yüzüme kapandı. Niki'nin öfkeden yüzü kıpkırmızı olmuştu. Kolundan tuttum.

"İmkansız bu. O annesi olacak kadın zorlamıştır Jay'i buna. O da onun sözünden çıkmamak için bizi uzaklaştırmaya çalışıyor işte aklınca."

Niki sert adımlarla yukarı çıktı. Durdurmaya çalıştım, derin bir nefes alıp döndü bana.

"Bir tanem bir dakika izin verir misin? Bu iş böyle gitmez."

Kafamı onaylar anlamda sallayıp takip ettim sadece. Niki Jungwon'un odasının kapısını tıklattı ve onay alamamasına rağmen içeri girdi.

"Jungwon."

Jungwon oturduğu yerde dikleşti. Yine ağlamıştı, gözleri kıpkırmızıydı. Kan çanağına dönmüştü, siyah halkalarına ise diyecek bir şey bile bulamıyordum.

"Jay'i ara."

"Denemedim mi sanıyorsun?"

"Şimdi ara, Jungwon."

Jungwon anlamsızca baktı ve telefonunu eline aldı. Jay'i aradığını bize gösterdi, hoparlöre aldı ve beklemeye başladı. Telefon dördüncü çalışta açıldığında Jungwon'un gözleri kocaman oldu. Hıçkırarak ağlamaya başladı.

Jay adını seslendi fısıltıyla. Jungwon'un ağlaması şiddetlendi. Niki telefonu elinden alıp yüzüne kapatıverdi Jay'in. Jungwon nefes alabildiği bir ara bağırdı Niki'ye.

"Sesini duyamadım!" dedi acıyla. "Konuşacaktım, konuşacaktım!"

Niki dişlerini sıktı gözleri dolarken. Ben çoktan sular seller gibi ağlıyordum. Niki elinde Jungwon'un telefonuyla odanın kapısını yavaşça kapatıp çıktı. Ben de Jungwon'a doğru atılıp kollarımın arasında sıktım sarsılan bedenini. Öyle bir sarsılıyordu ki baş dönmesi yapabilirdi, aldığı nefesler ise kesinlikle baş ağrısı ve dönmesi yapıyordu. Emindim. O yüzden sıkıca tuttum onu ve sarsılmasını engellemeye çalıştım. Nefes egzersizi yaptırıyordum bir yandan da.

Biraz da olsa sakinleştiğinde yatırdım onu, saçlarını okşayarak uyuttum. Yorgunluğundan ve uykusuzluğundan uyuyuvermişti zaten hemen.

Kapıyı kapattım çıkarken odadan. Olabildiğince hızlı olarak aşağı indim ve Niki'yi aradım gözlerimle. Ne konuştuğunuz çok merak ediyordum Jay'le, bir daha aramadan durabilecek biri değildi o. Mutfakta otururken görünce yanına ilerledim hemen, çaprazındaki sandalyeye oturdum.

"Konuştun mu?"

"Konuştum."

"Ne diyor?"

Derin bir nefes verdi sıkıntılıca.

"Jungwon'a söyleyin ağlamasın, ben onun göz yaşlarına değmem diyor."

"Köpek gibi seviyor yani hala."

"Annesi zorlamış. Bana itiraf etti ama Jungwon'a söylemeyin dedi. Ben de sevgilini bu halde bırakabileceksin yani, hala bize karşı seni savunan sevgilini, dedim."

Yerimden kalkıp yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Ciddi ifadesini bozmadan gülümsedi, nasıl yaptığını bilmiyordum bunu.

"Canım sevgilim." dedim ve sarıldım ona. Kucağına çekti beni ve birkaç dakika sarıldık. Omzuna koydum başımı, birbirimizde dinlendik.

"Jungwon'u ne yapacağız?" diye sordum usulca.

"Uyudu mu şimdi?"

"Hmm, zor uyuttum. Göz altları çöktü çocuğun. Hala onu savunmaya çalışıyor. Gözlerine baktığım an bana Jay'i savunuyor, ağzından günlerdir başka hiçbir söz çıkmadı. Endişeleniyorum sevgilim."

Sırtımı sıvazladı ben bir bebekmişim gibi. Beni rahatlatmayı en iyi Niki biliyordu.

"Nerede neye ihtiyacım olacağını nasıl bu kadar iyi biliyorsun?" dedim gözlerine bakıp. Gülümsedi, bu sefer içten bir gülümsemeydi bu.

"Seni çok uzun süredir izliyorum Sunoo, hareketlerini ezberleyecek kadar. Çok uzun süredir seviyorum seni."

Daha da sıkı sarıldım bu konuşmasının üzerine. Gerçekten hayatımın en güzel yanıydı Nishimura Riki.

"Ben nasıl fark edemedim seni?"

"Geç de oldu güç de oldu, ama oldu ya, boş ver sen. Çok günümüz var daha, telafi ederiz." dedi gülerek. Ben de gülüp omzuna vurdum.

Aniden kapının çalmasıyla birbirimize baktık Niki'yle, kimseyi beklemiyorduk şu an. Beni nazikçe kaldırdı kucağından. Kapıya bakmaya gittik birlikte.

Kimin geldiğini görünce ikimiz de tepki veremedik.

Çünkü Park-lanet-olası-pislik-Jay gelmişti.







sunoocum abartio muyuz birqz

evet kizlar jay ne yuzle geldi dio muyuzzz

dioruzz

demioruzz

bn kararsiz kaldim ✋

final yakin bu arada 🥲🙏

bad idea, sunki ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin