d o k u z !

397 56 52
                                    

"Ne dedin sen?"

Omuzlarını silkti Jay.

"Ne duyduysan o. İlk görüşte aşık olmuş sana."

"Ben sezmiştim bir şeylerin farklı olduğunu ama benim erkek olduğumu sezdiğini falan düşünmüştüm."

Güldü dalga geçercesine.

"Nereden anlayacak o salak ya. Çok şey beklemişsin."

Kara kara düşüncelere dalmışken Jay bardağımı bana doğru ittirdi ve içmemi işaret etti kafasıyla. "Onun ne hissettiği senin umurunda olmak zorunda değil, umut vermiş falan değilsin sonuçta." dedi sakin bir sesle. Cümlesini kurar kurmaz da derin düşüncelere dalmış gibi bir ifade takındı, sessizce oturduk kahvelerimiz bitene dek. İlginçti ama ilk kez huzurlu bir şekilde oturabilmiştim buraya geldiğimizden beri, kafamda sesler olmadan. Jay'in garip hareketlerine rağmen böyle bir yanı vardı işte, yanında yargılanmadığınızı hissedebiliyordunuz. Rahat hissettiriyordu.

Arkadaşımı da böyle hissettireceğini düşünürsek Jungwon'u ona vermek çok da kötü bir fikir değildi.

Sunghoon'u ne yapacaktım? 

Kara düşünceler aklımın her bir köşesini kaplarken bugün Niki'nin davranışı aklıma geldi. Acaba benim rahatsız olduğumu düşündüğü için değil de Sunghoon'un bana olan hislerini anladığı için mi uzaklaştırmaya çalışmıştı?

Ben bilemezdim, ama Jay'in bir fikri olabilirdi.

"Jay, bir şey soracağım."

"Hm?"

Durumu baştan sona anlattım. Bugün son olanlara kadar anlattığımda bana gülerek bakıyordu.

"Ne gülüyorsun ya öyle pis pis?"

"Ben de kendimi çok çekici sanardım, seni dinledikten sonra bu konuda özgüvenim kırılacak gibi."

Göz devirdim.

"Yani? Ne demek istiyorsun?"

İç çekti, gözlerini benden kaçırdı. "Onun da senden hoşlandığını düşünüyorum." diye mırıldandı. Ortam yeterince sessiz olduğu için onu gayet iyi duyabilmiştim. Duymak ister miydim, onu pek bilmiyordum. Bu raddeden sonra hiçbir şey eskisine dönmeyecekti, eğer cidden böyle bir şey varsa da kaçınmam gerektiğine emindim.

Arkadaşlık her şeyden önce gelirdi, çünkü.

Ben tepki veremeden zil çaldı. Biz fark etmeden zaman geçivermiş olmalıydı, kurstan döndüklerine göre.

Kalkıp kapıya baktım, saçları hala ıslak iki arkadaşım eve gelmişlerdi. Gülümsemeye çalışarak hoş geldiniz, dedim. Kafalarını sallayıp anlam veremediğim bir şeyler mırıldanarak eve girdiler, ilk yüksek ses Jungwon'dan çıkmıştı.

"Jay?"

"Jungwon?"

Kıkırdadı Jungwon. "Senin burada ne işin var?" dedi az önceki enerjisiz halinden eser kalmayarak. Böylece ikisi mutfaktaki masada oturup kendi dünyalarına dalmışlardı.

Niki'ye baktım. Durmuş, beni izliyordu.

"Masaj yapmamı ister misin?"

Bir şey demedi, kafasını onaylar anlamda sallayıp odamıza doğru ilerledi. Mutfaktaki ikiliye haber verecektim ama onlara ulaşmak imkansız gibi duruyordu. Birbirlerine tamamen odaklanmış konuşmalarını bölmedim ve gülümseyerek odaya girdim.

"Neye gülüyorsun?"

Şimdi de neye güldüğüme karışılacaktı herhalde.

"Jungwon'la Jay'e gülüyordum. Sanki çocukluktan beri arkadaş olan biz değiliz, onlar gibi."

"Sevgi, onlarınki. Zamanla yarışamaz."

Yüzünde bir gülümsemeyle bunları söylediğinde, onun bu kadar olgunca düşünebileceği aklıma dahi gelmediği için şaşırmıştım. Aniden üstündeki tişörtü çıkarıp yatağına attığında daha da şaşırmıştım.

Defalarca kez gördüğüm bedeni neden şu an yabancı ve bakılmaması gereken bir şey gibi hissettiriyordu?

"Masaj yapmayacak mısın? Yorgunsan yapma bak."

Kafamı iki yana salladım. Dansta Niki'nin kendini çok zorladığını ve kaslarının kilitlendiğini biliyordum, açmayı öğrenmek için çok vakit harcamıştım. Acıdan kıvranmasını izlemek hiç hoşuma gitmiyordu.

Yatağa uzandı, ben de kas gevşetici kremle masaj yapmaya başladım. Arada kilitlenen yerlerine denk geldiğimde anlam veremediğim bir şeyler mırıldanıyordu. Sesinin bana nasıl huzur verdiğini fark etmemiş gibi davrandım.

Kalbimin, sesini duyunca bile hızlanmasını fark etmemiş gibi davrandım.

Bir süre aynı yerde takılıp kaldığım ve yanlışlıkla tüm gücümü uyguladığım için teni kızarmıştı. Yüzünü buruşturmuş, gözlerini sımsıkı kapatmıştı. Hemen ellerimi çektim.

"Özür dilerim! Acıdıysa niye söylemiyorsun, salak!"

"Dalıp gitmiştin, korkacaktın. Ayrıca sinirini kendinden çıkarmandansa benden çıkarmanı tercih ederim."

Gözlerim doldu, gizleyecek kadar çevik davranamadığım için yataktan kalkar kalkmaz bileğimden tutulup geri çekilmiştim.

Sımsıkı bir sarılmanın içine çekilince göz yaşlarım bugün ikinci kez gözlerimi terk etti. Öğrendiğim her şey, verdiğim her karar, yüklendiğim her sorumluluk ağır gelmeye başlamıştı artık. Bazen daha 17 olduğumu bile unutuyordum. Hepimiz daha 17'ydik ama nedense her şeyin sorumlusu benmişim gibi hissediyordum, ben olmasaydım onlar için daha kolay olacaktı.

"Bu aptal şeyi biz başlattık, Sunoo. İlerleten annendi, başlatan bizdik. Hiçbir şey senin sorumluluğunda değil."

Kalakaldım.

Kollarından ayrılıp burnumu çektim.

"Dışımdan mı düşündüm?"

Kıkırdadı ve elleri hala kollarımı tutarken beni ileri geri salladı hafifçe.

"Evet, aptal. Her duygularınla baş edemediğinde böyle yapıyorsun, alış artık."

Bana kendime alışmamı söylemesi daha da ağlamak istememe sebep olmuştu ama kendimi tuttum. "Bir kez daha sarılabilir miyiz?" diye mırıldandım çekingence.

Daha cümlem tamamlanmadan sarılmıştık bile.

Genelde, herkese sarılmayı severdim. Benim için sakinleştirici bir etkisi vardı sarılmanın, Jungwon'la da sarılırdık, şu ana kadar olan sevgililerim ve flörtlerimle de sarılmıştım, ailemle de, arkadaşlarımla da. Ama kimsenin sarılışı Niki'ninki kadar rahatlatmıyordu. Neden olduğunu bilmiyordum, küçüklükten beri böyleydi. Belki de benden daha cesur olduğu için onu rol model alıyordum, bunu çözmek zordu.

Bu sefer beni kendisinden ayıran Niki oldu.

"Hadi, git de elini yüzünü yıka. Kendi dünyalarından çıkamayan aptal ikili bile senin bu çirkin suratını fark eder."

"Niki, senin de hiçbir şeyin sorumluluğunu almana gerek yok, biliyorsun değil mi? Bunu aptal bir iddiadan ilerleten annemdi. Eğer ben kendimi suçlamayacaksam senin hiç suçlamamanı istiyorum."

Bir süre sessiz kaldı. "Niki?" diye seslendim onay alabilmek için.

"Tamam." dedi gönülsüzce bir sesle.

"Söz verdin bak!" diye şakıdım ve gülerek yanaklarımdaki ıslaklıkları sildim.

Niki olmasaydı her şey çok daha zor olacaktı, buna emindim. Bu yüzden Jay'le ne konuşulduysa görmezden gelecektim. Elimin değdiği her şeyi bozduğum gibi bu arkadaşlığı da bozmayacaktım. Kararlıydım.

♦♦♦♦♦



shabsjnfdjsnf sunoo of valla yorarsin sen adami

bad idea, sunki ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin